Kadınların Çeviri Portekizce
7,074 parallel translation
Bu uygun yumurtaları bağışlayan kadınların bir listesini çıkarttım.
Fui buscar uma lista de mulheres que doaram óvulos.
İnsaniyet Bakanlığı'nın bu kadınların hamilelikleri yaşamları ve çocukları üzerindeki rolü ne olacak?
Terão o direito de se movimentar livremente? Qual será o papel do Departamento de Humanidade, na gravidez, nas suas vidas, nas suas crianças?
Bu kadınların duymamızı istedikleri şeyleri duyduk.
Ouvimos aquilo que estas mulheres quiseram que ouvíssemos.
- Evet. Yani demek istediğin Dindar olmayan kadınların iyi anne olamayacağı mı?
Significa que acha que as mães não religiosas seriam más mães?
Beğendiği adamı seçmek kadınların hakkı değil mi?
Uma mulher não tem o direito de escolher o homem de quem gosta?
Dünyadaki tüm kadınların seni benden daha çekici bulacağını mı söylüyorsun?
Quer dizer que todas as mulheres do mundo pensam que tu és mais atraente que eu?
Kadınların zamparası ve etrafta kadın yoksa küçük hayvancıkların tecavüzcüsüdür!
É um fornicador de mulheres. Até mesmo de animais, quando não há mulheres.
Görünüşe göre eşi diğer kadınlarla kadınların özgürlüğü hakkında konuşmak için gizlice buluşuyorlarmış. Zavallı adam.
Aparentemente, a sua própria esposa estava a reunir-se secretamente para discutir uma espécie de movimento de liberação de mulheres.
Dirseğimi şu şekilde kıvırdığımda kadınların mahrem yerleri gibi görünüyor!
Quando ponho assim o cotovelo, parecem as partes privadas das mulheres!
Evelyn kadınların kutsallığına inanıyor.
A Evelyn acredita numa divindade feminina.
Müslüman ülkelerdeki kadınların kendilerini örtmesi olayını hep merak etmişimdir.
Sempre me perguntei acerca das mulheres em países muçulmanos que se cobrem.
Güzel kadınların düşündüklerini daima bilmek istemişimdir.
É sempre um prazer ouvir os pensamentos de uma mulher bonita.
- Tüm kadınların istediği gibi.
- Como todas as mulheres.
Kaderimin, altımdaki insanların, kadınların, herkesin gözünde.
Do destino, de pessoas menores, de mulheres, de todas as coisas.
Kadınların son anlarında aldıkları bir dersti Kimin kral, kimin kral olmadığı konusunda.
Foi uma lição que acho que cada mulher compreendeu no seu último momento acerca de quem é Rei, e de quem não é.
Tabi, bu kadınların bazıları aşırı derecede abartmış gibi.
Claro, mas estas mulheres estão a ir longe demais.
Bu kadınların neden sana bu kadar düşkün olduklarını buldum, Frank.
Percebi a razão destas mulheres gostarem tanto de ti, Frank.
Kadınların gerçekliği yalanlama konusunda inanılmaz bir yetenekleri vardır.
As mulheres possuem a incrível capacidade de negar qualquer realidade.
Kadınların etrafında nasıl dolandıklarını bilirsin.
Sabeis como são as mulheres convosco.
Bu kadınların da minnettar olabileceğini hiç aklına geldi mi?
Alguma vez lhe ocorreu que que estas mulheres podem também ser gratas?
Kendimi manasız seks ile geliştirmek için umutsuz, azmış ev kadınlarını kullandığımı biliyordun ve sen de bunu iğrenç bir şeye dönüştürmek zorundaydın!
Você sabia que eu estava desesperado usando donas de casa com tesão para o sexo sem sentido para melhorar a mim mesmo, e você tinha que ir e transformá-lo em algo feio!
Kadınların genelde bununla ilgilenmediklerini söyledi.
Ele disse que as mulheres em geral não se importam com isso.
İsimsiz şekilde bu kadınların nasıl hastalık ve pislik dolu olduğunu başına gelecekleri nasıl hak ettiklerini yırta yırta anlatarak kendini internette açığa vuran bu tür biri muhtemelen ona hata eden bir kadının veya eşin reddini kabul etmez.
Este é o tipo de homem que se expressaria, de forma anónima, "on-line" insurgindo-se contra como estas mulheres estão cheias de doenças e sujidade, como elas merecem aquilo que lhes está reservado, provavelmente, para compensar a rejeição de uma mulher ou cônjuge que o ofendeu.
- Bu kadınların hiçbirini tanımıyorum.
Não reconheço essas mulheres.
Milyonlarca insan öldürüldü lordum ve onları kadınların durup dedikodu yaptıkları yerin karşısında duran bir taşla mı hatırlayacağız?
Milhões de homens mortos, Meu Senhor, e vamos recordá-los com uma cruz em pedra, para as mulheres pararem e mexericar.
Bütün kadınların doğasında fahişelik vardır annem hariç herhalde.
Todas as mulheres são putas por natureza. Excepto talvez a minha mãe.
Bugünlerde zengin kadınların tek istediği piş işlerini yapacak birileri.
As mulheres ricas hoje em dia, só querem pila da classe trabalhadora.
Özellikle biz kadınların.
Sobretudo nós, mulheres.
Bazı kadınların çocukları olmamalı.
Algumas mulheres não devem ter filhos.
Eva, eğer yapmazsan bunun diğer kadınların başına gelmeye devam edeceğini biliyorsun.
Eva... Se não fizeres isto, vai continuar a acontecer a outras mulheres.
Kadınların birbirine destek olması lazım, doğru mudur?
Nós, mulheres, temos de nos unir, não é?
Taliban yorumuyla şeriat kadınların eğitim almasını yasaklıyor.
A lei Charia interpretada pelos Talibãs proíbe as mulheres de terem educação.
Bu kadınlar vücutlarında insan ırkının geleceğini taşıyacaklar.
De que forma? Bem, essas mulheres estarão, literalmente, a carregar o futuro da raça humana dentro dos seus corpos.
Çağımın kadınları gibi Ben de kariyerimin peşine düştüm, düşündüm ki annelik ben hazır olduğumda her zaman orada olacaktır.
Como muitas mulheres da minha idade, fiz uma carreira, pensando que a maternidade estaria sempre à minha espera, até que estivesse pronta.
Evet, bizim gibi sarışın kadınlar çok fazla yok.
Sim, não há muitas empregadas domésticas loiras e brancas.
Kadınlar işte. Cevaplarını alabildin mi?
Conseguiste respostas?
Bütün seksi kadınlar kalın sese sahip.
Todas as mulheres com voz sexy têm uma voz baixa.
Ailemdeki kadınlar bazen kocalarını vuruyor.
As mulheres da minha família por vezes matam os maridos a tiro.
Kocanın sağ kollarını zorla attın ve yerlerine kadınlar getirdin.
Trocaste todos os bandidos do teu marido por mulheres.
Ama erkeklerimiz ve kadınlarımızın hangi şartlar altında çalıştıklarını biraz takdir etmeniz bizi ileriye götürür.
Mas, algum reconhecimento pelas condições sob as quais os nossos homens e mulheres actuam... já seria bastante bom.
Kadınlar ise su gibi olduklarını bilir.
As mulheres sabem que sao em sua maioria de agua.
Kadınlar ve çocuklar önce çıksın.
E deixem sair primeiro as crianças e as mulheres.
Fransız kadınlar koltuk altlarını tıraş da etmiyor.
As francesas não depilam as axilas.
Kadınların 3,4 yada 5 kocası olduğunu gördüğüm tek yer.
É o único sítio que já vi onde as mulheres têm 3, 4, 5 maridos, e os maridos têm o mesmo número de mulheres.
Kadınların çoğu ergenliklerinde buna karşı bir tavır geliştirir.
A maioria das mulheres desenvolveu algum tipo de defesa, quando adolescentes.
- Bakın, bu kadınlar... kocalarından yeterince ilgi göremiyorlar.
- A sério? Olhem, estas mulheres, não recebem grande atenção dos seus maridos.
- Hey, bu işi kurmak... ve bu kadınların güvenini kazanmak yıllarımı aldı.
- Sabe, levei anos para construir este negócio e ganhar a confiança destas mulheres.
Yani genç kadınları partinde konuk olmaları için kiraladın.
- Não. Então contrataste jovens mulheres para serem convidadas na tua festa.
Onların yakınına bile yaklaşmayacaksınız,... çünkü yahudi kadınlar sizin kahrolası menünüzde değiller.
Nem sequer se cheguem perto delas, porque as mulheres judias estão completamente fora do vosso "menu".
Erkekler savaşa yollanacaktı, kadınlar işe verilecekti peki onları güldürüp sıkıntılarını unutturmak için kim sahneye çıkacaktı?
Os homens iam combater. As mulheres teriam de trabalhar. E quem subiria ao palco e fazer rir, chorar e esquecer as preocupações?
Eğer tüm kocasını aldatan kadınlar parçalarına ayrılsaydı...
- Se todas as mulheres que enganam os maridos... fossem cortadas aos bocados, bem...