English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ U ] / Uzun değil

Uzun değil Çeviri Portekizce

1,988 parallel translation
Sarah'nın saçları uzun değil.
a Sarah não tinha o cabelo comprido.
Uzun değil.
Não muito...
Bildiğim kadarıyla çok uzun değil.
- Não muito, agora que descobri.
- Uzun değil.
- Não há muito.
- Çok uzun değil.
- Não muito.
Hayır, uzun değil. Kısa.
É perto.
Herkes senin gibi manyak derecede uzun değil ki!
- Nem todos são muito altos. - Está bem.
Uzun değil, annen arayana kadar buradayız.
Pouco, até ela telefonar.
O kadar uzun değil.
Não tanto como parece.
Ve onlara bir şekilde, o kadar uzun yaşamayacağımı bildiğimi söyle, ve önemli değil.
E diz-lhes que de alguma forma, eu sabia que não estaria vivo muito tempo, e não faz mal.
Hala nefes alıyor. evet ama uzun süre değil.. kurşundan dolayı, zehirlendi.
Não por muito, envenenamento pelo chumbo da bala, causou a leucemia.
Kısa değil, uzun don giyer.
- Boxers, cuecas não.
Uzun bir süre değil. Sadece...
- Não é nada de muito demorado.
Uzun zamandır suçlular ve iki yüzlüler tarafından yönetiliyoruz, değil mi?
É frequente sermos governados por criminosos e hipócritas, não concorda?
Kısayollar genellikle uzun yol olarak son bulur demiştin değil mi?
Passei dois anos preso por causa deles. Não tinhas dito que os atalhos eram o caminho mais longo?
- Nabby,... - Evet, anne? - Bu kadar uzun süre babalarından ayrı kalmak çocuklar için iyi değil.
Nabby, não é bom para as crianças estarem sem o pai delas por tanto tempo.
Fazla uzun sürmedi ama değil mi?
Suponho que não vai durar muito, pois não?
İki ziyaret arasında 17 yıl uzun bir süre. - Yeterince değil.
17 anos é muito tempo entre visitas.
Evet, ama bu o kadar da uzun bir süre değil.
Sim, mas isso nem foi assim há tanto tempo.
İri bir kızla değil, sadece uzun bir kızla.
Não uma rapariga grande, apenas uma rapariga alta.
Uzun süre yaşayacak ve halen umut olabilir değil mi?
Porque, entretanto ainda está vivo, há esperança, não é?
- Uzun dilli olmak için pek iyi bir zaman değil.
- Não é uma boa altura para te armares em esperta.
Yani uzun dönemde ilişki zaten yürümeyecek. Mutlu olduğuna inanıyor ama değil.
Não vai resultar durante muito tempo, de qualquer forma, e ela pensa que está feliz, mas não está.
Onu takip ediyorsun, sadece çok uzun süredir değil.
Então, está a persegui-la, mas não há muito tempo.
Bilirsin, yeteri kadar uzun süredir çıktığımızı düşünürsen ve yani öyle çıkmak değil...
e... não que estejamos a sair...
Hayır, uzun zamandır değil.
Não, já o deixou de ser há muito.
- Uzun zaman oldu, değil mi?
- Já lá vai um tempo, hein?
Mesafe çok uzun değil zaten.
Não é longe.
Uzun yüzlü at az önce ırkçı bir şaka yaptı değil mi?
O cavalo com a cara comprida disse uma piada racista. - Isso é diferente.
Ve senin boyun bize nazaran çok daha uzun. Ve meme uçların ailenin geri kalanı gibi 1,5 metre değil.
E és muito mais alto do que nós os dois... e os teus mamilos não saem para fora dois metros à tua frente como o resto da família.
- Gerçek ismin Michael Uzun-Meme değil.
O teu verdadeiro nome não é Michael Mamilos-espetados.
Adam hakkında kesin fikir sahibi olacak kadar uzun bir zaman değil.
Não teve tempo de conhecê-lo bem.
Belki öyle yapmalıyım.Ben senin babanım, hastalıklı yaşlı amcan değil, fakat uzun bir yolculuktu.
Talvez deva. Sou seu pai, não seu tio velho fraco, mas foi uma viagem longa.
Rüzgar enerjisi uzun zamandır verimsiz olarak addedilmektedir ve bölgesel olmasından dolayı, pratik değil denmektedir.
A energia eólica tem vindo a ser descrita como fraca e devido a estar em locais de difícil acesso, impraticável.
Büyük Patlama'dan bu yana Evren soluyor, ölüyor. Bir patlamayla değil. Uzun ve sancı dolu bir inlemeyle.
Desde o Big Bang, o Universo tem vindo a enfraquecer, a morrer, não com um estrondo, mas com um um longo murmúrio desfalecido.
Bu ne kadar uzun sürdü peki? Çok değil.
- Quanto tempo é que isso durou?
- Çok da uzun bir süre değil, tatlım.
Ainda vai demorar muito tempo, querida.
- Çok uzun sürdüğünü düşünmüyorsun, değil mi?
- Não achas que foi muito longa?
Gerçi, uzun süreliğine değil.
Mas não por muito tempo.
Asıl sorun görüş netliğin değil, uzun zamandır göremiyordun bu yüzden seni bir uzmana göndereceğim.
Mas a tua visão em si não é a questão, como és cega há tanto tempo, vou remeter-te para um especialista.
Böyle uzun düz bir kasaba yolunda sola dönmek sence de oldukça zor değil mi?
Curva à esquerda muito apertada para um troço de estrada rural longo e recto.
5 dakikadan daha uzun bir süre silah sesi duymazsan, kızlar burada değil demektir, o zaman onu bırakabilirsin.
Se deixar de ouvir tiroteio por mais de cinco minutos e elas não estiverem aqui, solte-o.
"Daima uzun ağaçların gölgesinde uyu" Güzel değil mi?
- Está bem.
Tabi, alışverişten dönen yaşlı bir kadının elindeki poşetleri taşımasına falan yardım etmem. O kadar uzun boylu değil ama ona kapıyı falan açarım, önden buyrun falan filan, başımla beraber.
Tipo, se estiver uma velhota, a levar as compras para casa, e eu não tentar ajudá-la a levar as compras, não diria tanto, mas de certeza segurava-lhe a porta e deixava-a sair antes de mim.
Rampa çok dik değil ama uzun.
Não é grande subida, mas é longa.
- Uzun süredir bende değil.
- Eu não o tenho há muito tempo.
Birazcık dayanışma istiyorum sadece. Uzun bir süre için de değil.
E depois, não sei, só peço um pouco de solidariedade durante... durante pouco tempo.
Uzun süre birlikteydiler, değil mi?
Eles estiveram juntos por muito tempo, não foi?
İki kardeş birlikte uzun otlara kadar gidebilirler ama daha ileri değil. İleride tehlikelerin beklediğini biliyorlar.
Os irmãos tentam nos altos pastos mas não mais ali, porque sabem que é perigoso.
Uzun zaman değil mi?
Há tanto tempo, não é?
Uzun süreli ilişki düşünüyorsan, mümkün değil.
Pelo menos, uma que valha a pena.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]