English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ S ] / Söylemek zorundayım

Söylemek zorundayım Çeviri Portekizce

884 parallel translation
Neden yalan söylemek zorundayım?
Por que tive que mentir?
Suç konusunda uzman olan birisi için bana çok fazla yardımcı olmadığınızı söylemek zorundayım.
Devo dizer que, para um grande especialista em crime, não está me ajudando muito.
Bunu söylemek zorundayım.
Tenho de o dizer.
Başka bir şey daha söylemek zorundayım.
Tenho de te dizer outra coisa.
Zor olacak ama söylemek zorundayım.
Isso vai ser difícil, mas tenho que fazer.
Babama söylemek zorundayım.
Tenho de dizer ao pai.
İki gündür bekliyorum. Ona bir konuda yanıldığımı söylemek zorundayım.
Há dois dias que estou à espera e tenho de dizer-lhe que estava errada.
Sevili çocuk, bunu sana söylemek zorundayım.
Minha filha, tenho de te dizer isto.
Herşeyin tek sorumlusu bu U-C-U-B-E. Şey, onun bir kabahati olmadığını söylemek zorundayım.
Devo dizer que não a culpo de nada!
Sana bunu söylemeyi istemezdim ama artık söylemek zorundayım, anlıyorsun ya.
Não queria dizer-te isto, mas agora tenho de te dizer...
Waldo, bu konuda elimden geldiğince nazik olmaya çalışıyorum ama sana aynı belirgin gidişatta olanın sen olduğunu söylemek zorundayım.
Waldo, pretendo ser amável nesta situação, como sabes... mas devo dizer-te que tu é que segues um modelo padrão óbvio.
Senin hakkında, ve sana söylemek zorundayım. Sadece yarım saat sürer.
É sobre ti, e devo dizer-to.
Ama ayrılmadan önce söylemek zorundayım.
E tenho de o dizer antes de ir.
Su fıçılarında umduğumuz şeyin bulamadığımızı söylemek zorundayım.
O estado depósito não pode ser pior.
Yine de söylemek zorundayım.
Tenho que desabafar.
Hoşlanmadığımı söylemek zorundayım. Günün hiç bir saatinde hoşlanmam.
Só lhe posso dizer que não me agrada ficar por muito tempo.
Elimde değil bay Flusky. Aklımdan geçenleri söylemek zorundayım.
Não consigo evitar, Sr. Flusky, tenho de dizer o que penso.
Bir mahkeme olmasında ısrar ederseniz size şunu söylemek zorundayım, Oğlunuzun güvenliği ve sağlığı konusunda hiçbir... garanti veremem. Ve dul karınız için de...
Infelizmente se insistir em um julgamento, não posso oferecer nenhuma garantia quanto à segurança e conforto de seu filho... e viúva.
Holly'ye orta ringte çalışamayacağını söylemek zorundayım. Şu kafesteki kediler gibi sürünmeyi tercih ederdim.
Preferia rastejar para a jaula dos felinos do que dizer à Holly que ela sairá da pista central.
Şunu söylemek zorundayım ki, hayatım boyunca bu kadar düşüncesiz bir savurganlık görmedim.
Sinto-me obrigado a dizer... que nunca vi extravagância tão negligente em toda a minha vida.
Sevgili Bay Worthing, Bayan Cardew'in 35 yaşına kadar bekleyemeyeceğini net bir şekilde belirtmesi üzerine, ki bunun kendisinin sabırsız yapısını gösterdiğini söylemek zorundayım, size kararınızı yeniden düşünmeniz için yalvarıyorum.
Meu querido Sr. Worthing... tal como a Sra. Cardew diz com toda a certeza... que não pode esperar até ter trinta e cinco... o limite do qual eu posso dizer... parece mostrar-me uma natureza impaciente. Eu imploro-lhe para reconsiderar a sua decisão.
Geri dönüp ona söylemek zorundayım.
Tenho de voltar e dizer-lhe isso.
Senin aleyhine kural koymak hoşuma gitmiyor, Cadmus, eğer ailenden bir kişi yarışı tamamlamazsa Lige'in ödülü alması gerektiğini söylemek zorundayım.
Sinto falhar em seu contrário, Cadmus, mas se não acabar alguém de sua família Ligue se leva o prêmio.
Söylemek zorundayım hilekar biriymiş.
Prefiro dizer, um tipo engenhoso.
Rahip... bir şeyi söylemek zorundayım.
Reverendo! Tenho de lhe dizer uma coisa.
Lucy, Tate'e birşey söylemek zorundayım.
Lucy, tenho que dizer algo ao Tate.
Ve sana berbat bir şey daha söylemek zorundayım. Çünkü bu gerçekten kötü bir şey. Senin için neredeyse affedilmez bir şey.
Mas detesto ter que lhe dizer uma outra coisa, porque é quase demasiado grotesca... quase imperdoável aos seus olhos, suponho.
Yine sana tatsız bir şey söylemek zorundayım.
Tenho que te dizer algo desagradável novamente.
Çok önyargılı olduğunu söylemek zorundayım.
Uma coluna muito tendenciosa por sinal.
Sana söylemek zorundayım.
Eu tenho que te contar.
Kocama söylemek zorundayım! .
Tenho de dizer ao meu marido!
Belki bunun ne yeri ne zamanı, ama söylemek zorundayım.
- Talvez não deva, mas vou dizer.
Naçizane teşekkür ederim, ekselansları ancak... söylemek zorundayım ki yaptığınız iyiliğin karşılığını ülkeme karşı düşmanca bir fiil yaparak ödeyecek değilim.
Agradeço, mas não permito ato hostil em meu país.
... size birşey söylemek zorundayım :
Tenho de lhe dizer uma coisa.
Nilssen, sana şunu söylemek zorundayım, Teorik çalışmaları bırakıp pratik yapma zamanı geldi artık.
Nilssen, devo dizer-lhe que chegou a altura decisiva de passar da teoria á prática.
Söylemek zorundayım, ben... seni de seviyorum.
Pois insisto que eu... te amo, também.
Sana bunu söylemek zorundayım.
Tenho de te contar isto.
- İzninizle, konuşmamızın tuhaflaştığını söylemek zorundayım.
- Esta conversa está a ficar estranha, se me permite o reparo.
Apollo, söylemek zorundayım, senin insan taklidi yapma tarzın çok çarpıcı, ama burada bilmek zorunda olduğum başka şeyler var.
Tenho de admitir, Apolo... A forma como imitas o comportamento humano é notável, mas preciso de saber outras coisas.
Size ne kadar yanıldığınızı söylemek zorundayım.
Agora, deverei dizer-lhe que está enganado.
Ancak, aklınızdaki daha ciddi bir ilişki ise, o zaman size Avustralya'ya gideceğimi söylemek zorundayım. - Sadece geçerken uğradım.
Mas, se está pensando em algo mais sério... sinto ter de lhe avisar que estou a caminho da Austrália... e só estou de passagem.
"... eğer birisi ata yan oturarak binerse söylemek zorundayım ki "...
"nunca nos sentimos justificadas a dizer que isso..."
Söylemek zorundayım ki bu iş beni heveslendiriyor, ama belki de bu alanda altın bulup noktalayacağız.
Devo dizer que estou entusiasmado com este projecto. Sem darmos por ela encontraremos ouro nesta propriedade.
Söylemek zorundayım. Tüm dünya bilse de, umrumda değil.
Tenho de dizer-te e não me importa que todo o mundo saiba.
Söylemek zorundayım ki, ne İncil Ne de Aziz Augustine, bu terimi kulanmadı.
Devo dizer que nem os Evangelhos, nem Santo Agostinho, usaram este termo.
Söylemek zorundayım, bunun için havamda değilim.
Confesso que, neste momento, estou completamente perdido.
Kızınızın nişanlandığını okudum az önce şu Teğmen Pinson'un ailenizin üyesi olmaya kesinlikle layık olmadığını size söylemek zorundayım.
Ouvi falar no noivado da sua filha. O Ten. Pinson não é digno de entrar na sua família.
Oh, dinle, Mike. Sana söylemek zorundayım.
Mike, tenho de te dizer...
Ben söylemek zorundayım.
Vou contar-lhe isto.
Bakın, sağa dönmenizi söylemek mi zorundayım barakaya gitmenizi istediğimde?
Vou continuar a dizer para virar à direita, quando quero que fiques nas fileiras?
Bu talihsiz olay yüzünden, Vera küçük sırrımızı Bay Tony'e söylemek zorundayız.
Dado a este deplorável incidente... temos que desvendar o nosso segredinho ao senhor Tony.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]