Oraya Çeviri Portekizce
49,064 parallel translation
Çocuğu oraya götüreceğini söyledin.
Disseste que levavas a criança até lá.
Berbat durumdayım. Seni oraya götüremem.
Estou todo lixado e não posso levar-te lá.
Hediye ve tebrik kartlarını oraya koyarız diye düşündüm.
Eu acho que vamos colocar os presentes e os cartões lá.
Onca yıl oradan oraya boş yere sürüklenmedik insanlardan uzak durmaya çalıştık.
Nós não vivemos de cidade em cidade, a correr atrás de pessoas como esta sem motivos.
Sanırım oraya uyacaktır.
Acho que se encaixa em algum lugar por aqui.
Bunu oraya kim, neden koydu merak ediyorum.
Quero saber quem o pôs lá e porquê.
Oraya gelecek vaktim bile yok!
Nem sequer posso.
Sen oraya gidebilirsin.
Podias ir até lá.
Oraya gideceğim ve kafasını şöyle sallarsa bu seninle dövüşmek istiyor anlamına geliyor.
Eu vou lá e, se ele acenar assim, quer dizer que quer lutar contigo.
Ama şimdi tatlım, tekrar oraya çıkacağız.
Mas agora, querida, vamos voltar ao palco.
Git yoksa seni ben oraya postalarım!
Vai já, antes que te dê um pontapé!
Ama oraya baktım.
Está bem, eu procurei lá.
Sonra oraya doğru yürüdüm.
Então, fui até lá.
Ve aslında, Karargahlarını hemen oraya koymak istediler, Ancak, Montclair'in ilk inşaatı bu yüzden, bu şekilde gönderildi.
E de facto, eles queriam pôr o QG, lá em baixo, mas, a Montclair's já tinha construído primeiro, por isso foram para outro lado.
Oraya gidiyoruz!
Cá estamos!
Tek yapmam gereken yarın oraya gitmek, onları almak... pastayı kapmak.
Tudo o que eu tenho que fazer é passar por lá amanhã, e apanha-lo, E uma brincadeira de crianças
Bak, insanlar oraya sadece eğlence olsun diye giriyorlar.
Olha, as pessoas partem aquele lugar a toda a hora só por diversão.
Hadi dostum oraya gidelim, hadi.
Bem, man, vamos passar por lá, vamos lá.
Hayır, bu yüzden oraya Annex deniyor!
Não, é por isso que eles lhe chamam anexo!
Bence oraya geri dönmeliyiz.
Acho que temos de voltar lá.
Kendi evimde oturuyordum ama oraya ait değildim.
Sentei-me na minha própria casa e era um estranho. Ela deixou-o?
Sizi oraya ortak edeceğim. Evet, edeceğim.
Vou conseguir-vos a tal boleia.
Ama Albay Packard'ın helikopteriyle, oraya gidebilen ilk kişiler biz olacağız.
Mas com o transporte de helicóptero do Coronel Packard, seremos os primeiros a passar para o lado de lá.
Bizi oraya indir.
Pouse-nos ali.
Ama oraya gittiğimizde onu bulamazsak arama ekibi kurmayacağız.
Mas se chegarmos ao local e ele não estiver, não enviamos uma equipa de busca.
Hayır. Oraya hiç gitmedim.
Não, nunca lá fui.
Oraya gönderdiğimiz herkes... Açıklamak zor ama sanki...
Toda a gente que lá enviámos...
Oraya giren herkes etkilenmiş.
Toda a gente que lá entrou foi afetada.
Sonra bir bakacaksın ki oraya bok bırakmışım.
E vai ser porque eu meti lá um cagalhão!
Şimdi oraya gitmeye ne dersiniz?
O que me dizes de irmos para lá agora?
Dünya'da, oraya gidip onu bulabiliriz.
Na Terra. Podíamos encontrá-lo.
Çünkü biz de oraya geleceğiz.
Porque agora vamos para aí, certo?
İnsan potansiyelini geliştirmeye çalışan saygın bir enstitüde. Pek çok ileri görüşlü CEO oraya gidiyor.
Num muito respeitado instituto para o avanço do potencial humano, para onde vão muitos diretores-gerais virados para o futuro.
Onu oraya göndermemeliydik.
Não a devíamos ter mandado para ali.
Oraya gitmelisin.
Tens de ir para ali.
Oraya Tavsan Jack'in Sarayi ismini koyan da benim.
Fui eu que lhe chamei Palácio do Jack Rabbit.
Iki gün sonra oraya gidecegiz sen de babanin istedigi gibi bize yolu göstereceksin.
Vamos lá daqui a dois dias, tu podes ir à frente. Como o teu pai queria.
Ama bu sefer o yeri gerçekten buldugunuzu ve oraya girdiginizi yazdiniz.
Desta vez, escreveu que encontrou realmente e entrou nesse lugar.
Oraya gidip tüple dalacaktik sahilde güzel kokteyller içecektik.
Íamos fazer mergulho e beber cocktails na praia.
Oraya ulaştığında zaten önceden orada olmuş olacaksın.
Quando chegar lá... você já... estará lá.
Bence "Annie" dediği Annie Blackburn. Oraya giren bir kız.
Acho que a "Annie" é Annie Blackburn... uma rapariga que entrou naquele lugar.
Oraya Tavşan Jack'in Sarayı ismini koyan da benim.
Fui eu que lhe chamei Palácio do Jack Rabbit.
İki gün sonra oraya gideceğiz sen de babanın istediği gibi bize yolu göstereceksin.
Iremos lá daqui a dois dias, e tu vais à frente, exactamente como o teu pai queria.
Ama bu sefer o yeri gerçekten bulduğunuzu ve oraya girdiğinizi yazdınız.
Mas desta vez, escreveu que encontrou realmente e entrou num lugar desses.
Oraya gidip tüple dalacaktık sahilde güzel kokteyller içecektik.
Nós íamos... fazer mergulho e beber cocktails na praia.
Batcave'e döner dönmez Alfred'e oraya emniyet kemeri taktıracağım, tamam mı?
Assim que voltar à Bat-caverna, peço ao Alfred para colocar cintos de segurança, sim?
Oraya inip bunu durdurmam lazım.
Tenho de ir impedir isto.
Bırak oraya inip onlara yardım edeyim.
Deixa-me ir ajudá-los.
Oraya buradan gidilmez.
Não é possível chegar lá a partir daqui.
Onu çok düşünüyor ve oraya gitmeyi çok istiyordun.
Vou dizer-lhe como és fantástico, que pensas muito nele e que querias muito ter vindo comigo.
Masayı oraya koyabiliriz.
Poderíamos colocar a mesa ali.
oraya git 101
oraya gidiyorum 49
oraya geliyorum 69
oraya gidelim 54
oraya gitmek istemiyorum 20
oraya koy 38
oraya gidemezsin 37
oraya bak 56
oraya gitmeliyiz 19
oraya gidin 38
oraya gidiyorum 49
oraya geliyorum 69
oraya gidelim 54
oraya gitmek istemiyorum 20
oraya koy 38
oraya gidemezsin 37
oraya bak 56
oraya gitmeliyiz 19
oraya gidin 38