Can you see translate Turkish
43,594 parallel translation
Can you see how hard I'm trying?
Ne kadar uğraş verdiğimi görüyor musun?
Can you see this?
Bu kaç görüyor musunuz?
Can you see this?
Bunu görüyor musunuz?
Explain that and my partner and I will do everything we can to see that you're offered a deal that keeps you out of gen pop when you go to prison.
Bunu ve eşim ile ben Bir anlaşma teklif ettiğinizi görmek için elimizden geleni yapacağız Hapishaneye gittiğinizde sizi populer bir yerden uzak tutuyor.
Even though I'm busy as you can see, do you know why I'm on fire trying to catch a mermaid?
Meşgul olduğum halde neden o denizkızını yakalamaya çalışıyorum biliyor musun?
To see if you possess the knowledge that can't be learned in school.
Okullarda öğretilmeyen bilgilere sahip misin, göreceğiz. Eğlenceli görünüyor.
And as you can see, I have a placard.
Ve fark ettiğiniz üzere bir levham var.
See if you can fix it.
Tamir edebilir misin bak.
Even if I can't see you, you can see me clearly, right?
Ben sizi göremesem de sen beni net olarak görüyorsun değil mi?
I can see you.
Görüyorum.
I can see you clearly.
Net olarak görüyorum.
Can you tell me what you see?
Ne gordugunu anlatir misin?
You can see her?
Onu gorebiliyor musun?
You can see our daughter?
Kizimizi gorebiliyor musun?
Oh, it's a relief that humans can't see you with that on.
İnsanların seni o şapkayla görmediklerine sevindim.
So you really can see me.
Demek beni sahiden de görebiliyorsun.
You saw me 10 years ago, and you can see me now.
On sene önce de şimdi de.
I know you can see me.
Beni görebildiğini biliyorum.
You said she can't even see the blade.
Kılıcı bile göremiyormuş.
You can see me, right?
Beni görebiliyorsun, değil mi?
Yes, I can see you!
Evet, görebiliyorum!
I can see you really clearly!
Hem de çok iyi görüyorum!
If I tell you, are you going to tell me you can see it?
Sana söylersem onu görebildiğini mi söyleyeceksin?
I'd tell you I can't see it even if I can.
Görsem bile görmediğimi söyleyeceğim.
What if you start being nice to me because I can see it?
Onu görüyorum diye ansızın bana iyi davranmaya başlarsan ne olur?
- Can you see it?
- Görüyor musun?
Can you see it?
Onu görüyor musun?
I asked if you can see it.
Onu görüyor musun diye soruyorum.
You can see the sword.
Kılıcı görüyorsun. Kılıcı görüyorsun.
Can't you see that I have no clue?
Benim de hiçbir fikrimin olmadığı yüzümden belli olmuyor mu?
I told you, she can see the blade!
Dışarı çık şimdi. Kılıcı görüyor.
Are you happy or scared that she can see the blade?
- Mutlu musun korkuyor musun?
As you can see, he's not trustworthy.
Gördüğün üzere pek güvenilir biri değildir.
Then you avoided me because I couldn't see the blade and now you're avoiding me because I can!
Kılıcı görmüyorum diye görmezden geldin, sonra da görüyorum diye görmezden geldin!
This isn't why I told you that I can see it.
Böyle olur diye korktuğumdan bir şey dememiştim.
You're the only one who can pull it out, you see.
Senden başkası bunu yapamaz.
You have all sorts of cool powers, but can't I do anything besides see ghosts? I'm the Goblin's Bride, after all!
Sen her türlü şeyi yapabiliyorken hayaletleri görmek dışında bir gücüm yok mu?
I can't see you.
Seni göremiyorum.
Can't you see?
Görmüyor musun?
Well, if he's busy with me, you guys can break in. See if he's hiding anything about the bridge.
Benimle meşgul olursa içeri girip köprüyle ilgili bir şey saklıyor mu bakabilirsiniz.
I can see why you'd go to the ends of the Earth for her.
Onun için neden dünyanın diğer ucuna bile gidebileceğini anlıyorum.
Let's see if you can keep your head.
Bakalım başını vücudunda tutabilecek misin?
See what you can dig up on finding that last Triumbric stone.
Son Triumbric Taşı'yla ilgili neler bulabileceğinize bakın.
But I can't see you!
- Ama seni göremiyorum ki!
Can't you see that I'm drinking?
- İçki içiyorum ya.
Can't you see me?
Beni görmüyor musun?
That you can't see it.
Daha önce beni görmediğini söylemiştin ya.
My future when I'm 20 or 30... Can you still not see?
20'li yaşlarımı, 30'lu yaşlarımı.
Then, when we invite him over to eat, Auntie, you can stay and see him with us, that's what we can do.
O halde onu yemeğe çağırdığımızda sen de yemeğe kalıp kendi gözlerinle görürsün.
Just stay like this. So I can see you.
Böylece seni izleyebilirim.
So I can make up for the time that I couldn't see you.
Seni göremediğim zamanın acısını bu şekilde çıkarabilirim.
can you see me 160
can you see it 151
can you see anything 98
can you see him 76
can you see her 33
can you see that 38
can you see them 42
can you see this 25
can you speak english 16
can you swim 39
can you see it 151
can you see anything 98
can you see him 76
can you see her 33
can you see that 38
can you see them 42
can you see this 25
can you speak english 16
can you swim 39
can you hear me 3134
can you 2490
can you tell me your name 66
can you do me a favor 162
can you talk 121
can you help me 410
can you keep a secret 141
can you tell me 147
can you hear me now 64
can you walk 167
can you 2490
can you tell me your name 66
can you do me a favor 162
can you talk 121
can you help me 410
can you keep a secret 141
can you tell me 147
can you hear me now 64
can you walk 167
can you believe that 422
can you say 98
can you fix it 117
can you believe it 657
can you feel it 118
can you imagine 445
can you hear us 101
can you help 91
can you move 101
can you do it 233
can you say 98
can you fix it 117
can you believe it 657
can you feel it 118
can you imagine 445
can you hear us 101
can you help 91
can you move 101
can you do it 233