English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Beside him

Beside him translate Turkish

351 parallel translation
Watch me cross over, you'll see me stand beside him.
Beni onun yanında göreceksiniz.
You may come up and pray beside him now.
Şİmdi yukarı gelip yanında dua edebilirsiniz.
There he was, laying there dead, with $ 500,000 beside him.
Ölü bedeni öylece yatıyordu, $ 500,000'ın hemen yanında.
You are not yet on the throne beside him.
Henüz tahtta onun yanında değilsiniz.
Up the oak tree, close beside him
Meşe ağacına tırmanıp yakına geldi.
And I thought, instead of being up on the stand beside him... I could, kind of, play off-stage?
Ve ben de sahnede onun yanında olmak yerine... sahne dışında çalsam olur mu diye düşündüm.
A wailing infant shook with tears, and the woman beside him reeked with the stink of cheap perfume.
Bir bebek ağlıyordu. Yanındaki kadının ucuz parfümü midesini bulandırmıştı.
Sitting right there beside him.
Orada onun hemen yanında oturuyor olmalı.
That's Jenda beside him.
Yanında Jack.
There was a couple of gallons of this liquid beside him.
Yanında bu sıvıdan bir kaç galona yakın varmış.
The man beside me was killed, and the man beside him too.
Arkamdaki adam ölmüştü, ve onun arkasındaki de.
How furious my father was when Glasisch got beside him in the photograph.
Fotoğraf çekilirken Glasisch yanında durdu diye babam nasıl kızdı.
It lay beside him.
Yanında duruyordu.
That's the Queen Dowager beside him.
Yanındaki Kraliçe Dowager.
I'll stay beside him.
Ben yanında kalacağım.
Raised part of the time in my house, with my own dear son, Ari... and with my dear daughter, Jordana, who sits beside him in this place.
Büyükken büyük bir evin yarısını öz oğlum Ari ve burada yanımda oturan Jordana'yla beraber benim evimde geçirirdi.
And he would not see that the tints which he spread upon the canvas were drawn from the cheeks of her who sat beside him
Ve maalesef o, tuvalin üzerine yaydığı renklerin yanında oturan karısının yanaklarından uçup gittiğini göremiyordu.
The merchant Kawaguchiya is beside him
Onun yanında oturan da tüccar Kawaguchi.
I stood beside him in Dvortsovaya Square in July, 1920.
1920'de, Dvortsovaya meydanında arkasında yer aldım.
I sit beside him.
Ben onun yanına otururum.
And there's this wallet lying'beside him.
Cüzdanı da hemen yanıbaşında, yerdeydi.
When my old man died... - I was lying beside him.
Babam öldüğü zaman yanında uzanıyordum.
The daughter of Gohei Yamagiwa, the man in charge of the castle wardrobe, was serving beside him.
Kalede, kıyafetlerden sorumlu olan Gohei Yamagiwa'nın kızı, yanında durup efendimize hizmet ediyordu.
This... "lady" beside him is Lola Fiat 1100.
Szymaniak'ın yanındaki bu kadın Lola Fiat 1100
Fought beside him through the worst times.
En kötü zamanlarda yanyana savaştık.
We show him the usefulness of clothes by leaving him in the cold with his clothes beside him until he decides to put them on without assistance.
Ona şimdiye kadar reddettiği kıyafetlerin yararını gösterdik. Kıyafetlerini odasına koyduk ve onu odasında, soğukta bıraktık. Yardım almadan kıyafetlerini giymeye karar verdi.
We buried brother Jacob here and... my other brother Aaron beside him.
Kardeşim Jacob'ı buraya gömdük. Ağabeyim Aaron'ı da yanına.
Who's the one beside him?
yanındaki kim?
I heard the same kind of talk from your father after his first engagement only I happen to have been fighting right beside him and saw what he did.
Aynı şeyleri ilk görevinden sonra babandan da duymuştum fakat onun yanı başında savaştım ve yaptığını gördüm.
My son wants his wife beside him.
Oğlum karısını yanında istiyor.
I'm reminded of the two thieves... nailed beside him.
Οnun yanιnda çarmιha gerilen... ΑΖİΖ ΥUΗΑNNΑ RUΗΑNİ ΗRİSΤİΥ ΑN ΚİLİSΕSİ iki hιrsιzι hatιrladιm.
And there she was... standing beside him.
Ve o da yanında durmuş bekliyordu.
A poor little crazy fellow's sitting there alone with the Angel of Death beside him and you crackin'jokes.
Zavallı bir kardeşiniz, tek başına oturmuş ensesinde ölüm meleği ve siz hala dalga geçiyorsunuz.
Lay me down, put me beside him
beni boşver onu kurtar
A man is found in a locked room, with a gun in his hand, papers beside him indicating he needed surgery.
Adam kilitli bir odada bulunmuş elinde bir tabancayla, yanında ameliyat olması gerektiğini gösteren kağıtlarla.
What's that on the seat beside him?
Yanındaki koltukta duran nedir?
I heard he has a wish to have every famous boxer shrunk and to be kept beside him
Onun tuhaf bir koleksiyonculuk.... takıntısı vardır. Ünlü savaşçıları toplayıp onları burada biriktirir
And sat down beside him?
Sonra tuttun adamın yanında oturdun.
She seems so small beside him :
Onun yanında ufacık görünüyor.
Then again we shall seat him here beside your bust so that if you relax that will always be glaring at him.
Sonra onu sizin büstünüzün yanına oturtacağız. Siz rahat olacaksınız, çünkü büstünüz, onun gözünü kamaştıracak.
Haven't I seen him, sitting beside the hardened sulphur pit... playing his weird horn, as if to lure the monster... back from death to do his evil bidding.
Söylediklerine göre, sertleştirilmiş kükürt çukurunun yanında oturmuş... canavarı cezbedip ona kötü teklifini sunmak için... garip borusunu çalıp duruyormuş.
Beside you're too fond of him to hurt him.
Üstelik ona çok bağlısın, zarar vermek istemezsin.
He realized that everything which had worried him or delighted him during this lifetime all his buying and building and trading and banking that it was all trifling and waste beside what concerned him now.
Ve ömrü boyunca onu neşelendiren yada endişelendiren her şeyin, bütün mallarının, inşa ettiklerinin ticari ve bankacılık işlerinin, kızının kaybının yanında önemsiz olduğunu anladı.
As it was lying beside the whisky bottle in George's dressing room, she must have sent it to him.
George'un odasındaki viski şişesinin yanında durduğuna göre bunu ona yollamış olmalı.
In him this glowed when all beside had ceased to glow. "
Ondaki başka herşey sönüp gitmiş, ama bu ışık parlamıştı. "
And they just left him there lying beside me on the ground, dead.
Ve onu öylece yanımca yere uzanmış bıraktılar.
I would've given a thousand rubles to have seen with my own eyes how you walked beside that man after he called you a murderer to your face and you didn't dare ask him anything.
Şu adam, yüzünüze karşı "Katil!" diye bağırdığı halde, kendisine hiçbir şey sormaya cesaret edemeden onunla nasıl birlikte yürüdüğünüzü kendi gözlerimle görebilmek için bin ruble verebilirdim!
We found him beside the road, sir.
Onu yolun kenarında otururken bulduk efendim.
I have given him to Mukhi whether in a moment of passion or wisdom is beside the point.
Ben onu Mukhi'ye verdim. Unuttuğun bir şey var.
The very first time the Inglés stood beside me on the galley out to sea when we were going from Anjiro, my heart told me to kill him.
Anjiro'dan denize açıldığımızda, İngiliz kadırgada ilk kez yanımda dururken, kalbim onu öldürmemi söylüyordu.
All I know he wants you to meet him... right away at the pavilion beside Tai lake
Tek bildiğim....... Tai gölünün orda sizinle buluşmak istemesi

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]