English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / And you believed him

And you believed him translate Turkish

178 parallel translation
And you believed him?
Sen de ona inandın mı?
And you believed him.
Ve sen de ona inandın.
- And you believed him?
Ona inandın mı?
And you believed him?
Ve sende ona inandın?
- And you believed him?
- Sen de ona inandın mı?
And you believed him?
- Siz de inandınız mı?
- And you believed him.
Ve sen ona inandın.
And you believed him?
- Sende ona inandın mı?
- And you believed him.
- Ona inandın mı? .
And you believed him.
- Sen de ona inandın.
And you believed him?
Ve sen de ona inandın mı?
And you believed him. I never lied to you in my life.
Hayatım boyunca sana hiç yalan söylemedim.
And you believed him!
Ve babama inandın!
The baby! My father lied to you and you believed him.
Babam sana yalan söyledi ve sen de ona inandın.
And you believed him?
Ve sen ona inandın?
He taught you you were a black heathen, and you believed him.
Sana, siyah putperest dedi inandın.
He taught you to worship a blond, blue-eyed Jesus with white skin and you believed him.
Sarışın mavi gözlü İsa'ya inanmanı söyledi, beyaz derili ve inandın.
- And you believed him?
- Ona inandın mı?
And you believed him?
- Sen de ona inandın?
And you believed him?
Siz de ona inandınız mı?
And you believed him?
Ve ona inandınız mı?
And you believed him?
Sende bunu yedin öyle mi?
And you believed him.
Sen de ona inandın.
- And you believed him?
- Sen de ona inandın.
And you believed him?
Sen de inandın mı?
Huh. And you believed him.
Sen de inandın.
And you believed him?
Ve ona inandın mı?
And you believed him? I bet he told you he saw a light in your soul, too.
Bahse girerim ruhunda bir ışık gördüğünü de söylemiştir.
And you believed him too?
- Sen de ona inandın mı?
You asked him if he was a traitor, he said he wasn't and you believed him.
Ona hain misin diye sordun o da değilim dedi sen de inandın.
And you believed him?
- Sen de inandın mı?
Zaren told me you had returned to Greece and I believed him.
Zaren bana Yunanistan'a dönmeyi seçtiğini söyledi, ona inandım.
You didn't stop to analyze him, you just liked what you saw and you believed what you liked.
Onu analiz etmeye çalışmadın, gördüğün şeyi sevdin ve sevdiğin şeye inandın.
He told her you were dead, and the poor girl believed him.
Ona seni öldü bildirdi. Kadıncağız ne yapsın?
And you, a Greek, believed him?
Ve sen, bir Yunanlı olarak, ona inandın mı?
The publicans believed him, and the harlots but even when you saw that you would not relent, and believe him.
Vergi toplayanlar ve fahişeler ise inandılar. Siz bunu gördükten sonra bile pişman olup ona inanmadınız.
Tell him I believed your story, and whatever you do, keep him talking. I'll be right behind you.
Ben hemen arkandan geleceğim.
You know Flavia, I've believed in him from the beginning and I've never regretted it.
Flavia biliyorsun, en başından beridir ona inandım ve asla da pişman olmadım.
And you believed him?
Sen de inandın?
Oh, I think it's lovely that he said that. And that you believed him.
Aa, bunu sana söylemesi ve senin buna inanman çok şirin bence.
We believed you'd quickly apprehend him and we'd sort the issue out internally.
Siz onu yakaIayacaktınız, biz de sorunu aramızda çözecektik.
It bothers me that you cared about him, and you believed in him and now you feel betrayed.
Beni rahatsız eden ; ona üzüldün, inandın ve şimdi... ... ihanete uğramış hissediyorsun.
And you believed him?
- Sen de buna inandın mı?
You believed all that and let him go?
Tüm bunlara inanıp gitmesine izin mi verdin?
- And you believed him.
- Ve ona inandınız.
No, no, no, no, you... you said you'd get back at me that time I told you I met Greg Louganis down in Barbados and sucked him off underwater, and you believed me, but...
Hayır, hayır, hayır. Sana, Bardabos'da Greg Louganis'le tanıştığımı ve su altında ona sakso çektiğimi söyleyip seni kandırdığımda bunu ödeteceğini söylemiştin.
She believed like many that he did commit the crime and she... basically... you know, left him there.
O da herkes gibi Lincolnün o suçu işlediğine inanmıştı ve onu yalnız bırakmıştı.
And in your confused, agitated state, having just lost and regained your son, having shot and killed the man who abducted him... you believed Kolchak's lies.
Ve kafan karışık, tahrik edilmiş vaziyette, oğlunu kısa süre önce kaybedip yeni bulmuşluğun şoku ve onu kaçıran adamı vurup öldürdüğün düşüncesiyle... Kolchak'ın yalanlarına kandın.
All you did was give Trey a chance, and you believed in him. And it's like, look,
Senin tek yaptığın, ona inanmak ve bir şans daha vermekti.
You believed he didn't pay for that mistake, and now is your chance to make him pay.
Bu hatanın bedelini ödemediğini düşündün. Ve şimdi, ödetme şansı sende.
And when Dylan said that you'd be together always, you believed him.
Ve Dylan hep birlikte olacağınızı söylediğinde O'na inandın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]