English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / And red

And red translate Turkish

8,152 parallel translation
What's red and bad for your teeth?
Kırmızı ve kötü dişler mi?
In the red corner, wearing the stars and stripes, his professional record, 16 fights 16 victories. The challenger,
Kırmızı köşede, Amerikan bayrağı desenli şortuyla profesyonel skoru 16 dövüş 16 galibiyet olan meydan okuyan sporcu...
"Pretty" Ricky Conlan in the black trunks, and Adonis Creed in the red, white and blue.
"Pretty" Ricky Conlan mavi şortuyla ve Adonis Creed kırmızı-beyaz-mavi şortuyla ringde.
Well, if we hurry up, we can get back to the airport and get a red-eye back to Philly.
Havaalanına çabucak geri dönebilirsek Philadelphia'ya gece uçuşu bulabiliriz.
I don't know, but the next time that I could see, I was in a small room, and everything was red, like, um, like a darkroom.
Bilmiyorum, ama bir sonraki gördüğüm şey küçük bir odadayım ve her şey kırmızı sanki fotoğraf karanlık odası gibi.
So the red signal comes on and the power just shuts off.
O zaman kırmızı yanıyor ve tüm güç kesilmiş oluyor.
My wife was driving her to Gymboree and a Range Rover ran a red light.
Karımla beraber Gymboree'ye gidiyorlardı ve bir Range Rover kırmızıda geçmiş.
I'll take the boots and the tan heels, the chiffon, the red, and this one.
Çizmeleri, taba rengi topuklu ayakkabıları, şifonu, kırmızı olanı ve bu üstümdekini alacağım.
Anybody who's anybody is gonna be on that red carpet, and we will be there, too.
Herkes o kırmızı halıda olacak. Biz de orada olacağız. En iyi ayakkabılarımızla.
[Stacey] And he didn't even look at it, so I'm thinking he wants me to pay half, and you know that's a red flag.
Bakmadı bile. Yarısını ödememi istiyor diye düşündüm. Bu uyarı işaretidir.
That and I left the red glitter belt on his front door.
Ve kapısına kırmızı kemeri bıraktım.
- And I already put it in the red basket.
- Onları kırmızı sepete koydum bile.
My pride is my red scarf, look here you and see!
Bak ve gör! Kırmızı örtü gururumdur benim.
And it was all dark except for that orange cast, and the room turned red, and I felt like something was coming after me, and I cuddled down and covered myself.
O turuncu cinsten başka her şey karanlıktı. Sonra odam kırmızıya dönüştü... Ben de bir şey beni takip ediyor diye hissediyordum.
And there's a scene, and it goes by just in a flash, where that guy is, like, in the opening credits, coming through, like, this strange red tunnel, cloudy vortex thing.
Bir sahne var, ışığın altında, o adamın açıIış jeneriğinde olduğu yerde gidiyor. Bu garip bulutlu girdap olan kırmızı tünelin üstesinden geliyor.
And they were red eyes.
Kırmızı gözleri vardı.
I figured she had a sleep terror or something like that, and she's telling me that on her chest, she saw something on her chest, a cat with red eyes, and it was looking at me
Ve bana göğüsünün üstünde bir şey gördüğünü söylüyordu.
And the second she said it had red eyes,
Söylediği ikinci şey, kırmızı gözleri varmış.
And I can sense the color red, as If they were wearing something red or like a dark red robe or something red.
Kırmızı renk algılayabiliyordum sanki kırmızı bir şey giyiyorlar gibiydi. Ya da koyu kırmızı ve kırmızı bir şey.
You can have one piece of red on your bike and the cops won't notice.
Bisikletini kırmızıya boyasan polisler farketmez.
Every now and then I need to eat something red and bloody.
Önünde sonunda kanlı ve kırmızı bir şeyler yemeliyim.
You can deal with the FEMA folks and the red tape.
FEMA, vatandaş ve hükümet kurallarıyla sen başa çıkabilirsin.
Give o.B. Fifty dollars when ya'get to red rock, and he'll help ya'.
Red Rock'a ulaştığında O.B.'ye elli dolar verirsen sana yardımcı olur.
And my wrist is gonna stay cuffed to hers, and she ain't never gonna leave my goddamn side, until I personally put her in the red rock jail!
Bileğim ona devamlı bağlı olacak ve gözümün önünden bir an ayrılmayacak. Ta ki Red Rock hapishanesine bizzat kendim koyana kadar!
I was riding to red rock and my horse stepped in a gopher hole in the snow, fucked up his leg, an'had to put'er down.
Red Rock'a doğru giderken atım kardaki bir sincap yuvasına bastı. Ayağı kırılınca ben de vurdum.
And I figure you're taking them three dead bodies into red rock to get paid?
Anladığım kadarıyla, paranı almak için o üç cesedi Red Rock'a götürüyorsun.
Never mind, you takin'in them three dead bodies and her to red rock to get paid, ain't ya'?
Boş verin, o üç cesedi ve kadını Red Rock'a paranızı almak için götürüyorsunuz, değil mi?
And I expect you, o.B., to tell the townsfolk of red rock that John Ruth, let their new sheriff freeze to death.
Ve O.B, senden de Red Rock'ın kasaba halkına John Ruth'un, yeni şerifi donarak ölmeye terk ettiğini söylemeni bekliyorum.
When we get to red rock, I'll buy you and major marquis there dinner and booze.
Red Rock'a vardığımızda, seninle Binbaşı Marquis'e yemek ve içki ısmarlayacağım.
And, if... You're found guilty, the people of red rock will hang you in the town square. And as the hangman,
Ve suçlu bulunursan Red Rock halkı senin kasaba meydanında asacaktır.
And you need to understand, you just killed the only man here, comitted to gettin you to red rock alive.
Ve şunu da anlaman gerekir, az önce seni Red Rock'a canlı götürmeyi isteyen tek kişiyi öldürdün.
When the snow melts... We go back to Mexico and you go on to red rock to get that star pinned on your chest.
Karlar eriyince biz Meksika'ya, sen de Red Rock'a, göğsüne yıldızını takmaya gidersin.
So that means you're gonna'hafta'lead a string of horses into red rock and with that deep snow after a blizzard, you ain't gonna'be able to get away with any more then let's say one body per horse.
Bu da demek oluyor ki ; Red Rock'a kadar atları önlerinden tutarak götürmelisin. Ve tipi sonrası derinleşen karda at başı bir cesetten daha fazlasını götüremezsin bile.
So that's you, leading a string of four horses into red rock, and with all them horses, in that snow, and you all by your lonesome, you're gonna be a mite poky.
Red Rock'a, dört atın önünde tek başına, hem de bütün o atlarla karda bata çıka giderken biraz rahatsız olacaksın.
There gonna go back to red rock and kill every son of a bitch in that town.
Sadece seni ve o zenciyi öldürmekle kalmayıp Red Rock'a gidecek ve oradaki bütün piç kurularını öldürecekler.
As my first and final act as the sheriff of red rock, I sentence you, domergue, to hang by the neck until dead.
Red Rock şerifi olarak ilk ve son görevimin gereği seni ölene kadar asılmaya mahkûm ediyorum, Domergue.
Let me tell you, the juices are flowing, the red corpuscles are corpuscling the grass is green and it's soft, and summer's gonna last forever.
Hatırlatayım. İçiniz kıpır kıpır kanınız deli akıyor çimler yemyeşil, yumuşacık ve yaz ayları da sonsuza kadar sürüyor.
He then sliced open its belly... and stuffed with well washed red and green peppers... not too spicy, and a little garlic and mint
Karnını açıp iyi yıkanmış kırmızı ve yeşil biberle doldurdu. Fazla baharat, sarımsak ve nane koymadı.
And I'm quite sure that stain on his T-shirt isn't blood... but cherry juice or tomato ketchup, or red water color paint... or something like that, or beetroot juice
Tişörtünün üstündeki lekenin kan olmadığına kalıbımı basarım. Vişne suyu, ketçap veya kırmızı sulu boya gibi bir şey. Hatta pancar suyu.
You'll have to use a lot of cream. And you'll feel fatigue from the destruction of red blood cells. - Sweating.
Ayrıca kırmızı kan hücrelerinin zarar görmesinden ötürü yorgun hissedeceksin.
You are now looking at the face and body of Red Bull.
Red Bull'un yeni kampanyasının reklam yıldızına bakıyorsunuz.
And we Dom P'in it, we have Cristal in it, Hennythuggin'it... and we got Red Bull!
Dom Perignon ve Cristal şampanyamız, Hennessy'miz ve de Red Bull'umuz var!
- Chuck difford, he sells everything he's got and he walks to Vegas, goes in the first casino he sees, and he puts everything on red.
Chuck Difford varını yoğunu satıyor ve Vegas'a gidiyor gördüğü ilk kumarhaneye giriyor, her şeyi kırmızıya basıyor.
- Well, you need both the male and the female plants together ; otherwise you won't get the nice red berries.
Hem erken hem dişi bitkiyi almanız gerek yoksa iyi böğürtlen elde elemezsiniz.
Haderslev and Sønderborg are also on red alert.
Haderslev ile Sonderborg da kırmızı alarmda.
Anyway it happened so... let's drop it and go back to red-light district.
Her neyse iş işten geçti bu konuyu kapatıp asıl mekana gidelim.
Oh, the sun is red, Mom and the forest black.
Güneş kırmızı, anne. Ve ormanlar siyah.
"A red herring swallowed one and then there were three."
Birini balık yuttu, kaldı üç.
I thought I would just take the red-eye back last night... and I got in at 6 this morning.
Ben de dün gece geç saatteki uçağa bilet aldım ve bu sabah 6'da buradaydım.
Bright red hair, and... Sweet, young face.
Parlak kızıl saçlar ve tatlı, genç bir surat.
"with sea girls wreathed with seaweed red and brown till human voices wake us and we drown."
Kendimizi yosun duvaklı su perileri dünyasında bulduk Uyandırıncaya dek insan sesleri bizi, ve boğulduk "

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]