Can do translate Turkish
151,180 parallel translation
I'm sure that I can do it.
Yapabileceğimden eminim.
Fiddlesticks. It doesn't make sense that girls aren't allowed to do farm work when girls can do anything a boy can do and more!
Kızlar oğlanların yapabileceği her şeyi yapabilirken kızların çiftlikte çalışmalarına izin verilmemesi mantıksız.
Or else there will be nothing that I can do.
Yoksa, yapabileceğim hiçbir şey olmaz.
The best thing you can do for yourself and for Peyton is be honest.
Peyton için kendine yapabileceğin en iyi şey dürüst olman.
We can do that, too.
Bunu da başarabiliriz.
Ok, I can do this.
Tamamdır, bunu yapabilirim.
It's the best we can do right now.
Şimdilik yapabileceğimiz en iyi şey bu.
Hey, Raven... you can do this.
Hey, Raven... bunu başarabilirsin.
If she can do it, so can we.
Evet, eğer o yapabildiyse, biz de yapabiliriz.
Oh, come on, Clarke. You can do this.
Haydi Clarke, yapabilirsin.
Think we can do this without her?
Bunu onsuz başarabilirmiyiz?
I mean, whatever I can do to help.
Her türlü yardıma hazırım.
She said there's nothing she can do.
Yapabileceği hiçbirşey olmadığını söyledi.
Nothing she can do now or ever?
Şimdi mi yapamaz, hiçbir zaman mı?
But there's not much I can do about it, though.
Ama elimden bir şey gelmiyor.
I reckon I can do a better job of that.
Belki bunda daha iyi olurum.
But there's nothing I can do, is there?
Ama yapabileceğim hiçbir şey yok değil mi?
Yeah, before we get to that, uh, Mr. Young is going to need you to explain to him why there's nothing more you can do for his son. What?
O aşamaya gelmeden önce Bay Young'a oğlu için yapacak bir şey kalmadığını söylemeniz gerekiyor.
There's nothing that we can do for your son.
Oğlun için yapabileceğimiz bir şey yok.
And there's no organs, there's nothing I can do, so just leave me the hell alone.
Organ yoksa bir şey yapamam. O yüzden beni rahat bırak.
Meaning I can do this again and again.
Bu da tekrar tekrar yapabileceğim anlamına geliyor.
Listen, if you need anything, if there's anything I can do...
Bir şeye ihtiyacın olursa, yapabileceğim bir şey olursa- -
You can do this, okay?
Bunu yapabilirsin. Git artık.
If they can do it, so can you.
Onlar yapabiliyorsa, siz de yapabilirsiniz.
You're judging me, thinking I can't do it?
Beni yargılıyorsun, yapamayacağımı düşünüyorsun.
What can I do for you?
Nasıl yardımcı olabilirim?
I'm not sure Clive can put the stuff you do in police reports.
Clive'ın yaptığın şeyleri polis raporuna koyabileceğini sanmıyorum.
Lionel can only think of what to do with his hands... and whether or not the sweat on his forehead is visible
Lionel sadece elleriyle ne yapacağını ve alnındaki terin görünüp görünmediğini düşünebiliyor.
Do you understand? - I can't say that I do.
- Anlayabildiğimi söyleyemem.
Do you think you can adorn it with lace at the cuff and neckline, too?
Kollarına ve yakasına dantel koyabilir misiniz?
And you'll stay up in your room until you can tell me that you're willing to do it.
Buna hazır olana kadar da odandan dışarı çıkmayacaksın.
If I do, can I stay here at Green Gables?
İtiraf edersem Green Gables'ta kalabilir miyim?
It means I can't do what I need to do to orient you, to train you.
Seni yönlendirmek, eğitmek için yapmam gereken şeyleri yapamıyorum demek.
If she can't use her brain, why do they need her?
Eğer beynini kullanamazsa, ona niye ihtiyaçları olsun ki?
I can't do that. Look, I'm...
Çözemem.
What's happening to my brain isn't something you can fight. How do you know?
Beynime olan şey mücadele edilecek bir şey değil.
I'll do the best I can.
Elimden geleni yapacağım.
What if I can't do it?
Ya bitiremezsem?
If you can get the Grounders to open those doors again, I'll do the rest.
Dünyalıları içeri almak için kapıyı yine açarsan gerisini hallederim.
We can't do this.
Bunu yapamayız.
Can you do it?
Becerebilir misin?
Can you just do it?
Sadece yapabilir misin?
I will do what I can to keep the bureau's attention elsewhere.
Büronun dikkatini başka yöne çekmek için neler yapabileceğime bakacağım.
You can't do this.
Bunu yapamazsın.
And I do not make promises that I can't keep.
Ayrıca tutamayacağım sözler vermem.
- You can't do that.
- Bunu yapamazsın.
That's why you couldn't kill me before and why you can't do it now.
Bu yüzden önceden beni öldüremedin ve şimdi de öldürmeyeceksin.
I can't do this without her.
Onsuz başaramam.
You can't do that.
Bunu yapamazsın.
What can I do?
Ne yapabilirim?
Can you do that?
Bunu yapar mısın?
doesn't exist 45
does not exist 16
doctor 15416
dona 16
don't play games 34
dome 38
do you 11143
done 2605
douche 115
don't be silly 1150
does not exist 16
doctor 15416
dona 16
don't play games 34
dome 38
do you 11143
done 2605
douche 115
don't be silly 1150
do you understand me 803
do you understand english 18
dora 161
donna 2585
down 3353
don't be 1026
dong 405
domine 16
double 657
domino 36
do you understand english 18
dora 161
donna 2585
down 3353
don't be 1026
dong 405
domine 16
double 657
domino 36