And when was that translate Turkish
5,735 parallel translation
Quesada : What Stan and Steve did was Peter Parker put on a mask and became Spider-man, but when that mask comes off, he still has all the problems of Peter Parker.
Stan ve Steve'in yaptığı şey Peter Parker'a maske geçirip onu Örümcek Adam yapmaktı ama maske çıktığı zaman hâlâ Peter Parker'ın bütün sorunlarına sahipti.
you can look back and have all these same fond memories that he had shooting with his dad when he was your age.
Geçmişe bakıp, senin yaşlarındayken babasıyla olan aynı hatıraları görebilirsin.
But I do remember. And I remember when I was little and you used to put me on your shoulders so that I could touch the star on our Christmas tree.
Ayrıca beni omuzlarına koyardın ve böylece Noel ağacındaki yıldıza dokunabilirdim.
The fantasy of raping and killing the sister could have been his. When Benton testified, he said that when his mother died when he was 9,
Benton ifadesinde 9 yaşındayken annesinin öldüğünü ve Miriam'ın her şeyi olduğunu söylemiş.
I fell down when your L.A.P.D. buddies asked me to step out of my car. And then I had a little trouble getting up, Andy, when they freaked out about the gun that was in the car.
Sonra da, arabadaki silah yüzünden deliye döndüklerinde ayağa kalkmakta biraz güçlük çektim, Andy.
How do you think they'll react when they find out that your son was his apprentice and that police are pressing him to make a deal?
Sence oğlunun onun çırağı olduğunu ve polisin anlaşma için ona baskı kurduğunu öğrendiklerinde nasıl tepki verecekler?
Hey, Ian, when everything was, like, you know, "alternative rock" got popular and all that stuff, how many big labels came to you and said, "Can I buy you?"
Ian, alternatif rock iyice popüler olmaya başladığında kaç büyük plak şirketi gelip sizi almak istediklerini söyledi?
I honestly feel like that comes from Ian, that comes from Dischord Records, Don Zientara and all of the bands I saw when I was young.
Ben bunun Ian'dan, Dischord Plak'tan Don Zientara'dan ve gençliğimde gördüğüm bütün gruplardan geldiğine inanıyorum.
And so we felt that was the greatest song ever when somebody thinked to write a song about polk salad.
Birinin aklına gelip de polk salatasıyla ilgili bir şarkı yapmasının çok güzel bir şey olduğunu düşünüyorduk.
It's important when we're in these cities that we remember all the history and all the music that was made in this place.
Bir şehre geldiğinizde, oradaki bütün tarihi ve orada yapılan müziği hatırlamanız çok önemli.
Jimmie Vaughan : There is a certain feeling that you get when you go there, and I think that's what happened to me when I was a kid.
Oraya gittiğinizde hissettiğiniz bir şey var.
And when the Armadillo world headquarters opened, that was a milestone in Austin's musical evolution.
Armadillo Dünya Merkezi açıldığında Austin'in müzikal evriminde bir milat geçilmiş oldu.
Like, it's here, and then there's a stop light here, so when idiot frats were like, screaming and hollering at us and throwing stuff, they wouldn't realize that the light was red and the car in front had stopped...
Biz buradaysak, ışık buradaydı. O aptal çocuklar bizim oraya gelir, bir şeyler fırlatırken kırmızı yandığını fark etmezlerdi. Öndeki araba durunca geçirirlerdi.
And he had that when he was a little kid, so we're...
Daha küçükken böyleydi.
Lickona : I'd love it to think that people... Anybody, anywhere in the world, can someday go and watch that Johnny Cash song from 1982 or the Willie Nelson song from his pilot show when he was 39 years old.
Dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi bir kişinin, bir gün Johnny Cash'in 1982'deki o videosunu seyredeceğini bilmek hoşuma gidiyor.
It's funny, when I think about that time, it was like Ronstadt and the Eagles, and it was like this peaceful, easy feeling.
İşin ilginci, o dönemi düşündüğüm zaman aklıma Ronstadt ve Eagles geliyor. Huzur dolu, uysal bir tarzları vardı.
Queens and the Stone Age were out and, ugh, I was so upset when I had heard that he'd passed.
Queens of the Stone Age geldi. Öldüğünü öğrendiğimde çok fena alt üst olmuştum.
And when I was a teenager, the ones that's still alive? That's where they're playing now.
Ben gencecik bir adamken de ayaktaydı şimdi de ayakta kalmaya devam ediyor.
I remember the parades from when I was a young boy standing by my father seeing those trucks that went by with the rockets and cannons.
Gençliğimin geçit törenlerini hatırlıyorum. Babamın yanında durup roketler ve topları taşıyan araçların geçtiği törenleri çok güzeldi.
I had stayed in Thebes for only one reason, and it was now gone to me, and so, when Meryt told me that midwives were needed across the river, in the valley of the kings,
Teb'te kalmamın yalnızca bir sebebi vardı ama o da kalmadı artık. Meryt, ebelerin krallar vadisindeki nehri geçmesi gerektiğini söylemişti.
Would you rather that I was passive aggressive about it and showed you pictures of his family members, like Audrey did when she wanted you to kill someone?
Audrey'nin birini öldürmeni istediği zaman yaptığı gibi pasif agresif olup sana ailesinin fotoğraflarını göstermemi mi isterdin?
So surprising was this, that when it was spotted a few days later by an astronomer called Jerry Ehman he circled that pulse - the 72-second flash of radio waves - and wrote "Wow!" next to it,
Şaşırtıcı olan ise Jerry Ehman adlı bir gök bilimci durumu birkaç gün sonra fark ettiğinde 72 saniyelik radyo dalgası flaşını, o titreşimi yuvarlak içine almış ve yanına, "Wow." yazmış.
I stopped talking to him, and I thought it was over, but when I saw the second body, the autopsied man, I realized that my stalker was the killer and that he'd done it using my tools.
Onunla konuşmayı bıraktım ve bu işin bittiğini düşündüm ama ikinci cesedi, otopsi edilen adamı görünce katilin o olduğunu ve benim aletlerimi kullandığını anladım.
I did that when I was in labor and I took great comfort knowing that Booth was in pain, too.
Doğum sancısı çekerken yapmıştım. Booth'un da acı çektiğini bilince çok rahat ettim.
There was a time when the only way forward was one that we made together, and I miss it.
Bir zamanlar her şeyimizi, beraber yapardık, o zamanları özledim.
Actually, I was going to say that I think it's great how he's always been there for you when it mattered, you know, through thick and thin, good times and bad times.
Aslında ihtiyaç duyduğunda yanında olmasının ne kadar güzel bir şey olduğunu söyleyecektim. Yani iyi günde kötü günde hep yanında olmasını diyorum.
My father died when I was young, and I know that I felt the same way about him.
Babam, ben gençken öldü, ben de onun içi aynı şeyleri düşünüyorum.
And when I worked in that minimum security prison for two years, I was very vocal about possible improvements to the program.
Düşük güvenlikli hapishanede çalıştığım yıllarda programın geliştirilmesine birçok katkıda bulundum.
Because I was with Brianne when she got the text from Jordan that she was fired and I put all that together.
Jordan'dan kovulma mesajı geldiğinde Brianne ile birlikteydim sonra da taşları yerine koydum.
My oppa gave me this when he confessed to me and it was so sweet that I said yes without even knowing it.
Sevgilim teklif ederken bundan vermişti. O kadar tatlıydı ki farkında olmadan "evet" demiştim.
That's because she was good at none of the school subjects when she was in school. And she was the worst at math.
Okul zamanlarında çok çalışmadığı için matematiği berbat olmuş olabilir.
But when I was making this song why did I say that Soo In's eyes and nose aren't pretty?
Ama bu şarkıyı yaparken neden Soo In'in gözleri ve burnunun güzel olmadığını söylemişim?
When I was sitting in that bar... I suddenly realize that I love Michael and... all these moments came flooding back to me.
Barda otururken birdenbire Michael'ı sevdiğimi fark ettim.
Well, of course most of you remember my wife, Cindy, and might have known that when I was in basic, over by Fort Digs, she ran off with this Mexican guy, who played a little minor league ball for the Wombats.
Birçoğunuz benim karım Cindy'yi hatırlıyorsunuzdur ve ben askerde Fort Digs birliğindeyken amatör ligde beyzbol oynayan bir Meksikalı ile kaçtığını da biliyor olabilirsiniz.
Because I thought that my cue was when you said, "And I'm Carrigan Burke."
"Ve ben Carrigan Burke" deyince sıra bana geliyor sanıyordum.
An embalmed cadaver that you forced me to kiss at sunrise and sunset, every day, day after day, when I was six years old!
6 yaşıma gelene kadar bana mumyalanmış bir cesedi öptürdün, her gün doğumunda ve batımında her gün, her gece.
When I was a little girl, my brother woke me up one night... and told me that aliens were landing outside.
Küçük bir kızken, ağabeyim bir gece beni uyandırıp dışarıya dünya dışı varlıklar indiğini söylemişti.
And I was so surprised when I found out that we're the same age.
Ve ben çok şaşırdım ne zaman Biz aynı yaştayız öğrendim.
When I give a talk on plankton, I say, first of all, let's take a breath, and let's take a second breath, and then contemplate the fact that that second breath came from the ocean, because it was produced ultimately by phytoplankton, which produce half of the oxygen we breathe.
Planktonlar hakkında konuşmaya başlayacağım zaman diyorum ki, önce derin bir nefes alalım, sonra bir nefes daha alalım ve ikinci nefesin okyanuslardan geldiğini iyice bir anlayalım çünkü bu nefes soluduğumuz oksijenin yarısını üreten fitoplanktonlardan geliyor.
I was a junkie, and a thief, until a couple of years ago. That's when Mr. Sweet found me.
Bir keştim..... ve bir hırsız birkaç yıl öncesine kadar.
Never married, never spoke about you except to say that it was a wild thing she did when she was 23 and got drunk backstage after one of your concerts.
Hiç evlenmedi, senden hiç bahsetmedi. 23 yaşındayken senin konserlerinin birinden sonra sarhoş olup kuliste yaptığı şeyin ne kadar çılgınca olduğunu söylediği zaman hariç.
And...? When was that, Richard?
Peki ne zamandı bu Richard?
No, well, it was something unbelievable and that was when the Stones came into their own, so to speak.
Hayır, yani inanılmaz birşeydi. Stones kendi kararıyla gelmişti sözde.
And when I was little I thought she should do that.
Küçükken bunu yapması gerektiğini düşünürdüm.
And my first thought was, "What a sad thing." But then... I got so fucking mad because I realized that was going to be me when I got old.
İlk anda bunun "ne kadar da üzücü" bir şey olduğunu düşündüm ama sonra çok sinirlendim çünkü yaşlanınca benim o adam olacağımı fark ettim.
I lost my virginity to him when I was 17, and that was that.
17 yaşımda ona bekaretimi verdim ve gerisi malum.
When I got there that night, she was straddling the bed and she was pushing a pillow down towards the mattress.
O akşam eve vardığım zaman, yatağa ata biner gibi oturmuş döşeğe yastığı bastırıyordu.
Yeah, Dad was devastated when you went and did that.
Evet, sen gittiğinde ve o şeyi yaptığında baba harap olmuştu.
And Dorothy never indicated to me that she was going to be leaving town. So when we arrived in Los Angeles, I went straight to her apartment and I saw that she hadn't fed the cats, so I...
Dorothy asla şehirden ayrılacağını ima etmedi, bu yüzden Los Angeles'a vardığımızda, ben... doğrudan dairesine gittim, ve kedilerini beslemediğini gördüm.
What I really wanted and what I really saw... I really thought that when I was raising my children that they would be growing up in a place with, you know, green fields and...
Gerçekten istediğim ve gerçekten gördüğüm şey çocuklarımı yetiştirirken onların yeşilliklerle dolu bir yerde büyüyeceğini düşünüyordum.
It's just when I heard your son was mixed up in all of this, I couldn't help but think about that young girl and everything we went though.
Oğlunun tüm bu olaylara karıştığını duyunca, o küçük kızı ve yaşadıklarımızı düşünmeden edemedim.
and when you wake up 22
and when i do 162
and when that day comes 25
and when i'm done 29
and when the time comes 38
and when i woke up 67
and when it does 101
and when the time is right 21
and when i get back 43
and when you do 169
and when i do 162
and when that day comes 25
and when i'm done 29
and when the time comes 38
and when i woke up 67
and when it does 101
and when the time is right 21
and when i get back 43
and when you do 169