English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / As you can tell

As you can tell translate Turkish

970 parallel translation
And once you've became completely infatuated with me... that's when I was going to tell you that I can still see ghosts.
Sen bana aşık olduktan sonra da... "Hala hayaletleri görüyorum." demek istiyordum.
As you know, i can't discuss with you what happened on the jury... but i do want to tell you... is muriel heatherly still playing the lead with you?
Bildiğiniz gibi, Jüride olanları sizinle konuşamam. Ama söylemek istediğim bir şey var. Muriel Heatherly sizinle hâlâ başrolü mü paylaşıyor?
It's him that's done that, and more as I can't tell you, sir.
Bunu yapan o, ve daha neler yapıyor, efendim.
You tell the Skipper I'll be over at the ship as soon as I can get out of here.
Kaptana, buradan çıkar çıkmaz doğru gemiye geleceğimi söyle.
Ride as fast as you can to the castle, and tell the old Baron Frankenstein we are bringing his son home.
En hızlı şekilde kaleye gidin,... ve yaşlı Baron Frankenstein'a oğlunu eve getirdiğimizi söyleyin.
But as the situation is at the moment, with nobody minding his own business you never can tell what may happen.
Ama bu durumda kimse kendi işine bakmazken ne olacağı asla belli olmaz.
If you'll just tell the truth, we'll make it as easy as we can...
Gerçekleri ne kadar çabuk söylersen işimiz o kadar erken...
You can tell them that for me... as long as you won't allow me to tell them myself.
Benim söylememe izin vermiyorsan... o zaman sen onlara söyle.
As a matter of fact, I can tell you, it will happen.
Aslına bakarsanız öyle bir şey olacağını size söyleyebilirim.
Well, I tell you, Judge, it's nice of you to ask me, but I'm heading for California, and nothing short of hanging can stop me.
Pekala, sana anlattım, Yargıç, teklifin çok güzel, ama ben Kaliforniya'ya gidiyorum ve beni asılmaktan başka bir şey durduramaz.
I can tell you, as a nurse, that it won't be long.
Ancak bir hemşire olarak, yakında olacağını söyleyebilirim.
You know as well as we do, Kinkaid can't tell us anything.
Sen de hepimiz kadar iyi biliyorsun ki Kinkaid bize bir şey söyleyemez.
All I can tell you is that as long as the Opera House remains closed, everyone in all Paris, in all France, will be thinking of nothing but the murder and hounding us to make an arrest.
Tek diyeceğim Opera kapalı kaldığı sürece, Paris'teki herkesin sadece cinayeti düşüneceği ve tutuklama yapmamız için olan ısrarıdır.
Don't tell me you can read the future Let's always take life as it comes.
Bana geleceği okuyabildiğini söyleme. Bırakalım yazıldığı gibi olsun.
Deductions are a weakness of mine as Doctor Watson can tell you.
Çıkarımlar benim zaafımdır Doktor Watson'ın da bildiği üzere.
As it is, you are the only one in the world that I can never tell.
Bu haliyle, dünyada bunu anlatamayacağım tek kişisin.
In fact, you have beaten me, George, and as anyone in this county can tell you, that takes some doing.
Beni sen durduruyorsun. Hatta beni yendin, George.
Now, I'm a different man behind a desk, as any stenographer can tell you.
Masa arkasında farklı bir adamım, her stenograf size söyler bunu.
As far as I'm concerned, you can tell him.
Git söyle.
They can tell you that José Rodriguez knows Acapulco as no one else.
Size José Rodriguez'in Acapulco'yu herkesten daha iyi bildiğini anlatacaklardır.
You just tell us the truth as clearly and as accurately as you can.
Bize olabildiğince açık ve doğru bir şekilde gerçekleri anlatın.
You can tell when a person speaks to you as if... as if...
Bir insan seninle küçümsercesine... küçümsercesine- -
I can tell you where the real trouble is, and it isn't formation.
Asıl sorunun yerini biliyorum. Formasyonda değil.
I'll tell you as much...
Canım ne istiyorsa...
I want you to ride out there and tell Captain Conrahan to get here as fast as he can.
Oraya atla gitmeni istiyorum... ve Yüzbaşı Conrahan'a söyle, buraya olabildiğince hızlı gelsin.
As much as I can give it, if you tell the truth.
Doğruyu söylersen istediğini verebilirim.
I can tell you everything just as well as he can.
Size herşeyi o dinlenip kalktığında anlatabiliriz.
You can't tell them as long as you are a priest.
Ama papaz olduğunuz sürece söyleyemezsiniz.
And as for Norman, I can only tell you this there's not going to be a carriage waiting for him at 9am every morning.
Ve Norman'a gelince, sana sadece şunu söyleyebilirim : Her sabah saat 9'da onu bekleyen bir araba olmayacak.
You know, on the face of it, that sounds like pure nonsense... but I know the difference between cattle and people, as any man can tell you.
Bu sana saçma gelebilir evlat ama sığır ve insanlar arasındaki farkı biliyorum.
You know, it's funny how you can tell when people are in love.
Bilirsin, birbirine aşık olanlar garip bir şekilde hemen anlaşılır.
Well, it's worth knowing we're probably the only people you can tell.
Asırlarca bununla iletişim kurduk.
The earth has been smoothed over so you can't tell the difference.
Toprak aşınmıştır, bu yüzden farkı anlayamazsın.
I'm not the same Henrik you used to love, as you can probably tell.
Ben, bir zamanlar aşık olduğun Henrik değilim, belki sen de farketmişsindir.
But I can tell you this... I'll bet you I can spot a fake as far as I can see one.
Ama numara yapıp yapmadığını söyleyebilirim.
I think I'd better tell you as well as I can... just what the situation is.
En iyisi, size elimden geldiğince durumu anlatmaya çalışmak.
As to explain where we come from, I can't tell you.
Nereden geldiğini söylemek isterdik fakat anlatamıyorum.
You can believe me when I tell you it laces you in tight as a corset.
Seni bir korse kadar sıkı bağladığını söylediğimde inan bana.
As soon as you're in touch with the ship nearest to us... tell them to come as quickly as they can.
Bize en yakın gemiyle bağlantıya geçer geçmez mümkün olduğunca çabuk gelmelerini söyleyin.
Well, I can't say I wasn't tempted, Dave, but as you might have heard me tell her earlier, I'm an old reliable firm.
Ayartılmadığımı söyleyemem, Dave, fakat daha önce ona söylediklerimi duymuş olabileceğin üzere, ben eski güvenilir bir firmayım.
As a priest I tell you that you can save yourself if you repent.
Bir rahip olarak sana söyleyeceğim : Eğer pişmanlık duyarsan, kendi kurtaracağındır.
How can you tell me you're too old and feeble to fight when you fought as you did at Ojos? Tell me that.
Ojos'ta öyle kahramanca savaşmışken nasıl olur da yaşlı ve güçsüzüm dersin, söylesene?
Tell me as closely as you can... what time you found her, and the circumstances.
Olabildiğince en yakın şeyleri anlat onu saat kaçta buldun, ve durumlar.
THERE IS VERY LITTLE THAT I CAN TELL YOU AS I DON'T REMEMBER ANYTHING.
Size söyleyebileceklerim çok az. Hiçbir şey hatırlamıyorum.
What I'm trying to tell you is, that no matter what happens between here and Lords, you stick close to Cody, and just as close as you can.
Ben size söylemeye çalışıyorum ki ne olursa olsun buradan Losworth'a kadar Cody'ye yakın kalın, ne olur,
And you can tell Berger he can have his bloody job as well.
Al öyleyse! Berger'a da lanet olasıca işini alıp başına çarpmasını söyle.
I have a mission with the Americans, as Mr Perkins can tell you.
Bay Perkins'in de bildiği gibi Amerikalılarla ilgili bir görevim var.
Perhaps you can tell me exactly what the poet means by such expressions as "splendor in the grass" and "glory in the flower."
Şimdi şairin tam olarak ne anlatmaya çalıştığını söyler misin? "Görkemli Çimenler", "Çiçeğin Zaferi" yle ne anlatmak istiyor?
Try to tell me as clearly and as calmly as you can just what happened.
Olanları mümkün olduğunca açık ve sakince anlatmaya çalış.
I can tell you as well, that so it will be with the coming of the kingdom.
Bunun yeni krallığın gelişiyle olacağını söyleyebilirim.
I'll tell you what, then. I'll work as a lifeguard during the siesta for room and board, no pay.
Öğlen uykusu sırasında can kurtaranlık yaparım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]