I'm onto it translate Turkish
280 parallel translation
Well, it feels like you better hang onto my arm or I go up like a balloon.
Şey gibi... Koluma asılsan iyi edersin, yoksa balon gibi uçacağım.
I'm onto something, but I need time to check it out.
Bir şeyler yakalamak üzereyim. Ama kontrol etmek için biraz daha zamana ihtiyacım var.
But I am onto the right branch, I take it.
Ama anladığım kadarıyla doğru şubeyi aradım, değil mi?
So, I pull myself onto it, heave my guts up...
Başımı baldırımı bota sürükleyip..
Now, if when I'd have been your age, I'd have hitched onto one single thing and stuck to it - - heh - - there's no telling where I'd be today.
Şayet senin yaşında olsaydım, tek bir amaca bağlanır ve onu bırakmazdım. Kim bilir bugün nerede olurdum.
If I were you, I'd hold onto that shovel'cause likely as not we're gonna be needin'it again.
Yerinde olsam o küreği bir kenarda tutardım çünkü büyük olasılıkla yine gerekli olacak.
Once in a blue moon I latch onto a guy with class and you mess it up.
Kırk yılın başı klas birini tavlamıştım ki her şeyi berbat ettin.
- Because I think he's onto it.
- Çünkü sanırım, farkına vardı. - Benim mi?
Lower me down onto it, and I'll pick it up.
Eğilmeme yardım et, ben alırım.
I went out onto the terrace. Oh, it was so beautiful.
Terasa çıktım, manzara muhteşemdi!
If this was my planet, Rigel iv, I'd have a dozen investigators onto it.
Eğer bu gezegen Rigel IV olsaydı, yarım düzine müfettiş atardım.
I memorized the key words and wrote them down on index cards. The night I was gonna drop it on her, I called her into the room and I said : "Hold onto your hat."
Onunla buluşacağım gece, onu arayıp dedim ki "Hazırlıklı ol" sonra elimi cebime attım.
Now, you hold onto this, I'll pump it up.
Sen şunu tut, ben pompalarım.
While he was looking in, Himmler had the deserved bad luck that from one or other of those who'd been shot in the head, he got a splash of brains on his coat, and I think it also splashed onto his face.
Dikkatle oraya bakarken, hak ettiğini buldu. Kafasından vurulan bir ya da birkaç kişiden etrafa saçılan beyin parçaları paltosuna yapıştı. Sanırım yüzüne de geldi.
It was a crashing disadvantage to me in the 1942 campaign in that I hadn't got a wireless set which would contact my air support in Rangoon, and, therefore, believe it or not, the only thing I could do was to tap in onto the railway telephone line, get the babu in the post office in Rangoon, and try and persuade him that it was vitally important for me to be put on to air force headquarters.
1942 seferinde benim için en vurucu dezavantaj Yangon'daki hava desteğimizle irtibatı sağlayacak kablosuz bir setimiz olmayışıydı ve bu sebeple, inanın ya da inanmayın yapabildiğim tek şey demiryolunun telefon hattına girmek Yangon'daki Babu isimli adama bağlanmak ve onu, hava kuvvetleri karargahımıza bağlanmanın hayati derecede önemli olduğuna ikna etmekti.
I hung onto it and hung onto it.
Onu sıkıca tuttum, elimden bırakmadım.
I'm sorry, but I'm onto something, and I think maybe it's the best I've ever done. And I wanna stick with it.
Üzgünüm ama bir iş üstündeyim ve şu ana kadar yaptığım en iyi şey olabilir bu.
They know I'm onto it and they tried to kill me.
Araştırdığımı biliyorlar ve bu yüzden beni öldürmeye çalıştılar.
Everything that was bad in it I took onto myself and will carry with me.
İçinde kötü olan ne varsa hepsini üzerime aldım. Onlar benimle anılacaklardır.
Among the many things I believe in, there is also hate. But there's a little too much of it in him... and he unloads it onto me.
İnandığım her şeyin arasında, nefrete de inanırım ama o adamda bundan fazlası var, ve bunu benden çıkarıp duruyor.
Yeah, I expect they'll get onto it now.
Evet. Sanırım artık özüne inecekler.
Listen, I'd really appreciate it if you could give me directions back onto the expressway.
Otoyola nasıl çıkacağımı tarif edebilirseniz... çok memnun olurum.
I got someone onto it.
Birini aradım bile.
I need to hitch it onto my car, but I can't do it alone.
Onu arabama takmam lazım, ama tek başıma yapmam mümkün değil.
I'll get Valerie onto it.
Valerie'ye hazırlatacağım.
I'll lift the boar onto my shoulders. It is mine!
Onu omuzlarımda ben taşıyacağım.
I ´ ve hung onto the Who ´ s helicopter as it flew away.
Who'nun helikopterine asıldım, üstelik uçuyordu.
When she ran out onto the court, wasn't it the most out-of-it thing ever, or did I blink?
Sahaya koşması çılgın değil miydi, yoksa yanlış mı gördüm?
- Play it your way. But I'm onto you.
- Oyununu bildiğin gibi oyna ama gözüm üzerinde.
I'm sorry for holding onto him for so long, it was selfish of me.
Onu böyle bu kadar uzun süre beklettiğim için çok üzgünüm, çok bencilceydi.
Hold onto it and I'll get one good shot at its napper.
Sen sıkıca tut, ben de bir tane patlatayım.
I hang onto you the entire way down. It's a nice, safe, secure feeling.
Aşağıya kadar sana sarılacağım.
I tried to empty it onto him, but there was always more, ya know?
Ona başaltmaya çalıştım ama her zaman daha fazlası vardır bilirsiniz.
I tried to empty it onto him, but there was always more, you know?
Ona başaltmaya çalıştım ama her zaman daha fazlası vardır bilirsiniz.
I gotta go get it. Okay, fine. In the meantime, I'll just hold onto her for safekeeping.
Bu arada ben de onu güvende tutarım.
If I took the life-form onto the holodeck and release it to Grendel, maybe they'll understand and release our people.
Eğer bu hayat formunu Holografik güverteye koyacak olursam, bu Grendel'i serbest bırakacaktır, belki de bunu anlayıp onlarda bizim insanlarımız serbest bırakacaklardır.
First bird goes,'I'd hang onto it then ask round the next night to see if anyone's lost it.'
Birinci olasılık'Onu almak ve bir sonraki geceki müşterilere, beş sterlin kaybeden var mı? 'diye sormak.
I'm gonna twist off your head and spike it onto the floors of a nightmare you can't even imagine!
En kötü kâbusun olacağım.
You're friend is thinking about jumping onto my ship and I'm not gonna let her do it.
Arkadaşın gemime atlamayı düşünüyor. Ve ben onun bunu yapmasına izin vermeyeceğim.
I held onto the sword, I didn't even drop it.
Kılıcı tutmaya çalışıyordum, onu bırakamadım bile.
I hold onto it, we wait till they find the plane. If nobody mentions it, we split it up, and we move away.
Bunu saklayacağım, uçak bulununcaya kadar bekleyeceğiz, kimse bundan bahsetmezse bölüşeceğiz ve burayı terk edeceğiz.
So when you ask me would I be upset, if someone came onto that land, and desecrated it, land that's part of the town that I love, my answer to your question, Mr Schlichtmann...
Biri arazime girip onun kutsallığını bozarsa, üzülür müyüm, evet üzülürüm. bu topraklar benim aşık olduğum şehrin bir parçası. sizin sorunuza cevabım Bay Schlictmann...
Don't worry, I'm onto it.
Üzülme, toparlıyorum.
I'll tell you the details later but it's about my client who is onto something very dangerous. Let me tell you again. If you don't protect me...
Detayları daha sonra anlatırım ama konu, çok tehlikeli işlere bulaşan bir müşterimle ilgili.
I guess I just... failed to translate that vision onto film... bring it to life.
Ama gördüklerimi filme yasıtamadım sanırım... Hayata geçiremedim.
I mean, I didn't hold onto it for 16 years just to lose it in one drunk fleeting moment in some skanky back seat of a late model american car, ok?
Yani 16 yıldır onu... sarhoş bir anda ve eski bir Amerikan arabasının iğrenç arka koltuğunda... kaybetmek için beklemedim tamam mı?
I had to deflect it onto everybody else.
Suçu başkasına attım.
I had to hold it at arm's length so that what I chose to believe was drool wouldn't run out onto my shoes.
Salyaları ayakkabılarıma akmasın diye onu kendimden uzakta tutmaya çalıştım.
Hang onto it and I'll come get it when I need it.
Sen sakla, ben lazım olunca gelir alırım.
I had to steal back the cloaking device you lost and get it onto our ship.
Kargo limanına zorla girip kaybettiğin perdeleme cihazını çalmak ve gemimize götürmek zorunda kaldım.
Either way, I figure it's something you can grab onto.
Sanırım ne demek istediğimi anladın.
i'm onto you 39
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it is good 116
it's okay 22028
it's ok 4874
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's okay 22028
it's ok 4874
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's not 5855
it's all right 8832
itch 25
it's about damn time 34
itself 24
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's a girl 287
it's all right 8832
itch 25
it's about damn time 34
itself 24
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's a girl 287