And one other thing translate Turkish
327 parallel translation
Oh, and one other thing I wanted to tell you.
Ve sana söylemek istediğim bir şey daha var.
And one other thing :
Diğer bir konu da :
And one other thing, Sergeant!
Bir şey daha Çavuş.
And one other thing about Joe Rolfe.
Bir şey daha var. Joe Rolfe ile ilgili.
And one other thing.
Ve bir şey daha var.
And one other thing.
Bir şey daha.
And one other thing :
Ve bir şey daha :
And one other thing, too.
ve bu da diğeri.
Oh, and one other thing.
Ah, ve bir başka şey daha.
Oh, and one other thing.
Bir şey daha.
And one other thing.
Bir şey daha var.
- And one other thing, Herr Lloyd.
- Bir şey daha, Herr Lloyd.
I'm on my way now. And one other thing :
Bir şey daha var.
And one other thing...
Bir şey daha...
And one other thing.
Ve bir şey daha.
And one other thing.
Ve bir başka bir şey daha.
And, uh, one other thing.
Ve birşey daha!
And there's just one other little thing.
Küçük bir şey daha.
And the last thing I saw when I looked back was one kid give the extinguisher to the other kid, and then it was just like all hell comes up.
Arkama dönüp baktığımda gördüğüm son şey bir çocuğun diğer bir çocuğa yangın söndürücü vermesi oldu. Ve sonra yangın her tarafı cehennem gibi sardı.
You know, Lawson, if my kids and all the other kids who are in this thing could fix it so this would really be the last one, your kid would get quite a break, wouldn't he?
Biliyor musun Lawson, benim çocuklar ve diğerleri, tüm savaşanlar umarım bu savaşı bitirirler ki göreceğimiz en son savaş olsun böylece senin ufaklık da savaşsız bir dünyada yaşasın.
And then there's one other thing :
Ayrıca bir şey daha var :
There's only one thing more obvious than two people gazing at each other, and that's two people avoiding it.
İki insanın birbirinin gözüne bakmasından daha bariz tek şey, gözlerini birbirinden kaçıran iki insandır.
I was always letting it go in one ear and out the other... like you got to do with Curt's swearing... knowing it don't mean a thing.
Her zaman bir kulağımdan girer ötekinden çıkar... aynı seni Curt'un yemininin ne anlama... geldiğini bilmemen gibi.
If six Chinamen get off a train at Las Vegas, and two of them are found floating face down in a goldfish bowl, and the only thing they can find to identify them are 2 telephone numbers... one, Plaza 0-0000, and the other, Columbus 0-1492... what time did the train get to Palm Springs?
Eğer altı Çinli Las Vegas'ta bir trenden inerse ve iki tanesi bir akvaryumun içinde yüzüstü yüzerken bulunursa kim olduklarını belirlemek için elimizdeki tek şey iki adet telefon numarasıysa bunlardan biri Plaza 0-0000, ve diğeri de Columbus 0-1492 ise tren Palm Springs'e saat kaçta varmıştır?
Oh, yes, I guess it must be about supper time, but there's one other little thing I have to do, Waldren, and I kinda need some help.
Oh, evet, sanırım neredeyse akşam yemeği saati olmalı. fakat yapmam gereken bir küçük şey daha var, Waldren, ve bir tür yardıma ihtiyacım var.
And then... And then the other one said... " Yeah, that Britt, he's got everything, except one thing.
Sonra diğeri şöyle dedi, " Evet Britt her şeye sahip... bir tek şey dışında.
You mean he knows about the Sherwood case? And I just wondered, one thing right after the other, there might be some connection. Mm-hmm.
Yani Sherwood vakasını da biliyor mu diyorsun?
We and the ones over on the other side of the river only have one thing in common.
Bizimle nehrin öteki tarafındakilerin tek ortak noktası var.
And, Matt, one other thing.
Matt, bir şey daha var.
I don't know what one thing has to do with the other, but I left her there and went back to the city.
Bu iki durumun birbiri ile ne alakası vardı, bilmiyorum. Ama O'nu orada bırakmıştım... ve kente geri dönmüştüm.
To clarify... that's one... and to confuse... that's the other thing.
Açıklık getirmek... bu bir ve kafa karıştırmak... bu da diğeri.
And there's one other thing you could do for me
Benim için yapabileceğiniz birşey daha var.
Being your mommy was one thing, but there are other things too and this is what I have to do.
Annen olmak bunlardan biriydi. Ama başka şeyler de var. Yapmam gereken de bu.
And there's just one other thing :
Bir şey daha var :
Rohit, we've told each other about everything... except one thing... that you perhaps forgot to ask... and I forgot to tell you
Rohit, birbirimize her konuyu anlattık. Bir şey hariç. Belki sen sormayı, ben de söylemeyi unuttum.
All in good time, each thing in turn and one after the other.
Zamanı gelince, her şey sırayla ve birer birer.
And it was clean to take in the other party of the other women to go through the same thing what the first one, they went through.
Diğer grup kadınların içeri getirilip başlarına aynı şeylerin gelmesi için her yer müsait oluyordu.
Another thing I can't stand is.. .. when White House reporters bullshit with each other after a briefing.. .. and then one of them has a theory..
Dayanamadığım başka bir şey de Beyaz Saray muhabirleri, bir brifing sonrası geyik yaparken içlerinden biri bir teori üretir diğeri de onun hikâyesinden alıntı yaparak "Beyaz Saray kaynaklarından öğrendiğimize göre" derler.
I want to say one thing, then I'll disappear and we'll never see each other again, OK?
Tek bişey söylemek istiyorum, sonra kaybolacağım ve birbirimizi bir daha görmeyeceğiz, OK?
And there is one other thing.
Ve bir şey daha var.
I can guarantee you one other thing, ladies and gentlemen this is not the first time they have behaved in this manner.
Size bir şeyi garanti ederim, bayanlar ve baylar..,... bu onların ilk defa yaptıkları bir şey değildir.
There's one other thing I thought about concerning this comatose thing, and this might help you someday.
Düşündüğüm bir şey daha var. Koma şeyiyle alakalı belki bunun size bir gün yardımı olur.
One other thing, little Miss Smarty-pants, I do not wear a size 14 shoe... and I don't much care for parades, bedsheets or otherwise.
Bir şey daha, Bayan Ukala, 47 numara ayakkabı giymiyorum... ve ne o merasimlerle, ne de çarşaflarla ilgileniyorum.
– for one thing, if you actually did that, and you sent a message from one end of this vast, great nerve to the other – it would take about 6 years to get to the other end of the nerve.
Çünkü bunu gerçekten yaptığınızda ; bu muazzam ağın bir ucundan bir mesaj gönderdiğinizde bunun bir diğerine iletilerek son sinir hücresine ulaşması yaklaşık 6 yıl sürer.
Well, for one thing, Nikolai keeps beating Maurice in chess, and the other is he's a Trotskyite.
Bir kere, Nikolay satrançta Maurice'i yenip duruyor. Ayrıca Troçkicidir.
And I know one other thing :
Ve bir şey daha biliyorum.
There were other sectors that were very radical, and very assimilated, and working-class intellectuals, and that's the sector that I naturally gravitated towards. It was a very lively intellectual culture. For one thing, it was a working-class culture, had working-class values.
İnsanlar bunu sevmeseler de, 8 dakikada cevap aldığımız kişiyi programa almakla İngilizce bilmeyen bir kişiyle program yapmanın aynı şey. olduğunu anlamalıdırlar.
So, it judges that I am a hypocritical old man, saying a thing and doing other one.
Yaşlı bir ikiyüzlü olduğumu düşünüyorsundur. Yaptıklarım söylediklerimi tutmuyor.
It's not resisting any commands, offering any opinions, giving any arguments, and there's this one other crazy thing I'm almost afraid to mention.
Komutlara direnmiyor, öneriler sunuyor, açıklama veriyor ve söylemeye korktuğum bir şey daha var...
One other thing : they only answer to hello and good-bye.
Bir başka şey, sadece selam ve hoşçakala cevap verirler.
And what you have to realise, is we're gonna do this thing one way or the other.
Bunu o ya da bu şekilde yapacağız.
and one night 37
and one more thing 220
and one time 28
and one last thing 30
and one more 22
and one for me 24
and one by one 23
and one for you 40
and one of them 22
and one thing led to another 22
and one more thing 220
and one time 28
and one last thing 30
and one more 22
and one for me 24
and one by one 23
and one for you 40
and one of them 22
and one thing led to another 22
and one day 275
and one of you will be out 19
and one 183
one other thing 136
other things 54
and over time 22
and out of nowhere 19
and only then 44
and out 96
and only you 38
and one of you will be out 19
and one 183
one other thing 136
other things 54
and over time 22
and out of nowhere 19
and only then 44
and out 96
and only you 38