Beautiful things translate Turkish
600 parallel translation
You'll soon feel better and then you can do more beautiful things than ever before, sir.
Yakında iyileşip eskisinden daha da güzel şeyler yapacaksınız.
All beautiful things must end... so I guess we may as well call it a day.
Her güzel şeyin bir sonu var. O yüzden, burada bitirelim.
All the beautiful things I see, these cherry blossoms, you all somehow are familiar.
Gördüğüm bütün bu güzellikler, çiçek açan kiraz ağaçları, sen... hepsi bir şekilde çok tanıdık.
But I've heard there are beautiful things in it too.
Gerçi içinde güzel şeylerin olduğunu da duydum.
Tell them about the beautiful things you saw in Europe or what kind of men make the best husbands.
- Dikkat et de içki akmasın. Parti çok eğlenceli gidiyor Phil, ne desem boş!
There's a young Italian composer. He's written the most beautiful things, and you must listen- -
En güzel şeyleri yazmış, mutlaka dinlemen gerek...
I always thought that to live like a knight without any concern we must have money and possess beautiful things as you
Bir centilmen gibi rahat yaşamak için insanın parası olması gerektiğini hep biliyordum. ve tabii ki sizin gibi güzel varlıklara sahip olmalı.
" There are so many great and beautiful things...
" Dünyamızda, tartışabileceğimiz......
Good emeralds are the most beautiful things in the world.
İyi zümrüt dünyadaki en güzel şeydir.
Suppose we make it a new house with new things, beautiful things... for a new, beautiful life for us.
Yeni, güzel şeylerle dolu yeni bir ev hazırladığımızı düşün... yeni, güzel hayatımız için.
If only men would live as brothers without hatred, seeing only the beautiful things.
Keşki insanlar kardeş gibi yaşasalar, sadece güzel şeyleri görseler.
In a way this is like a hotel... where there are beautiful things to look at, music to hear... and a little sympathy.
Bir bakıma burası, bakılacak güzel şeylerin dinlenecek müziğin ve biraz da sevginin olduğu bir otele benziyor.
I like to feed you beautiful things.
Sana hep güzel şeyler verecegim.
It's so nice to give her beautiful things.
Ona böyle güzel şeyler vermeniz büyük nezaket.
I wander about in our new neighbor... Who owned such beautiful things. Lisa!
Bu kadar güzel eşyaları olan yeni komşumuzu merak etmeye başlamıştım.
I mean I want you to paint all the beautiful things in the world.
Dünyanın tüm güzelliklerini resmetmeni istiyorum.
They're the most beautiful things I've ever had.
Sahip olduğum en güzel şey bunlar.
I'm sorry your duty made you destroy two beautiful things :
Görevinin iki şeyi mahvetmesine üzüldüm :
He said I should always have beautiful things to guide me.
Der ki her daim bana rehberlik edecek latif şeylerim olmalıymış.
All my life it's been my ambition to surround myself with rare and beautiful things.
Hayatım boyunca güzel ve nadide şeylerin çevremde olmasını arzuladım.
I wanted it to be filled with beautiful things.
Onu güzel şeylerle doldurmak istiyordum.
That's one of the most beautiful things I have in my life - the way my parents were.
Hayatımdaki pek çok güzel şeyden biri bu-annemle babamın tarzları.
The most beautiful things in life are those we don't understand.
Hayattaki en güzel şeyler anlamadığımız şeylerdir.
Just being in your beautiful store among all these beautiful things... is payment enough.
Güzel mağazanızda bunca güzel şeylerin arasında olmak... bize yeter.
So many beautiful things.
Bir çok güzel şeyler.
He loved beautiful things.
Güzel şeyleri severdi.
Gee, they have the most beautiful things in those stores.
Vay, o dükkanlarda çok güzel şeyler var.
But I can't help liking beautiful things, either.
Fakat ben de o güzel şeyleri beğenmeden yapamam
Lover and collector of beautiful things.
Güzel şeyleri sever ve koleksiyonunu yaparım.
Grace, dignity, beautiful things left undisturbed.
Huzur, itibar, bozulmamış güzellikler.
A beautiful woman should be surrounded by beautiful things.
Güzel bir kadının çevresinde güzel şeyler olmalı.
I have my friends and my work, and all the beautiful things.
Arkadaşlarım, işim ve tüm bu güzel şeylerim var.
I dream about beautiful things.
Güzel şeylerin hayalini kurarım.
All these beautiful things, broken.
Bu güzel şeyleri kırdık.
THERE'S SOME BEAUTIFUL THINGS HERE.
Burada gerçekten çok hoş şeyler var.
Then you'll be able to buy your wife such beautiful things as mine.
Sonra benim gibi, karına güzel şeyler alabilirsin.
Because I am convinced you could make really beautiful things.
Çünkü gerçekten güzel şeyler yapabileceğine inanıyorum.
Who needs beautiful things nowadays Claudia. How long will they last?
Bugünlerde güzel şeyler kimin umurunda, Claudia.
We can see that you appreciate beautiful things and this was our sister's most treasured possession
Güzel şeyleri sevdiğinizi görülebiliyor ve bu da kız kardeşimizin en kıymetli kıyafetiydi
But to sing beautiful things... and make people believe them- -
Ama güzel şarkılar söylemek... ve insanları onlara inandırmak- -
Oh, I think that's one of the most beautiful things ever written.
Yazılmış en güzel kitaplardan biri.
There are many beautiful things to see in the old part of town, museums we're trying to rebuild.
Şehrin eski kısımlarında görülmesi gereken yerler vardır. Mesela restore etmeye çalıştığımız müzemiz.
Make an appointment four beautiful things.
Bana dört tane güzel şey söyle.
A nice man, he said some beautiful things to me.
İyi bir adam, bana birtakım güzel şeyler söyledi.
The champagne, and those girls and their dancing... those beautiful silver things, and the ice, and the caviar....
Şampanya, o kızlar ve dansları... o güzel gümüş takımlar, buz, havyar...
To be... to be glad you're alive... to be grateful because people are kind to you... to be able to see some of nature's great wonders... the budding of the flowers in spring... the changing of leaves in the autumn... to be able to appreciate beautiful music... to be conscious of the beauty of tasting and feeling... and hearing only the things that are good for you.
Yaşadığın için memnun olmak. İnsanlar sana nazik oldukları için müteşekkir olmak. Doğanın mucizelerini görebilmek.
There are only two things more beautiful than a good gun ;
İyi bir silahtan daha güzel olan sadece iki şey vardır.
Night making all things dimly beautiful one veil over us both.
Ne hoş böyle karanlıklara girmek, birbirimizi hayal mayal kestirmek.
"All things bright and beautiful."
Her şey berrak ve güzel.
"All things bright and beautiful, all creatures great and small."
Her şey parlak ve güzel, tüm yaratılanlar büyük veya küçük.
I've heard nuclear war called a lot of things, but never beautiful.
Nükleer savaş hakkında çok şey duydum, ama kimse güzel dememişti.
things 422
things happen 87
things will get better 22
things change 215
things fall apart 17
things like 24
things have changed 201
things will change 18
things to do 42
things could be worse 16
things happen 87
things will get better 22
things change 215
things fall apart 17
things like 24
things have changed 201
things will change 18
things to do 42
things could be worse 16
things are looking up 44
things are going well 18
things are great 27
things are different 35
things are good 60
things are changing 33
things like this 16
things are bad 21
things are different now 78
things changed 35
things are going well 18
things are great 27
things are different 35
things are good 60
things are changing 33
things like this 16
things are bad 21
things are different now 78
things changed 35
things like that 163
things got out of hand 38
things are fine 21
things would be different 16
things are 35
things are going to change 16
things that 17
beautiful 3039
beauty 248
beautiful boy 45
things got out of hand 38
things are fine 21
things would be different 16
things are 35
things are going to change 16
things that 17
beautiful 3039
beauty 248
beautiful boy 45