English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / Well no

Well no translate Turkish

18,421 parallel translation
Well, there are scraps. There'll always be scraps but... no. The game's not worth the candle any more.
Ufak parçalar var ki hep olacak ama hayır artık zaman ayırdığımıza değmez.
Well, there are no missing items here.
Eksik hiçbir parça yok.
Well, they'll probably be here any minute. But until then, honestly? No movement.
Her an burada olabilirler, o zamana dek gerçekten hareket etmemelisin.
No wonder he hid your identity so well.
Neden senin kimliğini sakladığına şaşırmadım.
Jail? No, no. Well, maybe Donnie.
Hayır, hayır, belki Donnie.
♪ Well, it ain't no use to sit and wonder why, babe ♪
# Don't Think Twice It's All Right ( Bob Dylan ) #
Well, not if no one got hit.
- Kimseye değmediyse yok.
Well they still have to make it through the UV lights and there's no way that's gonna happen.
Hala UV ışıklarını geçmeleri lazım ve bunu yapmalarının bir yolu yok.
- Well, in a town with no church, you needed one.
Kilisenin olmadığı bir kasabada böyle birisi gerekir.
Well, we have no choice but to follow Iosava's, uh, schedule.
Iosava'nın programına uymaktan başka seçeneğimiz yok.
Well, there's no pen here, just dirt and things that smell like dirt.
Burada kalem falan yok. Sadece pislik ve pislik kokusu var.
Uh, well, actually no.
- Aslında okumuyorum.
Well, here are some of my thoughts in no particular order.
Sırası önemli değil, bazı fikirlerim var.
Well, Code / Rag said that your tech is mediocre and that's why no one will take the CEO job.
Code / Rag, teknolojinin vasat olduğunu söylüyor. Kimsenin CEO'luğu kabul etmemesinin nedeni buymuş.
Well, I also ate a shit ton of Bugles, so no.
Bol miktarda toz aldım, yani hayır.
Well, I've heard of pasta point of no return, but this is ridiculous!
Geri dönülmez makarna noktasını duymuştum ama bu kadarı da saçma!
Well, no. No.
Hayır, hayır.
No, actually, there is no download button because... well, you don't need a download button.
Ama hayır. İndirme tuşu yok. Çünkü indirme tuşuna gerek yok.
Well, no more silent treatment.
En azından artık konuşuyorsun.
Yes, well, no dogwood I, listening to the nightingale trill her unending tune.
Yani evet bir kanarya değilsin, bitmeyen titrek sesli bir bülbülü dinliyoum sanki.
Well, no-one's stopping you.
Kimse seni tutmuyor.
Well, it's not like you had no choice, is it?
Şey, senin gibi değil başka şansı yoktu, değil mi?
You know perfectly well you've been no kind of father to that girl all these years.
Çok iyi biliyorsun ki bunca yıl o kıza bir baba olmadın.
Well... based on what I'm hearing, I'd probably say "No."
Şey duyduklarıma dayanarak muhtemelen "Yapma." derim.
Well, officers, they off-offered to reach out to you, uh, which is the usual way of doing things, but, um, well, I said no.
Memur beyler sana kendileri ulaşmak istedi ama genelde böyle yapılır ama ben olmaz dedim.
Well, no.
Hayır, hayır.
Well! No reason why it shouldn't.
- Çalışmaması için bir sebep görmüyorum.
Well, obviously they had no idea how to deal with it either.
Belli ki onlar da bununla nasıl başa çıkacaklarını bilemiyorlardı.
Yeah, well, no one saw that coming.
Kimse görmedi.
Well, no.
Yok.
Well, no one was more surprised than I was when these two got engaged.
Bu ikisinin nişanlanmasına kimse benden daha fazla şaşıramazdı.
Okay, well, this'll go unused, no harm, no foul.
Peki madem. Bu kullanılmayacak. Zararı yok, ziyanı yok.
Well, frankly, you have no case, and no shot, and no idea how to blend your foundation at your jawline, so you need to back off, withdraw the case, and save yourself the embarrassment of everyone knowing that you're a loser.
Açıkçası hiçbir dosyanız ve şansınız yok. Ayrıca fondötenini çene hattına yedirmek hakkında bir fikrin de yok. Geri adım atıp dosyayı çekmeniz gerekiyor.
No, I mean that lace. Well, that's what he brung ya?
Hayır, demek istediğim şu dantel.
The well is dry, no-one else will invest in you after this accident.
Kazadan sonra da kimse yatırım falan yapmaz. Paramı almazsan, bittin demektir.
Well, no wonder he's so keen to see you out of here!
Neden gitmenizi bu kadar istemesine şaşmamalı.
Well, I'm sorry. I can't have no part in it.
- Üzgünüm, bunun parçası olamam.
No matter what the fashion, a well-cut suit in a beautiful fabric will take you anywhere.
Moda ne olursa olsun, iyi bir kumaştan yapılmış güzel kesimli bir takım çok işinize yarayacaktır.
Well, there's no point in replacing it because it's just gonna get stolen again.
Tekrar aynısından koymak mantıksız olur çünkü yine çalınacaktır.
Well, now that you ask, no, not really.
Madem sordun, hayır, gerçekten değil.
Well, since you asked, no, not really.
Madem sordun, yok hiç iyi değilim.
Well, no one stands around and holds a tablet like I do.
Kimse etrafta benim gibi durup tablet tutamaz.
Well, we found their base camp. There's no food.
Üs bölgelerini bulduk, kuru ekmek bile yok.
Well, no need to look, according to Dr. Marrs.
Dr. Marrs'a göre bakmaya gerek yok.
Well, there's no guarantee, but those are very good signs that there may not be brain damage after all.
Hiçbir şeyin garantisi yok ama bunlar beynin hasar görmemiş olabileceğine dair iyiye işaretler.
Well, I never had one of my own, no.
- Hayır, hiç evlenmedim.
I mean, it's really no big thing, but as a hobby - well, more of a small business - I, um, I collect and restore vintage bears. OK.
Tamam.
Well, no, that's the point, Mummy.
Mesele zaten bu anne.
Well, it's no fun if I just think it.
Eğer bunu söylemezsem eğlencesi nerede olacak.
No, sir, well, yes sir.
Hayır.. Ah, evet, efendim.
No. I mean- - well, I-I haven't gone yet.
Hayır, daha gitmedim yani.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]