English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I'll let you live

I'll let you live translate Turkish

180 parallel translation
I'll let you live so you'll always remember what you caused.
Senin yaşamana izin veririm. Böylece sürekli neye sebep olduğunu hatırlayabilirsin.
Well, I'll let you work and... live in peace but I won't sit in a corner!
Pekala, çalışmana izin veririm... rahat bir yaşamın olur ama böyle bir yerde oturamam!
I'll let you live.
Yaşamana izin vereceğim.
Then I'll decree that your parents let you live here.
Ailene burada kalmana izin vermesini emrederim.
"if you'll let me in, I'll live the way you want me to live, and I'll think the way you want me to think."
"... sizin istediğiniz şekilde yaşayacağım... " "... ve istediğiniz şekilde düşüneceğim. " demek.
Tell me where the woman is. In return, I'll let you live.
Bana kadının nerede olduğunu söyle.
Please, let me live and i'll keep you alive.
Lütfen yaşamama izin verin ve ben de sizi hayatta tutayım.
I might even help you, if you'll let me live.
Hatta sana yardım edebilirim, yaşamama izin verirsen.
Enough of your idle chatter give me the bamboo pole and I'll let you live
Bu kadar martaval yeter! Bambu sopayı bana ver ben de canını bağışlayım!
But maybe if you're nice to me, I'll let you live a little longer.
Ama bana iyi davranırsan, birazcık daha yaşamana izin verebilirim.
If any one of you joins me, anyone I'll let him live.
İçinizden biri bana katılırsa, herhangi biriniz! Yaşamasına izin vereceğim.
Tang Dachuan, hand over the Jade Dragon Sword... which belongs to Lingshan and I'll let you live
Tang Dachuan! Yeşim ejder Kılıcını geri ver! ... Bize ait olanı bize verirsen hayatını bağışlayabiliriz.
Do you think I'll let you live?
Sence bu bilgiyle yaşamana izin verir miyim?
But I'll bargain with you You give me yourword you let him live until I find the gold.
Ama seninle bir pazarlık yaparım. Altını bulana kadar yaşamasına müsade edersen,
I'll let you live.
Yaşamana izin verdim.
If you cooperate, I'll let you live outside, under guard, of course.
Şayet birlikte çalışırsak, koruma eşliğinde dışarıda yaşamana izin veririm.
I'll let you live.
Canlı kalmana izin verdiğimde anlarsın.
Then I'll let you live.
Yaşamana izin veririm.
Let him live and I'll come with you, like before.
Yaşamasına izin ver. Seninle gelirim, eskisi gibi.
I will lead you to the village, if you'll let Raste live.
Raste'in yaşamasına izin verirseniz sizi köye götürürüm.
Give me the boy, and I'll let you live.
Bana çocuğu verirsen yaşamana izin veririm!
So, I says to'em, "Why don't you let me live here and I'll give you a bit of money out of my dole every week?"
Dedim ki : "Neden ben bu odada kalmıyorum size işsizlik maaşımdan her hafta biraz para veririm."
Let him live, and I'll do anything you want.
- Bırak yaşasın istediğin herşeyi yaparım.
I'll go anywhere you want. I swear on my mother's soul. Please, just let him live.
- İstediğin her yere gelirim.Annemin üzerine yemin ederim.Lütfen, sadece bırak onu.
Listen, you don't want to sleep with me or let me touch ya, I'll live with that.
Bak, benimle yatmıyor ve dokunmama izin vermiyorsun. Buna alışabilirim.
'Cause if you don't, I'll let you live.
Eğer söylemezsen, yaşamana izin veririm.
I would think they'll let you live wherever you want.
Nerede istersen yaşamana izin verirler.
Then I'll let you live
o zaman belki bağışlarım!
Let me go back to Fu-shan with you. I'll live in seclusion with you
Seninle Fu-Shan'a geleyim Orada inzivaya çekilirim.
If you let Robin live, I " ll do the most disgusting thing I can think of.
Robin'i yaşamasına izin verirsen, düşünebildiğim en iğrenç şeyi yaparım.
Guess correctly and I'll let you live.
Doğru bilirsen yaşaman izin vereceğim.
Anytime between now and midnight if any member of your family says that they need you in any way I'll let you live.
Şimdi ve gece yarısı arasında her hangi bir zamanda ailenin fertlerinden biri sana ihtiyaç duyduğunu söylerse ne şekilde olursa olsun, yaşamana izin vereceğim.
Leave the Magic Lyre here and I'll let you live.
Liri bana verirsen, yaşamana izin veririm!
I'll keep what I have. And I'll let the two of you live.
Benim olan bende kalır, ikinizin yaşamasına izin veririm.
Hand me the box, and maybe I'll let you live.
Kutuyu bana ver, belki o zaman ben de yaşamana izin veririm.
PROVE TO ME THAT YOU LOVE HIM, AND THEN I'LL LET HIM LIVE.
Bana onu sevdiğini ispatla... bende yaşamasına izin vereyim.
God, if you let me live through this, I promise I'll clean up my act... I swear.
Tanrım, beni bu şeyden kurtaracak olursan, sana söz veriyorum, bütün yaptığım şeylere tövbe edeceğim.
- I guess I'll let you live.
- Sanırım, seni öldürmeyeceğim.
- You let me live, I'll make sure...
- Yaşamama izin verirsen sana...
You find these kids and maybe I'll let you live.
Bu çocukları bulun, sizi ele vermem.
Oops, gotta go, I guess I'll let you live until tomorrow.
Ooops, şimdi gitmek zorundayım. Sanırım yarın sabaha kadar yaşamana izin vereceğim
And I said, "If you let me live I'll be a good person for the rest of my life."
"Eğer yaşamama izin verirsen hayatımın sonuna kadar iyi bir insan olacağım."
If you let me live, I'll make you a rich man.
Beni öldürmezsen seni zengin ederim.
Let him go. Perhaps I'll let you live.
Belki yaşamana izin veririm.
Let her live, or I promise, I promise you'll lose her.
Bırak hayatını yaşasın, yoksa onu gerçekten kaybedersin.
I'll let you live until you slowly bleed to death in front of your fucking kids. "
Kan kaybından ölene kadar seni diri tutarım çocuklarının önünde. "
You release him, forget what he owes you, I'll let you live.
Onu serbest bırak, sana olan borcunu unut, ben de yaşamana müsade edeyim.
And when I have my baby back then I'll decide whether I'm gonna let you live.
Bebeğimi geri aldığımda hayatınız için bir karar vereceğim.
Hey, maybe I'll grab it and let you live here for a little while rent-free.
Belki ben tutarım ve bir süre kira vermeden yaşamana izin verebilirim.
Do you think I'll let anyone live?
Birinin yaşamasına izin verir miyim sanıyorsun?
- Oh, Please don't kill me, - l'm not gonna kill you, OK, lf you let me live, I'll give you my most valued possession, Here, take it,
- Oh, lütfen beni öldürme. - Seni öldürmeyeceğim, tamam mı? Yaşamama izin verirsen sana en değerli varlığımı vereceğim, işte al onu..

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]