Well actually translate Turkish
6,825 parallel translation
Yeah, and... Well actually she's not just a friend.
Evet, ve sadece bir arkadaş da sayılmaz.
Sure, well actually, those curtains do close there so...
Elbette, yani açıkcası, bu perdeler bu yüzden kapalı...
Well, you know, we actually had somewhere to be, but now that we're gonna be late...
Aslında bizim bir yere gitmemiz gerekiyordu ama madem geç kalacağız...
Well, before you leave... that, um... ever since I first squeezed up to you in the lift on my first day, I've actually had the most frightful crush on you.
Aslında asansörde sıkıştığımız ilk günden beri size abayı çok kötü yakmış durumdayım.
Well, actually, I do kinda know the kid.
Aslına bakarsan, o çocuğu tanıyorum.
Well, you know, actually we completely agreed that I shouldn't be working there anymore.
İşin gerçeği artık orada çalışıyor olmamam gerektiği konusunda tümüyle mutabık kaldık.
Uh, so how'd you two meet up again? Well, um, it was actually just a few months ago, right here
Birkaç ay önce tam şurada.
Well, actually, um, are you okay with what You're doing?
Şey aslında var, yaptığın iş seni rahatsız ediyor mu?
Well, that is a kind of measure of the extent to which, at least in popular consciousness, democracy is actually functioning.
Bu en azından halkın bilincinde demokrasinin aslında çalışıyor olduğunun bir nevi ölçüsüdür.
Well, you're gonna love this, but I actually quit my job.
Eh, bu çok hoşuna gidecek. İşten ayrıldım.
Well, it may have appeared that I was zoning out. I was actually exploring the very power Of my unconscious.
Dalmış gibi gözükebilirim ama aslında bilinçaltımın güçlerini keşfediyordum.
I actually haven't been feeling very well.
Açıkçası kendimi pek iyi hissetmiyorum.
Well, actually, scissoring was invented by the ancient Egyptians, which is weird because actual scissors weren't invented for many centuries after that. True story.
Aslında bu hareket eski Mısırlılar tarafından makasın icadından yüzyıllar önce icat edildi.
Well, that's because their chemistry is so intense, Becky, if they were actually to make eye contact... Oh, my... the emotion would be such they'd have to disappear behind the nearest Dumpster and just hump, hump, hump, hump, hump.
Çünkü onları kimyaları o kadar yoğun ki, Becky, eğer göz kontağı kurarlarsa duygu seli oluşur ve bir çöp konteynerinin arkasına geçip işi pişirirler.
Well, actually, I came to see you.
- Aslında ben seni görmeye geldim.
I actually... I remember this kind of well now, because I was on this weird tilt, so it wasn't just me looking up, or, like, being able to kind of see around.
Bunu gayet iyi hatırlıyorum çünkü bu eğik şeyin üstündeydim.
Oh, well, actually, I'm just a miner, but I appreciate the compliment.
Aslında sıradan bir madenciyim ama iltifatların için teşekkür ederim.
Yeah, well, no, actually I was dating her friend first...
- Aslında ben ilk onun arkadaşıyla çıkıyordum.
- Well, actually, it's complimentary.
- Pekala, aslında ücretsiz.
Well, I actually read those, and it turns out only one member of the qualifying team has to be on the competing team at State.
Aslında kuralları okudum ve takımın sadece bir üyesi eyalet yarış takımında olabiliyormuş.
Well, actually, the man I've asked to be the father is named "Guy," coincidentally.
Baba olmasını istediğim adamın adı Guy. Rastlantıya bak.
Well, I think he doesn't want you to move on with this next phase of your life because then he, too, might actually have to grow up.
Sanırım hayatının yeni bir dönemine geçmeni istemiyor çünkü o zaman kendisinin de büyümesi gerekebilir.
Yeah, well, they do actually have some Rhenish.
- Evet, aslında biraz Ren şarabı var.
Well, public defender, actually.
Kamu avukatıyım aslında.
Okay well, I was actually coming here to say sorry'cause I wasn't that nice to you yesterday.
Tamam, aslında buraya özür dilemek için gelmiştim çünkü dün sana karşı pek iyi davranmadım.
- All right, well, I might actually head out now,
- Pekâlâ, aslında şimdi yola koyulmalıyım...
- Well, actually, that makes sense.
Aslında mantıklı.
- Yeah, well, I actually wanted to talk to you, to get your advice on an entirely different business proposition.
Aslında çok farklı bir iş kolunda tavsiyeni almak için gelmiştim.
You know, I could actually go, as well.
Ben de gidebilirdim ayrıca.
well, actually, we're going well, actually, we're going for sushi tonight. For sushi tonight.
Aslında bu akşam suşi yemeye çıkacaktı.
Well, actually, I know Tessa has been going out on dates with all of your matches from Flirtual.
Aslında, Tessa'nın senin Flirtual'da eşleştiğin bütün çocuklarla buluştuğunu biliyorum.
Well, he better to tell her to say yes if he actually wants to go up one day.
Eğer günün birinde uzayda olmak istiyorsa evet demesini sağlasa iyi olur öyleyse.
Well, actually, it's not, but...
O kadar da basit bir soru değil aslında.
Well, actually, I'm... Not thinking about college.
Aslında ben üniversiteye gitmeyi düşünmüyordum.
Well, Danish, actually. - Hm?
İsveç değil Danimarka.
Well, no-one can actually be that smug.
Kimse gerçekten o kadar kendini beğenmiş olamaz.
Uh... well, actually my mom started it.
Yani aslında, annem başlattı.
- Well, it's a funny story actually, befo...
- Bu komik bir hikaye aslında.
Well, that actually is truly my total paycheck.
Doğrusu bu tutar gerçekten benim maaşım kadar.
Well, there's actually a book called Crazy Time.
Aslında "Zor Zamanlar" diye bir kitap da var.
Well, actually I, uh...
Benim...
Hmm. Well, it's actually not that cozy.
Şey, aslında o kadar da rahat değil.
Well, actually I need a new hand.
İşin aslı yeni bir ele ihtiyacım vardı.
Well, this old girl is about to go on a date With an appropriate-aged fellow Whose references i might actually comprehend.
Bu eski kız kavrayabildiğim birinin referansı olan uygun yaşlı herifin biriyle buluşmak üzere.
Well, you actually are a fraud.
- Evet, ama sen zaten sahtekarsın.
Well, if you had called, I would've told you that even though the bill is now law, there are still some hurdles to clear before we can actually use it.
Eğer aramış olsaydın sana artık kanunen mümkün olsa da halen aşmamız gereken bazı engeller olduğunu söyleyebilirdim.
Well, actually, I'm coming into my own as a power top, if you want to know.
Aslında bilmek istiyorsan ben kendimi hala aktif olarak görüyorum.
Well, you're actually supposed to continue using condoms while on prep.
Aslında PREP alırken de prezervatif kullanmaya devam etmelisin.
Well, not all my spare time, but I actually made up this space game where you had to mine for uranium.
Yani tabii tüm boş vaktimi değil. Ama aslında uranyum çıkarmak zorunda olduğun bir yerde geçen bir uzay oyunu yapmıştım.
Well, that's actually...
Aslında orası sana kalmış.
Actually, no. Well, how did they get it then?
- Nasıl ellerine geçti o zaman?
actually 30667
actually i do 31
actually i 20
actually yes 18
actually it is 16
actually no 45
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
actually i do 31
actually i 20
actually yes 18
actually it is 16
actually no 45
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
well played 346
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well no 77
well spoken 20
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well no 77
well spoken 20
well in that case 21
well now 184
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well yes 116
well uh 21
well enough 63
well i never 20
well put 59
well now 184
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well yes 116
well uh 21
well enough 63
well i never 20
well put 59