English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ Y ] / Yanlıs

Yanlıs Çeviri Portekizce

50,990 parallel translation
- Yanlış alarmmış.
- Falso alarme. - Sim.
Lafımda yanlış mı arıyorsunuz beyler?
Está a mandar-me calar?
Büyük annem ve ben senin yanlış bir şey yapmadığını biliyoruz.
Como podia estar se sei que não fizeste nada errado?
- Teşekkürler. Evet, sanırım Shakespeare yanlış yazmış.
Acho que Shakespeare percebeu tudo mal.
Yanlış anlama bir iltifat olarak söyledim.
- Era um elogio.
Yanlış intibaya kapılmasını istemem.
Não lhe dês ideias.
Şey belki karma yanlış oldu.
Bem talvez não seja o carma.
Prenses, beni yanlış...
Sua
Annem asla yanlış yapmaz, Devsena.
A minha mãe nunca se enganou Devasena.
Bir kadının kalbini bilmeden oğluna söz vermek yanlış.
Prometeu ao seu filho cegamente sem saber que o coração dessa mulher estava apaixonado.
Ama o sana baktı bu yanlış birşey miydi?
Você matou a sua mãe quando entrou neste mundo.
Seni prens ilan etmesinin nesi yanlış?
Foi um crime?
Yanlış olan ne? Gördün mü, Shivgami?
Em vez do seu filho ela escolheu-o a si para ser coroado rei.
- Sen yanlış yapmışsın, Devsena.
Ela está a mentir.
Otlar yanlış şekilde birleştirilirse, zehirin etkisini arttırır.
Se as ervas forem combinadas de maneira errada, elas aumentam o poder do veneno.
Bi milyon şey yanlış gidebilir. Berbat fikir.
Muitas coisas podem correr mal.
Bir şeyler yanlış.
- Alguma coisa está errada.
Yanlış anlamış olamam?
Não li isso errado, certo?
Yanlış yöne doğru tutuyorsun.
Estás a apontar para o lado errado.
Bu buraya nasıl geldi? Yanlış yere gittiniz.
- Como é que isto chegou aqui?
Yanlış nesneyi aldınız, Sahibem.
- A Senhora foi ao lugar errado. Escolheu o objecto errado, Senhora.
Yanlış cevap yok.
Não há resposta errada.
Ama birinin doğru olması gerekir. Ve diğeri yanlış olmalı.
Mas uma das interpretações deve estar certa, e a outra errada.
Anna'nın yanlış okunduğuna inanıyorum.
- Acho que a Anna interpretou mal...
Çocuklar neyi yanlış yaptıklarını bilmezlerse düzeltilemezler.
As crianças não podem corrigir se não souberem o que fizeram de errado.
Söylediğin her şey yanlış.
- Tudo o que dizes está errado.
Hakkındaki her şey yanlış.
Tudo em ti está errado.
Yanlış tarafı seçtiğin için.
Porque escolheste o lado errado.
Yokluğunda onun rolünü üstlenebileceğini düşünüyorsan yanlış düşünüyorsun.
Se o assumes na sua ausência, e que agora esse papel se reverte para ti... Então assumes mal.
Onunla yatmaktan daha az yanlış.
Era menos errado do que realmente a papar.
Kelimeyi yanlış ve sorumsuzca kullanıyorsun.
Dizes isso errada e irresponsavelmente.
Zaman-fiil uyuşmazlığı. Yanlış biliniyor.
Aplico um tempo subjectivo por ser contrário ao facto.
- Belki adını doğru... - Maddie! ... soyadını yanlış söylemiştir.
Acho que é capaz de ter dito só o primeiro nome verdadeiro.
Beni zorladı. Tamam, belki "zorladı" demek yanlış olabilir. Ama her saniyesinden nefret ettim.
Está bem, talvez "violentar-me" não seja a palavra certa, mas odiei cada minuto.
Ters bir şey söyledi mi? Veya yanlış bir şey yaptı mı?
Ele disse alguma coisa desagradável ou tratou-te mal?
Özür dilerim, yanlış anlamış olmalıyım.
Peço desculpa, interpretei-a mal.
- yanlış bir şey.
- É errado e ela está furiosa.
Medyada yanlış bir şekilde temsil edildiğimi düşünüyorum.
Sinto-me mal representada nos media.
- Yanlış adamı seçtin, biliyorsun değil mi?
- Sabes que apanhas-te o tipo errado?
Yok be, sikerler. Kimliğini vermek zorunda değilsin. - Yanlış bir şey yapmadın ki.
Não precisas de dar o teu RG não fizeste nada de errado.
Ama yanlış açıdan bakıyorsun.
Mas estás... Estás a ver isto mal.
Bu testte doğru ya da yanlış cevap yok.
Não há respostas certas nem erradas no questionário.
Ama buna karşı durabilmek, tarihte buna itiraz eden ilk kişi olmak, sektöre karşı bu kadar sert bir çıkış sergilediğim ve bir şeylerin yanlış olduğunu onlara gösterdiğim için pişman değilim.
Mas ser capaz de fazer frente a isso, ser a primeira pessoa a fazer frente... Atacar tão violentamente a indústria para mostrar que havia coisas que estavam erradas e abordá-las não me arrependo disso.
Demek istediğim, davanız nedeniyle sizinle konuşmam bile yanlış.
Estou a dizer que, face à sua ação judicial, eu nem devia estar a falar consigo.
Yanlış DVD getirmiş, bütün sınıf bekliyor.
Tem o DVD errado para passar e a turma toda está à espera.
Eşsizin nesi yanlış?
Que mal tem "único"?
Çünkü çok yanlış bir şey yapmak üzeresin.
Porque estás prestes a fazer algo muito errado.
Deha hep yanlış anlaşılıyor.
O génio é sempre incompreendido.
Seni tamamen yanlış değerlendirmişim.
Subestimei-te completamente.
Ben kendimi hep yanlış değerlendiriyorum.
Também estou sempre a subestimar-me.
Affedersiniz, çıkınca yanlış tarafa gitmişim de...
Desculpe, eu dei meia volta quando ia a sair da...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]