He's so beautiful translate Turkish
127 parallel translation
He's surrounded by so many beautiful women.
Etrafı güzel kadınlarla sarılı.
His first wife died in childbirth, so he selected... the most beautiful woman in the village... and took her for his mistress.
İlk karısı çocuğunu doğururken öldü ve o da..... kasabanın en güzel kadınını seçerek kendi metresi yaptı.
He's so beautiful he might get stolen.
O kadar güzel ki, dikkat etmezseniz biri onu çalabilir.
He's so beautiful, I can't even describe him.
Harika biri, ifade bile edemiyorum.
But he told me all about it... and I had to share it with you,'cause it's so beautiful.
Ama o bana söyledi. Ben de sizinle paylaşmak istedim, çünkü söylemesi çok güzeldi.
He had caused a valley between two mountains to be enclosed and turned into a garden so large and beautiful his people believed it was paradise.
İki dağ arasındaki vadiyi kapatmış ve bir bahçeye çevirmişti. O kadar geniş ve güzel bir yerdi ki, adamları orayı cennet sanıyorlardı.
The wart hog, who's so ugly, he's beautiful and who always goes into his home tail-first.
Afrika yaban domuzu, çok çirkin, ve güzel ve her zaman evine önce kuyruğu girer.
So what he came up with to help our guts along was a parasite that's... a combination of aphrodisiac and venereal disease that will hopefully turn the world into one beautiful, mindless orgy.
Böylece, bağırsaklarımızı düzeltmek için bir parazit yarattı. Bir alıntı : " Afrodizyak ve zührevi hastalıktan oluşan bir karışım.
He's so beautiful.
O kadar güzel ki.
I was beautiful then, and he was so handsome!
O zamanlar güzeldim. Ve o çok yakışıklıydı!
He's so beautiful.
Çok yakışıklı.
It's just, I got to walking in the park... and it was so beautiful, and I, I found this cute little guy and he was lost.
- Selam Rose. - Geç kaldım, biliyorum. Parkta yürüyüşe çıkmıştım.
He's so beautiful.
Öyle güzel ki.
- He's so beautiful.
- Çok güzel.
He's so beautiful.
Ne kadar güzel.
He was a soccer player and I would watch him race down the field and I thought my heart would stop because he was so beautiful!
Futbolcuydu ve onu sahada koşarken izlerken... kalbimin duracağını sandım, çünkü çok yakışıklıydı!
So, it's really difficult for me to accept... that he is going to have such a beautiful woman to call his wife.
Bu yüzden onun bu denli güzel bir kadına "eşim" diyecek olmasını kabul etmek benim için zor.
He's so beautiful.
Çok güzel.
I was gonna say, "He's got you so why would he want a beautiful woman?"
Şöyle diyecektim : O sana sahip, o yüzden neden güzel bir kadın istesin ki?
He had the most beautiful curly blond hair, and so polite.
Şahane bir kıvırcık, sarışın saçı vardı, ve çok nazikti.
Open his curtains for him so he can see God's beautiful work.
Perdeleri de açın ki, Tanrı'nın yarattığı güzellikleri görebilsin.
And so, Roger realized that he simply couldn't bear the thought... of having that beautiful, desirable, rich woman... stand in he warm mansion and watch him... change that tire in the rain.
Böylece Roger, çekici, zengin bir kadının sıcak evinde durup onun araba lastiği değiştirmesini izlemesine dayanamayacağını fark etti.
He's so beautiful, isn't he?
Çok güzel, öyle değil mi?
Fortunately, the California Animal Conservancy's programme... - He's beautiful. - is rescuing animals and bringing them here so they- - lt's the most beautiful animal I ever seen.
Çok güzel.
He's so beautiful that I find that sometimes I have to look away.
Öylesine güzel ki bazen başka bir yere bakmak zorunda kalıyorum.
He's so beautiful, isn't he?
İyi. Çok güzel, değil mi?
Isn't Papa's garden beautiful? He works so hard on it.
Papámızın bahçesi ne güzel, değil mi?
There's so much is going on, he can't remember the name of a beautiful girl.
Öyle çok işi var ki, güzel bir kızın adını bile hatırlayamıyor.
Although he do not be t? So beautiful.
Babanı yakışıklı olmamasına rağmen.
[Hatch] People would always contest whether or not this was the first or whether the other one was the first, but Bob Campbell didn't like the position that the other two cameramen were in, so he got over to the side, and he's got a beautiful picture
İnsanlar hep bu ilk mi, öteki mi ilk diye tartışıyor. Bob Campbell öteki iki kameramanın pozisyonunu sevmedi.
Oh, he's so beautiful!
Sanırım artık yaşlı Bn.
( manager ) He's one of those people who... is so beautiful in one way and such a jerk in another.
O hani şu bir bakıma iyi ama diğer bakıma salak tiplerden.
The person who sold his kidney gets to stay in this beautiful country, so he's happy.
Böbreğini satan insan bu güzel ülkede kalıyor Yani o da mutlu.
And the funny thing is he's managed to get himself involved in a sexual relationship with a beautiful woman which reminds me of my first film, actually except she was what we call underage so we don't talk about that.
İşin komik tarafı çok güzel bir kadınla cinselliğe dayalı bir ilişkiye girmeyi başardı. Bu da bana ilk filmimi hatırlatıyor. Benimki 18 yaşını doldurmamıştı.
14,000 strangers and my father's crying because he's so beautiful.
14,000 yabancı ve babam ağlıyor, çünkü o çok güzeldi.
He's as beautiful as an angel. And... And so like him.
Bir melek kadar güzel ve tıpkı ona benziyor.
So beautiful his face, so graceful his dance... as he swang to the song, he smiled...
Yüzü çok güzeldi, dansı harikaydı... kuğunun ölmeden önceki son şarkısı gibi, gülümsedi...
Oh, he showed us pictures of his daughter, oh my god she's so beautiful!
Bize kızının fotoğraflarını gösterdi. Aman Tanrım. Çok güzel.
He was so beautiful.
Ne kadar yakışıklıydı.
All the children of the king were beautiful, but she, the youngest, was so exceedingly so that the sun himself, though he saw her often, was surprised whenever she came out into his presence.
Reisin bütün çocukları çok güzeldi ama o, en küçük olanı, öyle müthişti ki onu sık sık gören güneşin kendisi bile kız her huzuruna çıktığında hayretlere kapılıyordu.
He's so... beautiful.
Tıpkı sana benziyor.
He's so beautiful.
Çok güzel bir çocuk.
He's so beautiful.
Çok tatlı.
Oh, he's so beautiful.
Ah, çok hoş çocuk.
So, there's this astronaut who was supposed to go into space for 40 years, but right before he left, he met this beautiful woman.
Ama uzayda olacağı 40 yıl boyunca, adamın yaşam fonksiyonları geçici olarak durdurulacaktı.
So he goes into space, and when he does come back, the woman is still young and beautiful because she put herself in suspended animation to wait for him, but he's really, really old because he took himself out of suspended animation
Ama adam çok ama çok yaşlı.. çünkü adam kadınla aynı yaşta olabilmek için kendi yaşam fonksiyonlarını durdurmamış. Ne kadar hüzünlü.
( laughs ) HE'S SO BEAUTIFUL.
O çok güzel.
HE'S SO BEAUTIFUL.
O çok güzel.
Tomorrow you're gonna put that beautiful dress on and walk down the aisle to robert, Who is so handsome and powerful - My god, he could be president one day - And you're going to commit the rest of your life to him.
Yarın o güzel gelinliği giyeceksin ve yoldan yakışıklı, ve güçlü..... Robert'a doğru yürüyeceksin, Tanrım bir gün başkan olabilir -... ve hayatının geri kalanını ona adayacaksın.
Aw, he's so beautiful when he sleeps.
Uyurken ne kadar da güzel oluyor.
Sher Shah is so lucky that he got such a beautiful wife.
Şer Şah böyle güzel bir karısı olduğu için çok şanslı.
he's so cute 178
he's so handsome 49
he's so hot 26
he's so little 16
he's so funny 25
he's so sweet 53
he's so happy 18
he's sorry 51
he's so nice 39
he's so young 27
he's so handsome 49
he's so hot 26
he's so little 16
he's so funny 25
he's so sweet 53
he's so happy 18
he's sorry 51
he's so nice 39
he's so young 27
he's solid 19
he's so cool 26
he's so old 20
he's so good 24
he's so 52
so beautiful 296
beautiful 3039
beautiful boy 45
beautiful day 103
beautiful eyes 27
he's so cool 26
he's so old 20
he's so good 24
he's so 52
so beautiful 296
beautiful 3039
beautiful boy 45
beautiful day 103
beautiful eyes 27