English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ O ] / Ona bir bakın

Ona bir bakın Çeviri Portekizce

287 parallel translation
Ona bir bakın!
Olhem para ele!
Ona bir bakın, sarkık göbeğiyle ve kürdan bacaklarıyla tam bir ihtiyar. Köpeğinki gibi bir sadakatle, daha dün kendi himayesinde olan taze bir aday getiriyor.
Reparem-no, quase um velho traz-nos, com a sua devoção, uma nova adepta onde apenas a algumas noites atrás estava sob a sua protecção.
Buraya gelip ona bir bakın.
Cheguem-se cá e vejam.
Ona bir bakın Madam Guérin.
Observe-o, Madame Guêrin.
Ona bir bakın, beyler.
Olhem-no.
Ona bir bakın, hayatında bir silahı bile ateşlediğine inanmazsınız.
Custava a crer que alguma vez tivesse disparado uma arma.
Ona bir bakın.
Olhem para ele.
Bugünse, ona bir bakın.
Olhem para ele agora.
Doğrudur, tatlı sözler genelde aldatıcıdırlar ama Efendimiz, ona bir bakın!
É verdade que as palavras doces por vezes nos enganam, mais olhai bem para ele.
Ona bir bakın!
Olhe para ela!
Ona bir bakın Kaptan.
Olhe para ele, Capitão.
Ona bir bakın! Beni öldürecek.
Quer matar-me.
Pekâlâ, ona şöyle iyice bir bakın.
Olhem bem para ele.
Ona bir bakın.
Olhe para ela.
O zaman ona bir bak. Sonra kendine bak. Ve onun için içinde en ufak bir aşk kırıntısının bile kalmadığından emin ol.
Então, olha-a bem para teres certeza que já não resta nada do amor que lhe tinhas.
Ona bir kez bakın ve söyleyin, "Burada dürüst bir hırsız var".
Só do olhar, pensa-se logo : "Diabo, um ladrão honesto".
Ona ne yaptığına bir bakın.
Veja só o estado dela.
Bak, eğer bir yararın dokunsun istiyorsan, neden ona Yara'nın yerini sormuyorsun?
Devia perguntar-lhe onde está o Scar!
West kulübede bir tek hizmetçi, eskiden beri çalışan yaşlı bir ev bakıcısı dahası ona sadakatla bağlı bir kadın tutmuştu.
O West tinha apenas uma criada no chalé, uma governanta que tinha envelhecido ao seu serviço, mas a única mulher absolutamente dedicada a ele.
ona bir bak, bir adam, bir alacağı kadını, bir de yerleşeceği yeri düşünür.
Depois ver uma assim, um homem começa a pensar em arranjar uma mulher e a assentar.
Biliyor musun, geçmişe bakıyorum da bence Matt iyi bir başkan olamazdı. Ama kral olması için oyumu ona verirdim sırf kraliçe sen olasın diye.
Sabe, olhando para o passado não acredito que Matt tivesse sido um bom presidente apesar de que votaria nele, mesmo para rei só para a ter como rainha.
Fakat Bayan Jane in yaşayacağı bir yer bulmak konusunda kararınızı vermeniz gerekiyor... Ona doğru dürüst bakılabileceği bir yer.
Mas tem de encontrar um lugar para a Sra. Jane... onde possam cuidar bem dela.
Ona ve bana bir bak, işte sana cevabın.
Olhe para ela e para mim, aqui está a sua resposta
Ona neler yaptığınıza bir bakın.
Vejam o que lhe fizeram.
Diğer azizler Gregory Rasputin adındaki bu adama derin bir bakış fırlattılar ona dokundular biraz dua ettiler ve simit bacaklı, odanın içinde atlayıp zıplamaya başladı.
E a celebridade Gregory Rasputin é seu nome olhou-o firmemente tocou nele rezou um pouco e o sujeito se levantou de repente e começou a pular.
Bakın ona. Bir sineğe bile zarar veremez.
Não conseguia fazer mal a uma mosca.
Hala, ona bakıyorum, ona bakmak ölü bir bakteriye bakmak gibi ve en sonunda duygularını sakladığını biliyorum.
Mesmo assim, vendo-o, é como estar a ver um bacilo mortal... Sabendo que finalmente o prendemos.
Bir bakıma ona yardım etmiş sayılırsın.
Por isso acho que, de certo modo, tu a ajudaste.
Ya da ona bir şeyler söyledi. " Bakın bu konuda ne kadar iyi anlaşıyoruz, senyor.
Concordamos nisso perfeitamente, signior.
Ön sıranın köşesinde otururdu. Böyle bir olay yaşandığında, eğer ona göz ucuyla bakar ya da bakışlarını yakalarsanız kaşlarını yukarı kaldırır ve güler gibi başını sallar. O anda gülümsememek hayli zordur.
Ele estava sentado num canto, na primeira fila, e se olhássemos para ele durante um incidente destes, ele erguia a sobrancelha e abanava a cabeça de forma bem disposta e era muito difícil não lhe sorrir também.
Farkına varmadığı bir anda, bir bakın ona, gözlerinden okunuyor her şey.
Paul. Olhem-no bem, quando ele pensa que ninguém está olhando, dá pra ver nos seus olhos.
"... ona hafifçe vur, aşağı yatır... "... ve sonra iki elini de kullanarak, ağzını açtır,... ve ağzından içeri iyice bir bak. "
"faz-lhe umas festas, acalma o animal... e depois, usando ambas as mãos, abre-lhe o focinho... e dá uma bela olhada nos seus dentes."
Birden bire bu güzelliği gördüğün zaman ona bakıyorsun ve kasıklarının tarafında çok farklı bir şey hissediyorsun. Bunun gibi.
Tu mira-la, e sentes-te como uma espécie de apelo sensual... que te electriliza deliciosamente as ancas, aí, assim.
Schwartz, ona erkekliğe bok sürdürmeyip karizmayı çizdirmeden hemen işe koyulmasını imâ eden bir bakış atmıştı.
Schwartz foi pouco ético ao saltar o "Desafio-te a triplicar" e ir directamente à garganta.
Şimdi, bakın. Biliyorum bana düşmez ama, bu hızda....Mirasınızı bir ayda bitireceksiniz ve ona gösterecek hiçbirşeyiniz kalmayacak.
Sei que não tenho nada a ver com isso mas, a este ritmo, vai gastar a sua herança dentro de um mês e vai ficar sem nada para si.
Büyükelçi bakın, onun kız kardeşi benim kız arkadaşım. Kara listede. Ona bir cédula edinmeliyim.
Embaixador, olhe, a irmã dele... é minha namorada, está na lista negra.
Korkularını yenmeyi öğrenmen gerek. Ona bak, sadece bir kez.
Tens de enfrentar os teus medos.
- "... polis ona ait olduğu sanılan... " - Lindy, gel şuna bak. Hırka, bir turist tarafından düştüğü görülen dağcının arandığı bölgede bulundu.
Cinco anos e meio após o desaparecimento de Azaria Chamberlain a polícia encontrou o que se julga ser o casaquinho do bebé em Ayers Rock.
Ona dedim ki, "Bak bana bir iyilik yap da kafanı bir kovanın içine sok?"
Eu disse : "Por que não enfias a cabeça num balde?"
Ona bir bakın.
Com licença, jovens, gostariam que vos matasse?
Bilirsin, küçük bir gülümseme, küçük bir göz kırpma, küçük bir, "Hey, Bruno, şuna bak." Bilirsin, kancanın ucunda ve ona çok yakınım.
Quando o Steve e a Marcy voltarem, provavelmente vão querer saber onde está a sua casa.
Bir şeyi bildiğinizi sandığınız zaman ona başka bir açıdan bakın.
Quando pensam que sabem uma coisa, têm de olhar para ela de forma diferente.
Olamaz! Evet. Ona : "Bakın ben bir kızım," demeliydin.
Devias ter-lhe dito que és uma rapariga!
Kendime karşı dürüst olmalıyım. Berbat bir ağabeyim. Ona bakın.
Bom, tenho de admitir, sou um fracasso como irmão mais velho.
Hayır, bir phrenolojist kafanın şekline bakıp ona göre seni inceler.
Um frenologista apalpa e interpreta as bossas da cabeça, formas do crânio.
Hemşireye bakılırsa, çocuk annesine kaçan bir Mercedes'in ona çarptığını söylemiş.
Por uma Mercedes que não parou.
Şöyle bir bakın ona.
- Muito bem!
Şöyle bir bakın ona.
Parabéns, meu.
Sanki dünyanın tüm güzelliği bir kadında vücut bulmuştu ve ona bakıyordum. O zaman ani ve şaşkınlık verici bir kesinlikle fark ettim ki.
Via toda a beleza do universo encarnada num único corpo feminino e senti, com uma certeza tão súbita como cega, que aquilo é que era.
Ona, onun da burnunu dağıtacakmışsın gibi bir bakış fırlat. Çenesini kapadığını göreceksin.
Olha para ela como se lhe fosses à cara, e ela cala-se logo.
Sen ona bir babanın gözleriyle bakıyorsun.
Tu olhas para ela com olhos de pai.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]