Do well translate Turkish
40,277 parallel translation
Kevin and Kate wouldn't do well in that school.
Kevin ve Kate o okulda pek tutunamazlar.
And I am not convinced that you would do well
Ve hala beni para için insanlara yalvarabileceğine,
Well, because the Americans used to do the Grand Tour, and they used to get sponsors to help cover the costs, so I've got myself some sponsorship.
Amerikalılar da Grand Tour'a çıkardı,... ve masraflarını karşılamak için sponsor alırlardı. Bu yüzden ben de sponsor aldım.
Yeah, well, it might, but it's got to decide to do so.
Evet, öyle olabilir ama buna karar vermesi gerekiyor.
Well, it does, cos I actually rather liked Kimi. But I can think of something else we can do to fill the time.
Aslında eder çünkü Kimi'yi gerçekten severdim ama boşluğu doldurmak için yapabileceğimiz bir fikrim var.
Well, we don't do the hike, do we?
Yürümeyeceğiz, değil mi?
Well, you deserve it just as much as i do.
- Sen de benim kadar hak ediyorsun.
Well, pulling a quarter out of your ear isn't the only magic these hands can do.
Bu ellerin yapabildiği tek sihir kulağından para çıkarmak değil.
You know as well as I do :
Benim gibi sen de biliyorsun.
You know the rules as well as I do.
Kuralları sen de benim gibi biliyorsun.
I know you mean well, but I do not want you yelling in my ear all the time.
Niyetinin kötü olmadığını biliyorum fakat senin sürekli kulağıma bağırmanı istemiyorum.
But you know as well as I do, it needs to be done.
- Evet. Ama bunun yapılması gerektiğini sen de biliyorsun.
Well, your cousin... you do have a plan, right?
Kuzenin hakkında bir planın var, değil mi?
Well, how much time do I get?
Ne kadar vaktim var?
Well, every Sunday, I want to do waffles, like a family, all of us... you, me, the kids, Pierce, everybody, all together.
Her pazar waffle yapmak istiyorum. Aile gibi, hep beraber. Sen, ben, çocuklar, Pierce, hepimiz, hep beraber.
Well, how do you expect to even see anything behind this liver to get a clamp in?
Klemp takabilmek için karaciğerin arkasını nasıl göreceksin?
Well, how do we know a match is even gonna come through?
Uygun bir karaciğerin geleceğini nereden biliyoruz?
- Oh, well, Xavier has a list of all the things he wants to do before... You know, he's just...
- Pekala Xavier'in şeyden önce yapmak istediği şeylerin olduğu bir liste.
Well, just do me a favor and keep your eyes peeled.
Bana bir iyilik yap ve gözlerini açık tut.
Well, what do we do now?
Şimdi ne yapıyoruz?
Well, how do you expect me to watch lectures by Chinese physicists?
Çinli fizikçilerin ders videolarını nasıl izliyorum zannediyorsun?
Okay, well, you do not deserve fudge, Axl.
Bunları hak etmiyorsun Axl.
It's gonna get better. Well, I wish it would hurry up and do that because this feels really rotten.
Umarım bir an önce olur çünkü çok leş bir durum.
What do you... Well, the guy lives in our house, Beth, we hang out all the time.
Ne demek istiyorsun, adam evimizde yaşıyor Beth, her zaman birlikteyiz zaten.
Well, maybe we do have an actress.
şey, belki bir aktrisimiz vardır.
Well, no one loves parsing more than I do, and even I find this tedious, but... yes.
Kelimelerin üzerinde vurgu yapmayı benden çok kimse sevemez ve benim bile canımı sıktı bu iş, ama tamam.
Well, why do you want Reagan to move in?
Neden Reagan'nın taşınmasını istiyorsun?
Well, I'm guessing it's got something to do with that.
Sanıyorum bununla bir ilgisi var.
Well, I'll do what I can.
Yapabileceğim her şeyi yapacağım.
Okay, well, do we have any idea how the intruder got in and out of the house?
Tamam, peki zorla girenin eve nasıl girip... -... çıktığı hakkında bir fikrimiz var mı?
Well, don't do the crime if you can't do the time.
Mesuliyetini alamayacaksan suç işleme o zaman.
Well, what time do you eat?
Yemeği kaçta yersiniz?
Well, we got stuff to do.
Yapacak işlerimiz var
Well, I do.
Ben biliyorum.
- Well, how do you know...
- Peki nereden biliyorsun...
Well, you do.
- Benziyorsun ama.
Okay, well, do you know what would happen to you if a parole officer knew that you were hanging out with Tall Boy?
Tamam, Şartlı tahliye memuru biliyorduysa başına ne geleceğini biliyor musun? Tall Boy'la takılıyordun?
Well, I do, I'm on the hook now, too.
Benim umrumda, bu işte ben de varım.
Okay, well, um, nice girls don't, but, um, married girls do.
Tamam, kibar kızlar yapmaz, ama evli kızlar yapar.
Oh, well, listen, not only do I have a pressing family situation I need to handle,
Dinle, ilgilenmem gereken bir aile sorunu var.
- Well, you can't do it all yourself.
- Hepsini tek başına yapamazsın. - Tek başıma olmayacağım.
I said I was gonna do this job, and I'm gonna do it as well as I can.
Dedim ki bu işi yapacağım ve elimden geldiğince iyi yapacağım.
Well, I can't just do nothing.
Hiçbir şey yapmadan duramam.
Well, what choice do we have?
Başka şansımız var mı?
Well, what does this have to do with me?
Peki bunun benimle ne alakası var?
Well, you don't know Meghan like I do.
Meghan'ı benim gibi tanımıyorsunuz.
Well, do you have a better one?
Daha iyi bir fikrin var mı peki?
Well, how do we know it's not?
- Olmadığını biliyor muyuz?
Well, I have work to do.
Şimdi işlerim var.
Well, I'm smart, I can do math.
Çünkü ben akıllıyım, matematik yapabiliyorum.
Well, if you didn't do it, then who the hell did?
- Sen yapmadıysan kim yaptı o zaman?
well 438053
wells 385
weller 130
wellington 57
welles 22
wellesley 18
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
wells 385
weller 130
wellington 57
welles 22
wellesley 18
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
well played 346
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well no 77
well spoken 20
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well no 77
well spoken 20
well now 184
well in that case 21
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well uh 21
well i never 20
well yes 116
well enough 63
well put 59
well in that case 21
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well uh 21
well i never 20
well yes 116
well enough 63
well put 59