In it translate Turkish
367,762 parallel translation
I'm not in it? " She's, like," You're not in it, but he wants to change it. "
" Evet, yoksun ama değiştirmek istiyor.
I put one of those iodine tablets in it.
İçine iyot tableti koydum.
You should invest in your own shovel if you're in it for the long haul.
Uzun süreli bunun içindeysen kendi işini kendin yapacaksın.
The tox lab said there was nothing in it.
Toksikoloji laboratuarı içinde hiçbir şey olmadığını söyledi.
You're, like, "Take it easy, man. It's 7 : 30 in the morning."
Sen de "Sakin ol oğlum, saat sabahın yedi buçuğu." diyorsun.
In their heads, they can make a cute guy rich, but you can't make a rich guy cute. I'll prove it to you.
Tatlı biri zengin olabilir ama zengin biri tatlı olamaz diyorlar.
It looks like we're trying to stuff you in a suitcase.
Sizi çantaya tıkmaya çalışıyormuşuz gibi görünüyor.
It's the only time in adult life where you actually use geometry.
Gerçek hayatta geometri kullanabildiğimiz tek alan olabilir.
And I was, like, "I remember the sentiment. I don't think I would have said it in such a hacky, 1970s way."
"Bu tarz bir şey demiştim ama böyle 70'ler tarzı, klişe bir şekilde söylememişimdir." dedim.
But I knew this might be the last time I would see him, so... it was hard to know how to be... affectionate with a guy I hadn't been affectionate with in 30 years, so...
Ama onu son görüşüm olabileceğini biliyordum, o yüzden... 30 yıl boyunca sevgi göstermediğim birine sevgi göstermeyi becermek kolay değildi.
So, I opened it on the street in New York, and I'm scrolling down, and it says, like, " My son Joe gets one-tenth.
New York'ta, sokakta yürürken açtım, okuyorum işte. " Oğlum Joe, onda birini alacak,
What say you open it up, stick your head in and take a gander?
Onu açıp, kafanı içine sokarak hızlıca bir göz atmaya ne dersin?
I didn't really care what Richard game had to tell me until I found out he was dead, and now it's all I want to know.
Öldüğünü öğrenene kadar Richard Game'in bana söyleyecekleri umurumda değildi artık bilmek istediğim tek şey bu.
It's in my apartment.
Şu an dairemde.
It's in the lining of a red silk dress.
Kırmızı bir ipek elbisenin astarında.
It's going to break my heart to put a bullet in his head, but that's what will happen unless you tell me who at your bank is coming after me.
Kafasına sıkmak vicdanımı sızlatacak ancak bankanda peşimden kimin geldiğini söylemediğin sürece böyle olacak.
It's a good thing the Sandinistas don't have access to the same satellites as the CIA
Sandinistas'ın CIA'in bazı uydularına erişimi olmaması iyi bir şey.
It's in mint condition, brand-new.
Kullanılmamış, yepyeni.
Can you... Can you put it in the trunk?
Onu... bagaja koyar mısın?
We put it in a tree 5 miles east.
8 kilometre doğuda bir ağaca koyarız.
Bringing them all together, in one location, it's dangerous.
Hepsini bir araya getirmek. Tehlikeli olur.
But it's not a 501 ( C ) ( 3 ), and it's not listed in any directory of non-profits that I can find.
Ancak bu 501 değil ve bulabileceğim kâr amacı gütmeyen herhangi bir dizinde listelenmiyor.
Well, it was remarkably generous given that I locked you in the trunk of a car.
Seni bir arabanın bagajına tıktığımı düşünürsek oldukça cömert davranıyorsun.
It was all busted in, and there you were.
Her yer darmadağınıktı ve sen de oradaydın..
It's in our nature to betray.
İhanet etmek doğamızda var.
[narrator] In other words, Troy had what it took to check her box.
Diğer bir deyişle Troy, kutusunu işaretlemek için gerekenlere sahipti.
In fact, while we're at it, I think we should look at prospective students with more community service experience, and everyone benefits from smart, passionate young people volunteering.
Aslında hazır başlamışken daha çok toplum hizmeti deneyimi olan aday öğrencilere de yönelmeliyiz.
I never would have thought of opening a charter school in Africa if it weren't for my law school roommate Fahim.
Hukuk fakültesinden oda arkadaşım Fahim olmasaydı Afrika'da özel okul açmak aklımdan bile geçmezdi.
You know, I really want to get at you, but I'm not sure how to do it in a respectful way, random hot feminist.
Seninle iletişim kurmak istiyorum ama saygılı şekilde nasıl yaparım, bilemiyorum tanımadığım seksi feminist.
Hell, it's in the title.
Mırıldanacak mıydım?
Reggie... my comrade-in-arms, it was Gabe who dropped the dime to the pigs.
Reggie silah arkadaşım. Aynasızlara öten Gabe'miş.
I just lost it in front of the ladies in payroll.
Sadece, onların önünde kendimi kaybettim.
In Maryland, it must've been 90 degrees.
Maryland'de hava 32 derece olmalı.
It's hard to imagine in the absence of physical contact, but certainly not impossible.
Evet. Fiziksel temasın eksikliğini hayal etmek zor. ama kesinlikle imkansız değil.
It appears he was trying to isolate the enzyme in her blood that shields her from Luschen's.
Onu hastalıktan koruyan kanındaki enzimleri ayrıştırmaya çalışıyor gibi gözüküyor.
But in the end, it's all that we're left with, isn't it?
Ama sonunda, geride kalan tek şey bu değil mi?
I stepped in and took it.
Araya girdim ve aldım onu.
But lately, I can smell it in the air around me.
Ama son zamanlarda, etrafımdaki sinsiliği hissedebiliyorum.
Aram, check that local PD has shut down the roads - 10 miles in every direction. - On it.
Aram, yerel polislere her yöne 3 km mesafedeki yolları kesmelerini söyle.
And I guess it's kind of hitting me right now as I'm talking in my soothing voice.
Ve sanırım sakinleştirici sesimle konuşurken vuruluyorum.
It feels like a death in the family.
Aileden biri ölmüş gibi.
But in all fairness, it is your fault.
Ama bütün tarafsızlığımla, bu senin suçun.
When we were in the park the other night, you said something about our relationship that... It kind of caught me off guard a little bit.
Geçen gece parktayken ilişkimiz hakkında bir şeyler söyledin beni biraz hazırlıksız yakaladı.
No, I borrowed this fancy necklace from Jill for a date, and now I can't find it.
Hayır, bir randevu için Jill'in pahalı bir kolyesini ödünç almıştım ama şimdi bulamıyorum.
And you're sure it didn't end up in the backseat of your date's car?
Randevu arabasının arka koltuğunda olmadığına emin misin?
He checked it out and found the body in the ravine.
Kontrol etti ve vücudu vadiye kurdu.
I was wondering it maybe you would like to kick the door in.
Merak ediyordum belki de içeri girmek istersiniz.
So well, in fact, that it made me crazy.
Aslında, bu beni delirtti.
Make it less. He's in the house.
Daha azını yapın.
Yeah. Two unsubs in a town this small seems unlikely, but it's not impossible.
Bu kadar küçük yerde iki şüphelinin olması sıradışı olsa da imkansız değil.
It's also two murders in under 24 hours.
Ve 24 saat içinde iki cinayet işledi.
in italy 75
in italian 44
in itself 16
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
in italian 44
in itself 16
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it is good 116
it's okay 22028
it's ok 4874
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
it's cold 680
it is good 116
it's okay 22028
it's ok 4874
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's not 5855
it's all right 8832
itch 25
it's about damn time 34
items 25
itself 24
it's a boy 347
it's cool 1584
it was 5878
it's not 5855
it's all right 8832
itch 25
it's about damn time 34
items 25
itself 24
it's a boy 347
it's cool 1584