And over time translate Turkish
2,184 parallel translation
She's been totally cut off from the world. And over time, that old love she knew
Zaman içinde o eski sevgi, silik bir hatıra haline gelmiş.
And over time, the pieces drifted together, and I was able to form a basic understanding of the aliens and their history.
Ve zamanla, parçalar bir araya geldi ve bende uzaylılar ve tarihleri hakkında temel bir kavrayış oluşmaya başladı.
But then you gave them a second chance, and they werert so bad. And over time you realized, " I like yams.
Bazen Lynette, insanlar yer elması gibidir.
And over time, life happens, people change, and pretty soon, you're so far apart, you can't even see the person you're sitting next to you at dinner.
Ama zamanla, hayat insanları öyle değiştirir ki ve sonunda birbirinizden o kadar uzaklaşırsınız ki yemekte yanında oturan insanı bile göremez olursun.
Ken, please, can you just come over here and hear me out - one last time?
Ken, lütfen son bir kez buraya gelip söyleyeceklerimi dinleseniz olmaz mı?
I sat on a bench for a long time, just turning the handle of this bat over and over.
Uzun süre bir bankta... elimde bu sopayı çevire çevire oturdum.
About 11. I keep trying to hit the same place twice, but every time I miss, I have to start over again, and my hand is killing me.
Aynı yere iki kez vurmaya çalışıyorum ama ıskalayınca, baştan başlamak zorunda kalıyorum ve elim beni öldürüyor.
Churning? Over time, a hoarder's stack of items gets shuffled and shifted around ; churned.
Zamanla, böyle istifçiler topladıkları ıvır zıvıra bağlanır habire karıştırıp etrafa yayarlar ; yani yaygı.
Every time we play a game, he gets really mad when he loses, says we have to play over and over again.
Her oyun oynadığımızda kaybettiğinde çok öfkeleniyor tekrar oynamamız gerektiğini söylüyor.
Next thing I knew, summer was over and it was time for back to school shopping.
Sonraki hatırladığım şey yaz bitmiş olduğu ve okula dönüş alışverişinin zamanının gelmiş olduğuydu.
It would take a long time over geological scales, but we've had a long time, and that might be what they're left over from.
Bu, üzerinde uzun bir zaman alacağını jeolojik ölçekler, ama biz yaşadım uzun bir süre, ve bu da olabilir bunlar arta kalan şey.
And to think that we're the only ones in this vast period of time, to me, is absurd. Our galaxy, the Milky Way, has over 100 billion stars. SARA SEAGER :
Ve bu kadar muazzam bir zaman sürecinde, bizim yaşayan tek canlı olduğumuzu düşünmek, bence, saçma.
Is it a coincidence that the first time you guys stay over, your son draws on my freshly painted living room walls and my notebook goes missing?
- Bilmiyorum. İlk defa gece yatıya kalıyorsunuz, oğlun oturma odamın yeni boyanmış duvarlarını karalıyor ve not defterim kayıp, sence tesadüf mü?
Over time, explorers'bones would weaken, And their muscles would waste away.
Zamanla, kaşiflerin kemikleri zayıflar ve kasları erimeye başlar.
I imagine a time when our descendants Spread to planets orbiting other stars all over our galaxy And perhaps further still,
Torunlarımızın galaksimizdeki diğer gezegenlere ve yörüngedeki yıldızlara yayıldığını hayal ediyorum da ve belki de buna rağmen güneş sistemleri arasında kendi biyolojik kargolarını taşımak için gerekli keşfi yapamayacaklar.
It weights over forty million tons, and like all heavy things it's actually slowing down time.
Ve tüm ağır nesneler gibi, o da aslında zamanı yavaşlatıyor.
I paged her over and over again but she didn't call so I went back and found her on the beach with the boys... lt looked like she was having a good time.
Çağrı cihazına defalarca mesaj bıraktım ama beni aramadı. Ben de oraya geri gittim. Çocuklarla birlikte sahildeydi ama çok eğleniyormuş gibi görünüyordu.
Not one, many over time - it's been in the same pocket as keys and coins.
Bir tane değil, birçok anahtarlar ve bozukluklarla aynı cepte taşımışsın.
Humans have been so intertwined with technology for thousands of years already that it's really hard to almost pull the two apart, and that seems to just be increasing and accelerating over time.
insanlar binyillardir teknoloji ile iç içe olmuslardir o yüzden bu iki parçayi birbirinden ayirmak çok zor ve zaman içerisinde görünüse göre bu durum artiyor ve hizlaniyor.
Because the photons are entangled in space, Bob, who wants to receive the signal over here, can look and see whether he has an interference pattern at the same time.
Çünkü fotonlar uzayda dolaşık durumdadır, buradaki sinyalleri almak isteyen Bob, aynı zamanda girişim örneğinin olup olmadığını bakıp görecek.
Every time we see it, we high-five in the observation room, and you just can't get over it.
Biz onu gözlem odasında her gördüğümüzde oraya gitmemek için kendimizi zor tutuyoruz.
She sits in the cockpit and flies right over the event horizon, all the time seeing just the central hub of her propeller.
Olay ufkunun üzerinde uçarken kokpitte baktığında pervanenin merkezin etrafında olduğunu görür.
So why don't we call a time out, talk things over and get past it?
Yani şöyle bir ara versek, olanları konuşsak, arkada bıraksak?
Sorry to interrupt, but, uh, we got word of a theft over at guerrero mall today, and, as it turns out, surveillance cameras picked up your car in the area at the time of the robbery.
Üzgünüz, kesme için ama, ah, bir hırsızlık kelime var guerrero alışveriş merkezinde bugün, üzerinde ve, o turnike dışarı olarak güvenlik kameraları Bölgede araç aldı soygun sırasında.
Something's causing this time and the future to cross over, which means there must be a trigger, somewhere in the house.
Bir şey bu zamanı ve geleceği birbirine karıştırıyor. Bunun anlamı da evin bir yerinde bir tetikleyici olmalı.
I have more people coming over and I bought monster turkey which is never be cook in time
Bana daha çok insan geliyor ve canavar bir hindi aldım. Bu kadar sürede asla zamanında pişiremem.
Remember this one time, she had, she had chocolate icing all over her face, and she would just flat-out deny she ever touched the cake.
Bir kez, suratının her yerinde çikolata kreması vardı ve keke dokunduğunu hiç kabul etmiyordu.
Yeah, she and Bug were together for, like, over two years, so it's just gonna take some time.
Evet, o ve Bug yaklaşık iki yıldır beraberler. Bu biraz zaman alacak.
Yeah, I would trade, but Cate and Ryan, they're like a ticking time bomb, and all I can do is try to defuse it before they explode all over everybody.
Evet, değiştirmek isterdim. Ama şu an Cate ve Ryan işleyen bir saatli bomba gibiler ve tüm yapabildiğim ise onlar başkalarına patlamadan önce, etkisiz hale getirebilmek.
I gave the cab driver the address, but I only had a 20, and it turns out that only gets you as far as Hibiscus Circle, so he dumped me and I had to walk in these shoes, which broke, and that is the last time I'm buying footwear over the Internet.
Taksi şöförüne adresi verdim ama yalnızca 20 $'ım vardı ve görünüşe göre....... bir arpa boyu götürüyormuş beni yolda indirdi bu ayakkabılarla yürümek zorunda kaldım ve kırıldı bir daha da internetten ayakkabı almam.
We used a condom and everything, but fertile Myrtle over here gets pregnant the first time out.
Kondom ve ne varsa kullandık ama benim bereketli meyve ağacım daha ilk seferde hemen meyvesini verdi.
And have to run and chase all over, how can I spare time to take a break?
Tüm bu kovalamacalar arasında nasıl kendime zaman ayırabilirim ki?
I barely had time to react and kill those ones over there...
Karşılık verip şurada yatanları öldürmeye zar zor vaktim oldu.
It's all over the news, and I don't see it going away any time soon.
Çok fazla ortadan kaybolma
If I were to roll over and play fetch the first time she broached the subject, it would look suspicious.
Eğer konuyu ilk an balıklama atlarsam şüpheli görünür.
And you know, most of the time, these messed up parents get the kids back, and then it just starts all over again.
Ve çoğu defa, bu bataktaki ebeveynler çocuklarını geri alır, ve her şey yeniden tekrarlanır.
When the arrow of time bends around to meet its tail, it creates an endless loop in which the same events happen over and over.
ve aynı noktaya geri gelmeyi başarabilirsiniz. Ve bir noktada, zamanda ileriye gitmeyi ; Zaman oku, bükülmeye başladığında kuyruğuyla temas eder.
So if this is time curling back on itself, and the universe just repeats itself over and over again, every moment in time would just repeat an infinite number of times.
Böylece aynı olalar, tekrar tekrar oluşmaya başlar. Dolayısıyla bu ; zamanın kendi içine kıvrılması ve evrenin kendini sürekli tekrarlamasıdır.
Take a fresh volcanic rock in Hawaii or Iceland and let it sit out in the Earth's atmosphere, and it's gonna turn red and brown over time. lt's gonna oxidize.
Yeni bir volkanik kayayı alın, Hawai ya da İzlanda da, ve dünyanın atmosferinde bekletin. Zaman içerisinde kırmızı ve kahverengiye dönecektir.
And, some time over the next few months, I'm going to want to sleep with you.
Önümüzdeki birkaç ay öyle olacak ki ben seninle yatmak istiyeceğim.
Dedicated to sharing and perfecting they're talents but over time the group changed.
Mükemmelleştirmek üzere kurulmuş bir sihirbazlar derneğiydi ama zamanla grup değişti
One person says they were pointy because little bits of stuff piled up on top of one another over a long time, and another person said they were pointy so animals could scratch on them when they got itchy.
Bir kişi diyor ki,... " sivriler çünkü ufak ufak şeyler uzun bir zaman içinde birbiri üstüne yığılıyor ; başka bir kişi de kaşıntısı tuttuğunda hayvanlar kaşınabilsin diye sivriler diyor.
And if you don't want this to be the last time she ever comes over, you have to get rid of them.
Buraya son gelişi olmasını istemiyorsan, onlardan kurtulmalısın.
You take over the final debate - and become the prime-time anchor.
Son münazarayı kaptın ve prime-time sunucusu oldun.
That's what happens when blokes spend all their time playing computer games and wanking over porn on the internet.
Herifler bütün zamanını bilgisayar oyunları oynayarak ve internette porno izleyerek geçirirse işte böyle olur.
This one time, right, I tied a rope to my feet and tried to yank them over my head.
Şimdi bir seferinde ayağıma halat bağladım ve kafamla çekmeye çalıştım.
Yeah, I foolishly believed that if I could find a way to travel through time then things would have improved, a utopia would have emerged, but here we are over a century later and things have actually gotten worse.
Evet, ne kadar aptalım ki zamanda yolculuk yaparsam bazı şeylerin daha iyi olacağını sanıyordum... Bir ütopya olauşabilirdi ama bir asır sonra buradayız ve herşey daha da kötü.
Every time I looked over, he seemed to have his hand on something, and this fella next to him's sort of grabbing it, going, "Don't do that."
Ne zaman baktığımda elleri sürekli bir şeylerin üstündeydi ve yanındaki elemanda "Yapma bunu." der gibi elinden tutuyordu.
Now it's time to bend this bitch over and make her cum.
Sıra onun anasını ağlatmakta.
Every time I go to the car wash, I imagine myself being bent over a soapy BMW by a man with calloused hands and no green card.
Ne zaman araba yıkamaya gitsem, kendimi nasırlı ve yeşil kartı olmayan bir adamın BMW'si gibi hayal ederim.
So, honey, we should probably look at the menu, because, you know, if the waitress comes over and I don't know what I want, that'll send her away, then it takes 20 minutes for her to come back, and that's a long time, so...
Eee, hayatım, belki de menüye bakmalıyız, çünkü, biliyorsun garson gelirse ne istediğimizi bilmediğimizden geri göndereceğiz, sonra gelmesi yirmi dakika sürecek böylece uzun bir süre geçecek, yani...
and over here 54
and over there 37
and over 60
over time 161
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to die 52
and over there 37
and over 60
over time 161
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
time travel 83
time to go 627
time's up 595
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
time travel 83
time to go 627
time's up 595