Can you move translate Turkish
3,402 parallel translation
Can you move please?
Çekilebilir misin lütfen?
Hey, sweetheart, can you move a little to the left?
Tatlım, sola doğru bir adım atar mısın?
Can you move?
Hareket edebiliyor musun?
Can you move the left one?
Sol bacağını hareket ettirebilir misin?
Can you move your arm please?
Kolunuzu çekebilir misiniz?
Can you move at all?
Hareket edebiliyor musun?
Can you move your body?
Vucudunu oynatabiliyor musun?
Like you can't move, no matter what direction you go in?
Hangi yöne dönerse dön hareket edemiyormuş gibi. Zaman zaman evet.
I mean, why don't you come with me to all of my classes this week, and if you love it, then you can move in here and we'll spend the whole year just finding a way
Bu hafta bütün derslerime benimle beraber gel ve eğer hoşuna giderse, buraya taşınabilirsin. Bütün seneyi seni okula sokabilmek için bir yol bulmaya harcarız.
I'm gonna move out to the pool house. This, uh, you can have this place to yourself.
Ben havuz evine taşınıyorum sen burada rahatına bakabilirsin.
Ugh! Joining the parade would be faster. - Can you move?
Geçit töreni bile daha hızlı ilerliyordur.
Why can't you just move your Nazi books?
Niye Nazi kitaplarını kaldırmıyorsun?
If you can... move slowly.
Olabildiğince... Yavaş hareket edin...
I mean, an average psychokinetic can move things with his mind, but a guy like Fred - - you get him worked up, he can reshape reality.
Sıradan bir psikokinetik aklı ile nesneleri hareket ettirebilir ama Fred gibi biri uğraşırsa gerçekliği değiştirebilir.
Now, if you need to, you can move in with me for a while.
Şimdi, gerekiyorsa, bir süreliğine bende kalabilirsin.
If you have anything they can catch you on, you should throw them out or move them.
Yakalanacak birşeyin varsa hemen kurtul vaktin varken.
I mean, if you're done with me, that's fine, but I need to know so I can move on.
Yani, eğer benimle bitirdiysen, sorun değil, fakat hayatıma devam edebilmem için bunu bilmem gerek.
I just want you to verify these passports so we can all move on with our lives.
Ben sadece pasaportları doğrulamanı ve yolumuza gitmeyi istiyorum.
And you can postpone the move abroad for as many years as you see fit.
Ve yurt dışına taşınma kararını istediğin kadar erteleyebilirsin.
But you know what they say? If you can't take the heat, then move to Hell's Kitchen.
Sıcağa dayanamıyorsan, cehennemden taşın.
So, is there anything I can do to help you with the move tomorrow?
Yarınki taşınma işinde yapabileceğim bir şey var mı?
If I can just get you to take that first step, we'll be able to move along quickly.
Şayet bu ilk adımı atabilirsem, birlikte hızlı hareket edebileceğiz.
So you can clear your mind, you know, get ready for your next move.
Böylece kafanı rahatlatırsın ve bir sonra ki hareketin için hazır olursun.
You can move, you can see..
Hareket edebiliyorsun, görebiliyorsun...
Well, you can move here.
- Pekala, sen buraya taşınabilirsin.
I'm sorry. Just because that woman kicked you out of your office, doesn't mean you can't move to another office in the White House.
O kadının sizi ofisinizden çıkarması Beyaz Saray'da başka bir ofise geçemeyeceğiniz anlamına gelmez.
I don't want to hear six months from now that you can't move and that the ibuprofen hurts your stomach.
Altı ay sonra hareket edemediğini ve ibuprofenin mide ağrısı yaptığını duymak istemiyorum.
A little forgiveness... you can move on.
Azıcık affedicilikle yola devam edebilirsin.
Howard, can you Skype Sabine and ask her whether she's willing to move back in with us?
Howard, Sabine'ı skype'layıp tekrar bize katılıp katılmayacağını sorar mısın?
Since we can't get a taxi here... I'll move you for a bit.
Burada taksi olmadığına göre sizi taşımak zorundayım.
It's incredible, the way you can move the camera and the way the camera can become- -
İnanılmaz.
You can move the camera and mess around without consequence.
Kamera hareketleriyle oynayabilirsiniz.
You can't even move seats, I'm afraid, because it's totally fully booked.
Başka bir yere oturamazsınız, çok üzgünüm. Bütün uçak tam anlamıyla dolu durumda şu an.
You can't move out.
Taşınamazsın.
You can, in principle, move it.
Aslında, istersen, kaldırırsın.
Why would they have it so you can move it around if you weren't going to move it around?
Eğer hareket ettirmiyorlarsa neden hareketli yapıldı?
You can move there.
Sen gidebilirsin oraya.
And hopefully one day you can forgive me... and you will move on to someone else.
İnşallah bir gün beni unutabilir ve başkasıyla yola devam edersin.
Put it all behind you so that you can move forward.
Her şeyi arkanda bırak ki yoluna devam edebilesin.
The sooner we get this done, the sooner you can move on.
Ne kadar erken çıkarırsak o kadar çabuk harekete geçersin.
Yeah? You can move in with me.
Benim eve taşınabilirsin.
Well, you can move wherever you want.
Yani, istediğin yere taşınabilirsin.
They can't make you move clear across the state.
Seni eyaletin diğer ucuna göndermeye zorlayamazlar.
Why don't you just move in with me? We can do this whenever we want.
Bana taşınsana o zaman istediğimiz zaman yaparız.
Move and I'll blow your brains out. You can't!
Kımıldarsan beynini havaya uçururum!
Hon, they're not gonna come and move all this stuff if you don't pay them.
Canım, çeki ödemezsen gelip bu eşyaları taşımazlar.
And if you're worried, you can always move down here with us.
Hem dert ediyorsan buraya yanımıza taşınabilirsin.
Can you enter the move?
Hamleyi girer misin?
Can you try just making a move on your own?
Kendin bir hamle yapar mısın?
Can you do your own move? What?
- Kendi hamleni yapar mısın?
Move it, dude, can't you hear me?
Duymadın mı?
can you speak english 16
can you swim 39
can you hear me 3134
can you 2490
can you tell me your name 66
can you do me a favor 162
can you talk 121
can you help me 410
can you see 147
can you keep a secret 141
can you swim 39
can you hear me 3134
can you 2490
can you tell me your name 66
can you do me a favor 162
can you talk 121
can you help me 410
can you see 147
can you keep a secret 141