English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ K ] / Kan

Kan Çeviri Portekizce

100,139 parallel translation
Peki, canını sıkan şey ne?
Muito bem... o que é que te está a aborrecer?
Yani, şu an dairemdesin ve sabah ve dairemde uyudun ve şimdi de tişörtümü giyiyorsun ve kahve hazırlıyorsun ve bunun olduğuna inanamıyorum ve ağzımdan çıkan her şey çok klişe.
Quer dizer... estás no meu apartamento, e já é de manhã e dormiste no meu apartamento. E, agora, tens a minha "T-shirt" vestida e estás a fazer café e... E não acredito que nada disto esteja a acontecer e tudo aquilo que sai da minha boca... são "clichés".
Kan tahlilinde hiç problem yok.
Não houve problemas com as tuas análises sanguíneas.
Kaybolmalarından birkaç gün önce... hepsi kan tahlili yaptırmış.
Todas fizeram análises sanguíneas dias antes de desaparecerem.
Kan tahlili mi?
Análises sanguíneas?
Piyasaya yeni çıkan bir gıda takviyesi üzerinden klinik testler yapıyoruz.
Bem, estamos a efectuar um ensaio clinico sobre a introdução de um novo suplemento no mercado.
Tek yapmamız gereken biraz kan tahlili, ve hemen hallettikten sonra çabucak sizi Paris şehrine göndeririz.
Então... apenas precisamos de efectuar algumas análises ao sangue, e conseguiremos que estejam despachados... - e a caminho de Paris City num instante.
Aa, aslında biz kan veremeyiz.
- Pois. - Nós, na verdade, não podemos dar sangue. - Não.
Kanıyorsun.
Estás a sangrar.
Bir neden için kurtarıldığımı kanıtlamak istiyorum.
Para provar que fui poupado por um motivo.
Karşınıza çıkanı öldürün.
Matem todos que encontrarem.
Dünyaya asil olmak için ünvanın olmasına gerek olmadığını kanıtlamalıyız.
Temos que provar ao mundo que não precisamos de um titulo para sermos um cavalheiro.
Esasen kralınız artık ne istersem onu yapar. Yani kanını dökmesini istemiyorsan, mızrak parçasını vermeni öneririm.
Basicamente, vosso rei faz agora tudo que eu quero que ele faça, por isso se não querem que ele espalhe o teu sangue neste chão, sugiro que entregues o teu fragmento da Lança.
Kalbe kan pompalatmak için taze Tebeşir Dönemi havası gibisi yok.
Nada como ar fresco do Cretácio para pôr o coração a bater.
Ona ihtiyacım olduğunda, ona ihtiyacın olduğunda, senin için kan verdi.
Quando precisei dela... quando tu... precisaste dela... ela deu sangue... por ti.
Ve ölüm tanrısı H'ronmeer'ı T'ozz'un kurumuş düzlüklerini senin kanınla sulayarak memnun edeceğim.
E irei satisfazer H'ronmeer, Deus da Morte, regando o solo árido das planícies de T'ozz com o teu sangue.
Eğer bunu göremediysen, sana bunu kanıtlayacağım.
E se não consegues ver isso, irei prová-lo.
O zaman onun masum olduğunu kanıtlayacak bir şey bul.
Então... encontra algo que prove a inocência dela.
İnsanlar ne söylerse söylesin, kendi gözleriyle ne kanıt görürse görsün.
Não importava aquilo que as pessoas dissessem, ou que tipo de provas ele visse com os seus próprios olhos.
Sana kanıtlamama izin ver.
Deixa-me prová-lo agora.
Şüpheli silah depolama tesislerinin birinden çıkan bir konvoy var.
Temos uma caravana de camiões a sair de um dos alegados depósitos de armas deles.
Yalan söylemediklerini kanıtlayana kadar herkesin yalan söylediğine inanırız.
Acreditamos que toda a gente está a mentir até conseguirmos provar o contrário.
Onlara karşı bağlılığımı kanıtlamamın tek yolu kendi çocuğuma ihanet etmemdi.
A única forma de lhes provar a minha lealdade... era traindo as minhas filhas.
Kanıtın olsa iyi edersin.
- É melhor que tenhas provas.
Kanıtı yok.
- Não tem.
Bana dahil olamadığına dair bir kanıt gerek yoksa suçu senin üstüne atacaklar ve ben onları durduramayacağım.
Preciso de provas da tua inocência, ou irão acusar-te disto e não conseguirei impedi-los.
Eğer ihtiyacın olan kanıtsa, o zaman sana getireceğiz.
Se é de provas que precisas, então iremos arranjá-las.
Elimde kesin bir kanıt yok, o yüzden Van Gogh'u geri getirmelerini iyi bir davranış olarak sayacağım.
Bem, não tenho provas concretas, então, considerarei a ajuda deles na recuperação do "Van Gogh" como um sinal de bom comportamento.
Öldüğü kanıtlanması halinde 300 kuvars tacı.
Vale 300 coroas de quartzo após entrega de prova da morte.
İnsan deneylerinden çıkan sonuçların girilmediğini fark ettim.
Reparei que os resultados dos testes clínicos em humanos não tinham sido submetidos.
Alex'in nereye götürüldüğünü bilmiyoruz, bir olay mahali yok, hiç fiziksel kanıtımız yok.
Não sabemos onde é que a Alex foi raptada, não temos local do crime nem provas físicas.
Sabıkan nefes kesici.
O seu cadastro criminal é uma maravilha.
Sen bir uzaylısın ve bu cihazda bunu kanıtladı.
Você é uma extraterrestre. E este dispositivo acabou de prová-lo.
Kendi kanından ihanete uğramak.
Ser traída pelo nosso próprio sangue.
Ben de, belki bunu yapabilirsem anneme ve dünyaya onun kadar iyi olduğumu kanıtlayabilirim diye düşündüm.
Sabe, eu... Pensei que se fizesse isto funcionar provaria ao mundo e à minha mãe que sou tão boa como o menino de ouro.
Sanırım en çok da kendime kanıtlamak istemiştim.
Acho que, acima de tudo, queria prová-lo a mim mesma.
Hiçbir şeyi kanıtlamana gerek yok.
Não precisa de provar nada.
Bu gezegen boşa harcanan potansiyellerle dolu. Sen de bunun en büyük kanıtısın.
Este é um planeta com potencial desperdiçado e você representa o melhor da sua raça.
Suçlu olduğunu kanıtlayan bir şeyin var mı?
- Alguma prova de crime?
Bu eylem planının, yani emniyet takviyeli oy kullanma merkezlerinin, sandıkların korunması açısından gerekli olduğu kanısındayız.
Nós acreditamos que esta medida, os centros de votação, com a aplicação da lei, vai dar-nos tudo o que precisamos para proteger as mesas de voto.
Yani Başkan'ın suç faaliyetlerine karıştığına dair kanıtın mı var?
Mas, só para esclarecer, afirma que pode provar que o Presidente se envolveu em atos criminosos?
Başkan'la ilgili kanıtım yok.
Não tenho provas contra o Presidente.
Kendini adamış bir devlet memurusunuz, banka hesabınız da bunu kanıtlıyor.
Diz que é um funcionário público com uma conta bancária a demonstrá-lo.
"Acil kan uyarısı" da ne?
O que é uma "inundação rápida"?
Hiçbir şeyi kanıtlayamazdı.
Ele não tinha nada a provar.
bak, bebeğim, her nereye gidersek gidelim, bebeğimiz benim kanımdan bir parça olacak
Ouve. Querida, aonde quer que vamos, o nosso filho fará parte da minha linhagem.
Kan ve kaos altında - duygularımı kaybettim. - Hey.
Perdi os sentimentos, por baixo do sangue e do caos e...
Kanıt mı?
Provas?
Kanıt.
Provas.
Kanıt istiyor.
Ele quer provas.
Ama bu sadece birkaç damla kan.
Mas... eram, apenas, algumas gotas de sangue.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]