And he said that translate Turkish
3,976 parallel translation
I've asked Albanian Alby to test the pumps on the Argyll side, and he said that they're pissing it out.
Arnavut Alby'den Argyll bölümündeki pompaları test etmesini istedim ve pompaların aktığını söyledi.
And he said that we could do whatever we wanted.
Her istediğimizi yapabileceğimizi söyledi.
That Olivier guy, he asked if anything was wrong and Paul said no.
Oliver denen adam bir sorun olup olmadığını sordu, Paul da hayır dedi. Neden?
Said the guy was a loan shark that he and his brother, Shawn, were borrowing money from.
Kardeşi Shawn'la beraber ödünç para aldıkları kişinin tefeci olduğunu söyledi.
And he said to you that he needed to have a serious talk with you, so you thought today might be that day.
Ve seninle ciddi konuşması gerektiğini söyledi, bu yüzden bugünün korktuğun gün olabileceğini düşündün.
The King has said that George may govern France... and I fear that he would not stop there.
Kral, George'nin Fransa'yı yönetebileceğini söyledi. Ama benim korkum George'nin sadece bununla yetinmeyeceği.
That said, it is pretty standard in the industry, and he'd consider it a personal favor.
Ve buna ekledi : bu işte gayet normal bir şeymiş ve bunu, bir iyilik olarak düşünmeni istiyormuş.
She said that he lacked an authority figure and that she could help him.
Onun bir otorite figüründen yoksun olduğunu söylemişti ve ona yardımcı olmuştu.
He said that I was pretty and that his puppy was sick He asked me if I could watch it
Güzel olduğumu söyledi. Yavru köpeği hastaymış, onunla ilgilenmemi rica etti.
And every time he would see that dead look in my eyes that said I wanted him to stop... He would just say, "You better man up, boy."
Gözlerimdeki ölü bakışı her gördüğünde ve ondan durmasını istediğim her seferde bana "Daha iyi bir adam olacaksın evlat"
He was sort of laying in the middle of the street, and an ambulance was coming, and he... and he says, and I don't know if this is true, but he always said that Vivian was taking pictures of him laying on the ground.
Robbie yolun ortasında yatıyormuş ve ambulansın gelmesi bekleniyormuş. Bana der ki, bilmiyorum ne kadar doğru. O yerde yatarken Vivian'ın onun fotoğraflarını çektiğini söyler hep.
I told my dad, and he said, "That's why the floor is sagging so much."
Babama söylediğimde "Tavanın neden bu kadar sarktığı şimdi anlaşıldı" demişti.
And Lobo said he saw some guy carrying a girl into the alley behind that vet.
Lobo da bir herifin veterinerin arkasındaki sokağa bir kızı taşıdığını gördüğünü söyledi.
No, it's not because he repeated himself, it's just that what he said sounded rehearsed- - like... like he came up with his story and then stuck with it.
Sadece kendini tekrarladığı için değil, sanki her şeyi ezberden söylüyordu. Bir hikaye ortaya atıyor ve sanki ona bağlı kalıyor.
[Robin's Voice] And that's the only time my father ever said he was proud of me.
Babam ilk kez benimle gurur duyduğunu söylemişti.
He said that it was Elena's brother who sabotaged the rig for your father and Harris Ryland.
Baban ve Harris Ryland için sondajı sabote edenin Elena'nın kardeşi olduğunu söyledi.
I also talked to Lou Rose, and he said now that Drew has confessed to the sabotage maybe he can get Tesha to put a hold on that fine.
Ayrıca Lew Rose'la konuştum, Drew sabotajı itiraf ettiğine göre belki TESHA'nın para cezasını erteleyebileceğini söyledi.
He said that twice a week, five of Ryland trucks loaded with Mexican-produced goods cross the border and come to a warehouse somewhere in North Dallas.
Haftada 2 kere, Meksika üretimi mallarla dolu Ryland kamyonlarından 5i sınırı geçip, Dallas'ın kuzeyinde bir yerde bulunan bir depoya geldiklerini söyledi.
- So when Brick called me and said that his hand was better and he could work, I figured it was my chance to make it up to you.
- Yani, Brick aradığında, ve elinin daha iyi olduğunu, işe gelebileceğini söylediğinde, bunun dünü telafi etmek için bir şans olduğunu düşündüm.
And why do you think he said that?
Neden öyle dedi dersin?
It is now quite clear that on innumerable occasions Ron Swanson said he intended to punch councilman Jamm in the face, and then he did.
Şimdi açıkça belli oldu ki sayısız defa Ron Swanson Konsey Üyesi Jamm'in suratına yumruk atmak istediğini belirtmiş, ve attı da.
David called me, said he wanted his fiancé to have the wedding of his dreams, and that my being here would mean so much to you, Bryan.
David aradı ve nişanlısının hayallerindeki evliliği yaşamasını istediğini ve burada olmamın senin için anlamının büyük olduğunu söyledi, Bryan.
I said, I would think about that and he left me his number, in case I am changing my mind.
Bakarız dedim ; fikrimi değiştirirsem diye telefon numarası verdi.
He kept saying, "can you take it?" and he said if I couldn't take it that he was gonna do it to Jake.
Bana sürekli, "Buna dayanabilir misin?" diyordu eğer dayanamazsam Jake'e yapacaktı.
He said that if I didn't back off that he'd kill me and he'd enjoy it, like he did last time.
Eğer geri çekilmezsem beni geçen sefer ki gibi öldüreceğini ve geçen sefer ki gibi zevk alacağını söyledi.
He said that she was gone and that I would never see her again.
Onun öldüğünü onu bir daha asla göremeyeceğimi söyledi. Ama bak ne diyeceğim?
When he fixed my computer, he saw the code, and he said he could fix that, too.
Bilgisayarımı tamir ettiğinde kodu gördü ve onu da düzeltebileceğini söyledi.
Glen left. He said I seemed sexually repressed, and I confirmed that was the case.
Cinselliğimi bastırıyormuş gibi göründüğümü söyledi ben de sorunun bu olduğunu onayladım.
I told him that he had to take my name. I said I've been Lauren Bennett my whole life, and if anybody's gonna change their name, it's him.
Benim soyadımı almasını istedim. "Tüm hayatım boyunca Laren Bennett oldum ve illa biri ismini değiştirecekse o da sensin!" dedim.
Like I said, Mr. Holmes and I believe that he may be targeting one of your clients.
- Dediğim gibi, Bay Holmes ile bu adamın hedefinin, müşterilerinizden biri olduğuna inanıyoruz.
He said that muirfield would be vulnerable for a brief time And that I would find everything I needed To take them down at the orchard.
Muirfield'ın kısa bir süre için saldırıya açık olduğunu ve onları yok etmek için ihtiyacım olan her şeyi Meyve Bahçesi'nde bulabileceğimi söylüyordu.
But he said that he had something he needed to show me and he seemed rattled.
Ama bana göstermesi gereken bir şey olduğunu söyledi ve şaşkın gibiydi.
But he said that it's actually Wade that I'm hung up on and not him.
Ama o dedi ki aslında takılı kaldığım kişi o değil, Wade'miş.
Yeah, and the case worker said that he was told his whole life that he was a total waste of space.
- Ve sosyal hizmetler görevlisinin dediğine göre, tüm hayatı boyunca, kendisine bir zaman kaybı olduğu söylenmiş.
Take what I just said to heart and tell your husband, that he'll ruin everything if he continues like that.
Yürekten söylediğim şeyi kabul et ve eşine eğer böyle devam ederse her şeyi mahvedeceğini anlat.
He said that if you don't let me protect you, he will have the U.S. attorney obtain a material witness warrant and have you taken into custody and put in a cell,
Dedi di, eğer seni korumama razı olmazsan, Savcıdan senin için tanık belgesi alacakmış ve seni göz altına aldırıp, tehlikeden uzak olacağın bir hücreye koyacakmış.
Ted phoned, said he was gonna call you, said that you and your partner were the best private investigators on the east coast.
Ted aradı, seni arayacağını söyledi. Senin ve ortağının doğu yakasındaki en iyi özel dedektifler olduğunuzu söyledi.
He also said that you were a lawyer and a friend.
Aynı zamanda avukat olduğunu ve dost olduğunuzu söyledi.
Witness said that he took one bite of his squab and did a nose dive into his plate.
Şahitlere göre, bodurundan bir lokma almış ve burnu tabağa doğru dalış yapmış.
He said that he considers these allegations to be a private matter between himself and the First Lady.
Başkan bu iddiaları kendisiyle First Lady arasında şahsi bir durum olarak değerlendirdi.
- He's been acting super off lately, and then Lafayette just called and said Terry showed up at his door tonight with keys to a safety-deposit box that I know nothing about.
- Son zamanlarda çok tuhaf davranıyor. Şimdi de Lafayette arayıp Terry'nin bu akşam haberim bile olmayan kasanın anahtarıyla kapısına geldiğini söyledi.
- That's exactly what Captain Atom said, before he flew over there and vanished.
- Kaptan Atom da aynen böyle demişti. Oraya uçup ortadan kaybolmadan önce.
He said that if you agree, we can go, and I'll give you summers.
Anlaşabilirsek, gidebileceğimizi söyledi. Yazları sende kalmasını kabul edeceğim.
You know, when Daniel suggested that you join us for this interview, I asked him if there were wedding bells in the offing, and he said I should ask you directly.
Daniel senin de bu röportaja katılmanı önerdiğinde yakınlarda düğün çanları çalıp çalmadığını sormuştum o da direkt sana sormamı söyledi.
Mona said that your sister was with Wilden on the train, and then she just leaves the night he's killed?
Mona, trende Wilden'la olduğunu söylemişti. Sonra cinayet gecesi hemen buradan gitti?
He said I was the best he'd ever had, and it was worth that much money for... and these are his words... another ride on the sensual merry-go-round that is my body.
Hayatı boyunca sahip olduğu en iyi şeyin ben olduğumu ve o kadar para vermeye değer olduğumu söyledi. Sana onun ağzından duyduklarımı aynen aktarıyorum :... "Şehvetli atlı karıncaya tekrar binmek istiyorum."
He said, "Do that, and you can make hanky-panky with me."
Liderleriyse : "Bunu başarabilirseniz benimle bile oynaşabilirsiniz." demiş.
He said I was part of something, that I was on a path, and I chose to believe him.
Bu şeyin bir parçası olduğumu söyledi. bir yol göserdi ve ben ona inanmayı seçtim.
He... he said that it was an art and that we were the artists.
Bilimin sanat, bizimse sanatçı olduğumuzu söylüyordu.
At the concert in Spain he said that what bothered him... was the best seats filled with government people, and outside the police clubbing the kids at the door.
Ispanya'daki konserinde diyorduki onu en uzen sey En iyi yerleri hukumet ve protokol tarafindan doldurulmus olmasiymis ve polisin kapi girisindeki bufenin onunde cocuklari coplamasiymis.
He said if I even thought about telling anyone else that he would know, and he would take me again.
Eğer birine söylemeyi bile düşünsem bunu bileceğini, ve beni tekrar kaçıracağını söyledi.
and here 683
and here you go 26
and here i was 16
and here we go 118
and here you are 183
and here they are 24
and here it is 109
and here it comes 20
and here they come 18
and here's the kicker 17
and here you go 26
and here i was 16
and here we go 118
and here you are 183
and here they are 24
and here it is 109
and here it comes 20
and here they come 18
and here's the kicker 17
and here he comes 19
and here's the thing 41
and here we are 249
and here i am 205
and here she is 38
and here he is 45
and he's like 99
and he's right 54
and he's 185
and he didn't 42
and here's the thing 41
and here we are 249
and here i am 205
and here she is 38
and here he is 45
and he's like 99
and he's right 54
and he's 185
and he didn't 42
and here's why 34
and he's dead 61
and he's not 37
and he said 537
and her 173
and her husband 30
and her daughter 18
and he's gone 47
and he's back 17
and he's good 16
and he's dead 61
and he's not 37
and he said 537
and her 173
and her husband 30
and her daughter 18
and he's gone 47
and he's back 17
and he's good 16