English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / And clearly

And clearly translate Turkish

2,561 parallel translation
Somebody raised you right, and clearly, it wasn't me.
Birisi seni doğru ve temiz yetiştirmiş, benim olmadığım biri.
You know, I signed up for this on a whim, and clearly I didn't read the fine print, or any print, for that matter.
- Anlık bir hevesle yazılmıştım bu seminere. Ayrıntılı bilgileri hiç okumadım. Hatta aslına bakarsan hiçbir şey okumadım.
You could be identified as a British agent, because the FBI had followed you to Albuquerque and clearly knew who you were, before you lost them.
İngiliz casusu olarak tanımlanabilirdin çünkü FBI kim olduğunu gayet iyi biliyordu ve sen onları atlatana kadar Albuquerque'e kadar seni takip etti.
And clearly you haven't seen the DeSalvo twins.
Hem belli ki DeSalvo ikizlerini görmemişsin sen.
STS-48 and STS-BO - which clearly show what appear to be powered vehicles operating in low earth orbit, defying all the laws of physics and clearly performing the way UFOs or extraterrestrial spacecraft are supposedly able to perform.
Uçuşlarında Dünya yörüngesinde hareket eden cisimler görünüyor. Bunlar fizik kurallarının dışında hareket ediyorlar ve Ufo, dünyadışı varlıklardan beklenilen şekilde hareket ediyorlar.
And clearly the people want their pound of flesh.
- Herkes bunu istemekte sonuna kadar haklı.
I know you're all terrified right now, and clearly, that is why you're lashing out at us, but don't worry.
Biliyorum ki şu anda hepinizin ödü patlıyor.. ... ve belli ki bize böyle çıkışmanızın altında da bu var. İşlerin fazla ciddileşmesine izin vermeyeceğiz.
The man's a criminal genius, and he found a way to put money for your future in the cup, and clearly, that's why he dragged me out to prison, because he knows you'll do what I say
Adam bir suç dehası ve geleceğin için kupaya para saklamanın bir yolunu bulmuş. Belli ki beni bu yüzden hapishaneye kadar sürükledi.
And clearly the Pinto does not deserve that title.
Ve açıkçası Pinto bu etiketi hak etmiyor.
This is the clutch assembly... and this is the plate and, yeah, that's pretty clearly the component that failed.
Bu debriyaj parçası ve bu da kaplama, evet. Bozulan parça açıkça görünüyor ki bu.
And alderman Ketchem is clearly a suspect because he points at pigeons.
Meclis üyesi Ketchem da güvercinleri gösterdiği için şüpheli konumunda.
I'm just trying to string her along and buy some time until she's thinking clearly again.
Kendisi tekrar düzgün bir şekilde düşünene kadar onu oyalayıp biraz zaman kazanmaya çalışıyorum.
Ugh, clearly, this was, uh, an individual who had been through a lot and, uh, it seems she decided not to subject herself anymore -
Anlaşılan o ki, yaşadığı şeyler onu çok yıpratmış ve böyle bir konunun odağı olmak istemiyor...
And you want answers, which you're clearly not gonna get here, so...
Sen de cevaplar istiyorsun ki burada onları alamayacağın ortada.
Look, I'm sorry, but clearly Emma and I aren't ready for your class.
Bak, üzgünüm, belli ki Emma ve ben senin sınıfın için hazır değiliz.
For a start, they force us to leave our common sense behind. When we look at the human race clearly and objectively, what we see is a pretty extraordinary creature.
İnsanoğluna açık ve objektif gözle baktığımızda gördüğümüz şey oldukça sıra dışı bir türdür.
Of beating up a girl, a fact which you have clearly been hiding and yet is now in the press.
Bir kızı dövmekten, belli ki sakladığınız bir gerçek. Zaten şu anda da basında.
I pranced around that kitchen like Doris day in my apron in one of those movies where the husband is clearly gay and I have to pretend not to notice,
Mutfakta önlüğümdeki Doris Day'in kocasının açıkça gay olduğu filmlerin birinde olduğu gibi hoplayıp zıpladım. Ve yalandan hiçbir şey olmamış gibi yaptım.
In the Popol Vuh, it clearly states that life was brought here by the gods and that those gods came from outer space.
Popol Vuh'ta açıkça yaşamın buraya Tanrılar tarafından getirildiği ve bu Tanrıların da uzaydan geldiği belirtilmektedir.
And they point to that as, "See? Clearly in the cycles of time, we could almost predict that this calamity was bound to happen to us at this time."
Bugün başımıza gelen belaları zamanın döngüsü içerisinde tahmin edebilirdik.
This is her first taste of African skies, and she's clearly enjoying the view.
Afrika semalarında ilk uçuşu ve ve görünen o ki tadını çıkarıyor.
Here, macaws seem most at home, they only have each other to argue with and they clearly enjoy every minute.
Burada papağanlar yuvalarında gibi huzurlu. Kendilerinden başka didişecek kimse yok ve her anın tadını çıkardıkları ortada.
And, also, why is Mr. Dunn hanging around our break room when I very clearly explained to him that Rusty didn't want to see him?
Hem ayrıca neden Bay Dunn dinlenme odamızda bekliyor hâlâ? Ona Rusty'nin onu görmek istemediğini açıkça söylediğim hâlde?
I mean, that obviously wasn't working and, um, we clearly have issues of forgiveness and trust.
Evet yapamadık, doğru. Bazı sorunlarımız vardı affetmek ve güvenmekle alakalı.
You and Noelle clearly have something special.
Sen ve Noelle gerçekten özel bir şeye sahipsiniz.
You clearly don't know the first thing about my daughter and I.
Belli ki kızımla benim hakkımdaki en önemli şeyi bilmiyorsun.
"Life improves slowly, and goes wrong fast, and only catastrophe is clearly visible."
"Yaşam yavaş ilerler, ve hızlı bir şekilde yanlış gider, ve sadece felaket açıkça görülebilir."
This is our John Hughes film, and those two are clearly the bad guys, one being little and blonde and fit, the other looking like Greg Kinnear, and they are so clearly not Jewish.
Bu bizim John Hughes filmimiz. Ve o ikisi de, belli ki kötü adamlar. Birisi ufak, sarışın ve fit, diğeriyse Greg Kinnear'a benziyor.
- I didn't- - Well, clearly, your body wasn't ready to take it all in and whatever it is with your dad, it's too big for your actual conscious mind to take in and your nervous system, and so it's coming out your skin and your stomach.
Belli ki vücudun kaldıramamış ve babanla durumun her neyse beynin ve sinir sistemin bilgiyi hazmedememiş.
And I think he's so mad at Melody over the whole motorcycle thing that he can't see clearly.
Sanırım o motosiklet olayı yüzünden Melody'e çok kızdığından olanları net göremiyor.
You looked out the window, and you clearly saw Mr. Zapata, and then your dad?
Pencereden dışarı baktın ve net bir şekilde önce Bay Zapata'yı, sonra da babanı gördün.
You clearly have a theory and you clearly want to tell me.
Bir teorin olduğu bariz ortada, bunu bana söylemek istediğin de bariz ortada.
Clearly, you don't want to be here, and neither do I, so, uh, let's just get this over with.
Senin burada olmak istemediğin belli, ben de istemiyorum öyleyse hadi halledelim şu işi.
Yeah, and we're clearly not invited to the party, Mick.
Görünüşe göre partiye davet edilmedik Mick.
Now, can we please state clearly, unambiguously, and for the record that neither of us likes the other in any romantic context?
Şimdi, lütfen her ikimiz de açık seçik ve kesin bir şekilde birbirimize karşı romantik hislerimiz olmadığını ifade edebilir miyiz?
The buyer clearly specified violin and bow!
Alıcı açıkça keman ve yayı olacak diye belirtmişti!
And driven, clearly.
Ve şüphesiz azimli de.
And my point is, clearly, she is smart and capable, but is she nice?
Ama değinmek istediğim nokta açıkça, akıllı ve yetenekli ama iyi biri mi?
Hey, clearly, he wants to protect Ivy and let her move on.
Ivy'i korumak istiyor. Ve hayatına devam etmesini istiyor.
Look, clearly, you two didn't fulfill them, and they were forced to keep going until they got what they wanted... moi.
Açıkça ikiniz onlara yeterli gelmemişiniz ki istediklerini alana kadar denemeye devam etmişler. Bakın. Ben!
If we weren't gonna show up, we would have clearly let you know, and not humiliated you in public.
Gelmeyecek olsaydık bunu sana açıkça söylerdik insan içinde rezil etmezdik.
The two cases are undoubtedly connected, but they are not the same case, as is clearly demonstrated by the fact that they have separate files, and they are both inextricably linked to Mr Edwards, as clearly demonstrated by the fact they
İki dava bağlantılı olabilir, ama kesinlikle aynı değiller. Ayrı dosyaları olması bunu kesinlikle kanıtlıyor. Davaların birbirinden ayrılmaz bir şekilde Bay Edwards ile bağlantılı olmasını ise, aynı çekmecede olmaları kanıtlıyor.
My point is, he has clearly been to super hell and escaped some sort of captivity.
Özet olarak çok kötü zamanlar geçirmiş ve bir tür esaretten kaçmış.
He's got major tooth and skin decay, clearly from a massive vitamin D deficiency.
Dişleri ve derisi yoğun D vitamini eksikliği yüzünden büyük ölçüde aşınmış.
Um, all three are clearly talented, and there's something for everybody, and that goes for the individuals behind me.
Buna arkamdaki kişiler de dahil.
Clearly these assholes ain't real happy about you and Diosa moving north.
Belli ki bu şerefsizler senin ve Diosa'nın kuzeye taşınmasından memnun değil.
And the desert heat was clearly getting to Rutledge.
Ve çöl ısısı açıkça Rutledge'yi etkiliyordu.
You clearly need a man of action and excitement.
Belli ki bir eylem ve heyecan adamı arıyorsun.
When you're doing analogies, the first step is to analyze the nature of the relationship, and then eliminate which answers are clearly wrong.
Eşleştirme yaparken ilk kural aralarındaki ilişkiyi iyi analiz edip yanlış olan seçeneği elemktir.
I posted clearly and openly, as befits a powerful and united nation.
Açık ve net bir şekilde belirttim Bunların hepsini biliyoruz,
Walden and I were together for many, many years, and you and he have been dating for a few months now, so clearly, you're insecure about us working together.
Walden ve ben, yıllar boyunca birlikteydik ve siz ise daha birkaç aydır çıkıyorsunuz, yani gayet belli ki, birlikte çalışmamız hakkında rahat değilsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]