Here and there translate Turkish
8,953 parallel translation
Uh, yeah, in... her cousin's in construction so I've been picking up odd jobs with him here and there.
Evet, kuzeninin inşaatında. Böylece onunla beraber orada burada garip işler buluyorum.
You know, just picking up little things here and there.
Çıkarımlarda bulunuyorum.
Cocaine in college, Ritalin here and there.
Üniversitede kokain kullanmıştım. O zamandan beri Ritalin hapı alıyorum.
My dad says I can work a few hours here and there.
- Babam birkaç saat çalışabileceğimi söyledi.
Here and there.
Zaman zaman.
The first blow happened here, and then she chased him back there, where he died.
İlk darbe burada oldu, ve sonra o, onu öldüğü yere kadar kovaladı.
There's nobody around for Miles, and after what happened to me out here, no one would ever expect I'd come here again.
Kilometrelerce yakında hiç kimse yok ve bana burada olanlardan sonra, kimse buraya tekrar gelmek isteyeceğimi sanmaz.
He says,'Paddy, you can go down there on your hands and knees and break your back in that muck or you can stay up here and sell the poor bastards everything they need - - supplies, equipment, tools, food, gambling, women, rum laced with opium.'
Ulan Paddy, ya bu diyardan gidersin ya da bu deveyi güdüp o ezik piçlere ihtiyacı olan malzeme, teçhizat alet edavat, yiyecek, kumar, kadın, afyonlu rom temin edersin.
- Yeah. Nobody was watching in there, and I'm alone in here, so...
Kimse izlemiyordu, ben de burada yalnızdım, o yüzden...
I don't know, I feel like... there's kind of something here, and... maybe we should, like,
Bilmiyorum, sanki.. aramızdaki şeylerin... belki aramızdaki şeyleri..
You brought me here to legitimize this experiment, and there's nothing legitimate about this place, Phil.
Beni buraya, bu deneye meşruiyet kazandırmak için getirdin,... ama olayların hiç bir meşru yanı yok, Phil.
They went down here, and now they are there and waiting,
Onlar buraya indi ve şimdi burada bekliyorlar.
- Because I see how hard it is for you, at school and there's so much going on around here, you know, distractions and stuff, and...
- Okulda ne kadar zorlandığını görüyorum ve evde de dikkatini dağıtacak bir sürü şey oluyor ve...
And if I get stopped at the airport, the US Embassy will... get involved, and I will face the consequences there... but one thing I can not do is be caught here.
Havaalanında durdururlarsa işe ABD Büyükelçiliği müdahale eder, işin sonuçlarıyla orada yüzleşirim ama yapamayacağım bir şey varsa o da burada yakalanmak.
And there's more fallout here and over here.
Şurası ve şurası da nükleer serpintinin yoğun olduğu yerler.
There's nothing here for me without you, and there's nothing for me back home without you by my side.
Sen olmadan burada benim için bir şey yok ve sen yanımda olmadan evimizde de bir şey yok.
I write them here, and he says it there.
Ben burada yazdım, o da orada söyleyecek.
Well, as you can see in his injuries here, there's a lot of bruising and swelling as well as areas of bleeding.
Peki, burada yaptığı yaralanmalar görebileceğiniz gibi, morarma çok ve şişlik var yanı sıra kanama alanları.
There's trouble brewing here and I can't risk it following us.
Bir bela tetikte bekliyor ve bizi takip etme tehlikesini alamam.
I think I'm looking at the box he used to hold it in, but there's nothing here except old journals and shit.
Onun kutusuna bakıyorum şu an... he used to hold it in, Sanırım. Ama eski günlüklerden ve müsvetteden başka bir şey çıkmadı
There are many people just coming here and think they are Berlin, but we are Berlin.
Buraya taşınıp Berlin olduğunu sanan çok insan var. Ama Berlin biziz.
There was a shootout between police and the thieves here in Kochstrasse...
Kochstrasse'te polis ve soyguncular çatıştı.
And since you're already in remission, there didn't seem to be any good reason to keep you here for another minute.
Gitmeye hazır olduğundan beri de, seni burada bir dakika daha tutmak için hiçbir sebep göremiyorlar.
There's another entry wound back here. Right pupil fixed and dilated, brain stem's herniating.
Sağ göz bebeği sabit ve açık, beyin sapı fıtık olmuş.
There's a phone in here with a voice memo on it, and I need you to take it to the police if anything happens to me.
Bunun içinde ses kaydı olan bir telefon var ve bana bir şey olursa... -... onu polise vermeni istiyorum.
You know, there used to be a time when you were, uh, excited about coming in here and getting your next mark.
Eskiden buraya bir başka dövme yaptırmak için heyecanlı bir şekilde geldiğin zamanlar olurdu.
Time is short, and there's someone here desperate to speak with you.
Zamanımız kısa ve burada çaresizce sizinle konuşmak için bekleyen biri var.
Maybe, maybe what we all need to do here is have everyone in the room address and own one thing that they know is out there.
Belki de yapmamız gereken şey, bu odadaki herkesin ifşa olduğunu bildiği bir şeyi kabul edip söylemesidir.
Look, I thought that since there are four of us here now, and a community is forming, it might be a good idea to get together, like, a... a weekly town hall meeting or something,
Artık dört kişi olduğumuz ve yavaş yavaş bir topluluk oluşmaya başladığı için şehir meclisi toplantısı gibi haftada bir kez böyle toplanmak iyi olabilir.
Max in here, Mark and Strauss out there? That feels right to you?
Max'in burada, Mark'ın ve Strauss'un dışarıda olması doğru mu hissettiriyor sana?
If you don't mind my saying so, Sir, there seems little point in discharging yourself from hospital and then coming to sit here like Niobe prior to being turned into stone.
Söylememde sakınca yoksa, efendim, hastaneden çıkıp buraya taştan bir Niobe heykeli gibi oturmak için gelmeniz bana anlamsız geliyor.
There was, but the equipment got moved someplace and no one here can tell us where.
Vardı ama teçhizatları başka bir yere götürmüşler ve nerede olduğunu Tanrı bilir.
There's plenty I can do for the cause here on the ground, and I'm not gonna leave you again.
Amacımız için karada da yapabileceğim bir sürü iş var ve sizi bir daha terk edemem.
Once we get into this courtroom here, we can use internal doors to move from one courtroom to the next without ever setting foot in the hallway, where there are security desks and cameras.
Buradaki mahkeme salonuna vardığımız anda iç kapıları kullanarak bir salondan diğerine güvenlik kameraları ve masaları koridora hiç adım atmadan ilerleyebiliriz.
- Yeah, we float 100 here, a 100 there, not ten fucking thousand and not with the Mexican gangs involved.
Evet de 100'lükler hâlinde borç verecektik, 10 bin değil! Ayrıca Meksikalı çeteleri de işe dahil etmeyecektik!
There is an order of priority here, and first up is Napier.
Her şeyin bir sırası var. Önce Napier'i halletmemiz lazım.
Vinegar here, oil there, and then you, uh... you tip it.
Sirkeyi buraya, yağı oraya ve sonra dökersiniz.
I'm probably gonna have to sleep on Missy's futon and get bedbugs despite the fact that there's no chance of me actually ending up here.
Sanırım Missy'nin Japon şiltesi üzerinde uyumam gerekecek ve buna rağmen tahtakurusu kapacağım. Gerçekten sonunda burayı boylamama hiç ihtimal vermiyorum.
He'd say, "and that's one of their space vessels..." And there was... the fourth invader force was here.
"Bu onların uzay gemilerinden biri" derdi... 4. işgalci kuvveti de şuradaydı.
There's no-one here but me and my Vera.
Benimle Vera'mdan baska hiç kimse yok burada.
And now there's too many up here.
Artik burada da çok oldu.
And here... There.
Buraya.
And there are no drag marks, so she was carried here, but not in the cage.
Ve uyuşturucu izi de yok, yani buraya taşınmış, ama kafesin içinde değil.
And there's some silver-colored trace here.
Şuralarda gümüş renkli izler var.
Unfortunately, the MRI is inconclusive, though there appears to be small lesions here and here.
Ne yazık ki MR sonuçları belirsiz. Burada ve burada küçük lezyonlar var.
There has been far too much of that here, far too much deceit and subterfuge, you know?
Buraya gelene kadar çok şeyler oldu çok fazla üçkağıt ve dalavere oldu.
There is someone out there for you, someone you're fated to be with, and I'm here to find him.
Dışarıda birisi var, kaderinde beraber olacağın kişi, ve onu bulmak için buradayım.
And if there's nothing useful here, we need to move on, find something else that can help.
Ve eğer burada işe yarar bir şey yoksa, Yardımcı olacak başka bir şey bulmak için devam etmemiz gerekir.
I know you saw something and you don't wanna go out there but you can't stay here.
Orada bir şey gördüğünü ve dışarı çıkmak istemediğini biliyorum ama burada kalamazsın.
If we just pull a little from here and slide it there we should be able to cover the expenses we're red-lining until, fingers crossed, we get the Kilfer grant.
Buradan biraz çekip buraya kaydırırsak dua edelim de Kilfer bağışını alana kadar sigortadan faydalanamadığımız harcalamalarımızı karşılayabilelim.
And the thing about us is we feel good things way up here but we feel bad things way, way, way down there.
İkimizin durumu şöyle aslında iyi hissedersek işler iyi gidiyor ama kötü hissedersek her şey kötüye gidiyor.
here and now 71
here and here 148
and there you go 56
and there are 45
and there's more 69
and there you have it 52
and therefore 143
and there it is 180
and there i was 26
and there it was 64
here and here 148
and there you go 56
and there are 45
and there's more 69
and there you have it 52
and therefore 143
and there it is 180
and there i was 26
and there it was 64