Pré Çeviri Portekizce
4,293 parallel translation
Onun gibi bir FBI ajanının kullan at telefonlarından olmalı.
Um agente corrupto como ele deve ter um pré-pago.
Birliğin ona verdiği telefonu kullandı. Dinliyorduk.
Ele usou o pré-pago que a associação lhe deu.
Kolonoskopi öncesi içeceği sanırım bana tuhaf bir şeyler yapı -
Acho que a bebida pré-colonoscopia está a fazer coisas malucas com a minha...
İncelemeler sonrasında bana verdikleri bilgiye dayanarak söyleyebilirim ki onlar gerçek bir cisim olduğunu kanıtladılar.
O crocodilo de água salgada é um predador pré-histórico que sobrevive há 80 milhões de anos.
Yurt dışında müze bileti satışları neredeyse tsunami öncesi seviyelerine geriliyor Kore'de olduğu halde, rakamlar satışların... sadece yarısı kadar.
As vendas no estrangeiro para o Museu estão quase nos níveis pré-tsunami, ainda que na Coreia os números estejam pela metade do que costumavam ser.
Artık müstakbel krallar için böyle bir şart mı gerekiyor?
É um pré-requisito para futuros reis agora?
Büüyük olasılıkla kullan at bunu karısı bilmiyordu.
Deve ser, provavelmente, daqueles pré-pagos e a mulher não devia saber da existência dele.
Muhtemelen bir kullan at.
É, provavelmente, um telemóvel pré-pago.
Onunla irtibat kurmak için kullan at telefonumuz vardı...
Tínhamos um telemóvel pré-pago para que ele se mantivesse em contacto...
Yatan hastaların kontrollerini yaptım ve dünkü bilgilerini güncelledim.
- Fiz a pré-ronda nos pós-operatórios, e submeti os dados de ontem.
Ameliyat öncesi yapılması gereken testlere başlayacağız.
Vamos começar os exames pré-cirúrgicos.
Bu çocukların oğlan çocuklarını hedef alan imtiyazlı bir suçlu tarafından kaçırıldığına inanıyoruz.
Cremos que essas crianças foram raptadas por um criminoso que tem como alvo preferencial miúdos pré-púberes.
İşe alım öncesi araştırmalar, o tür şey filan.
A verificar antecedentes pré-admissionais, essas coisas.
Kontörlü hat.
- É um pré-pago.
Telefonun yerini belirledin mi?
- Tens a localização do pré-pago?
Önceden sipariş etmeyi unutma.
Não se esqueça de fazer a pré-reserva.
Çünkü şu anda azı dişini çekmek üzereyim... ve onlar diş sağlığı ve... yemek için önemlidir.
Porque estava quase a arrancar um pré-molar... E eles são importantes para a saúde dental e para comer.
Ön ödemeli bir telefondan düzenli olarak bir dizi arama gelmiş.
Certo. Encontrei um padrão nas transmissões ; uma série de chamadas feitas a partir de um telemóvel pré-pago.
Üzerinde biraz düşündüm de... Steiner'in okul öncesi programı iyi bir fikir olabilir.
Tenho estado a pensar e talvez aquilo da pré-escola Steiner seja uma boa ideia.
- Çocukları bu hafta okul öncesine yazdırıyorum.
- O quê? Esta semana, vamos transferir os miúdos para a pré-escola Steiner.
Sözlüyüz.
É um pré-compromisso.
Rutin bir ameliyat öncesi ziyaret. Daha fazlası değil.
É só uma visita pré-operatória de rotina.
Evlenmeden önce evlilik anlaşması imzaladığınızı da biliyoruz.
Sabemos também que antes do seu casamento, assinou um acordo pré-nupcial.
Onların telefonlarından bir sinyal alamıyoruz.
E os telemóveis pré-pagos não estão a emitir.
Telefonları neden değiştiriyoruz?
- Porque vamos mudar de pré-pagos?
Yeniden birleşme partisi veriyorum.
Vou dar uma festa de pré-reunião escolar.
Küçük azı dişini kırdın.
Partiste um pré-molar.
Bu gövdenin gelişimine ve büyüklüğüne bakılırsa kurban ergenlik öncesi döneminde, belki on yaşında.
A julgar pelo desenvolvimento do tronco, a vítima era pré-adolescente, talvez 10 anos.
Aslında, Silas 8.40'da tek kullanımlık bir telefondan bir çağrı aldı. 8.40.
De facto, o Silas recebeu uma chamada de um telemóvel pré-pago às 20h40.
Sabah bahar antrenmanına katılmam gerek.
Tenho de me apresentar para a pré-temporada pela manhã.
Bay Rickey'nin kampa gelmesine izin verdiği tek eş sensin.
É a única que o Mr. Rickey permitiu que viesse para a pré-temporada.
Bahar kampı.
Pré-temporada.
Bahar kampının ilk günü.
É o primeiro dia da pré-temporada.
Yeni kamp sezonu yaklaştı, Leo.
Temos outra pré-temporada à porta, Leo.
Sizce neden Rickey bahar maçları için bizi Panama'ya getirdi, ha?
Por que achas que o Rickey nos pôs a fazer jogos de pré-temporada no Panamá?
Biz sadece çalma izni verilen şarkıları çalabiliriz.
Só nos é permitido passar músicas pré-aprovadas.
Daha önceden kaydı yapılmış C.N.B.C. röportajı ayarladık.
Nós organizamos uma pré-gravação de uma entrevista na C.N.B.C.
- Öyle hazır tatlılardan bile yapamıyorum.
Nem mesmo biscoitos pré-cozinhados.
Hayır, Shiva-öncesi gibi.
- Não, é mais um pré-shiva.
O zamanlarda daha anaokuluna gidiyordum.
Foi essa a minha pré-primária.
- Akademide ön öğrenciyim.
Sou pré-cadete na academia.
Rotalar saklı.
As rotas estão pré-programadas.
Kara boşanırken bütün paramı alır, sen de evlilik sözleşmesi imzalamış olmalısın, değil mi?
A Kara secar-me-ia num divórcio, e deves ter assinado um acordo pré-nupcial, certo?
- Burası soyunma odamız sayılır.
- Estamos em pré-jogo.
Guy'ın seni yarın gece film galasına götürmemle ilgili saçma bir fikri var.
Guy teve uma ideia maluca, que eu deveria levar-te a ver um filme de pré-estreia amanhã à noite.
Sebastian cremmington ve kardeşleri şafaktan beri içiyorlardı.
Sebastian Cremmington e os seus irmãos estão num encontro pré-jogo.
Belli bir zamanda belli bir yerde olacağımızı biri diğerine haber veriyor ve böylece...
Apenas ligamos um ao outro para ter a certeza que o outro vai estar num certo local a uma hora pré-marcada, e depois...
- Siy...
- Pre...
Ameliyat öncesi vizitem var.
Tenho um pré-operatório.
Burada okulun otoparkından kaçırıldığı söyleniyor. Bonnie bir anaokulunda öğretmen yardımcısıydı.
A Bonnie era ajudante do professor numa pré-escola.
Film galası mı?
Um filme de pré-estreia?