It all adds up translate Turkish
126 parallel translation
It all adds up to one thing :
Bu neticeye vardım :
No matter how I figure, it all adds up that Payne Air is just about broke.
Ne kadar hesaplasamda anlamı yok, bu Payne Havayollarının parasız olduğu anlamına geliyor.
I should like to ask Mr. Rice what it all adds up to.
Bay Rice'a tüm bunların ne anlama geldiğini sormak isterim.
It all adds up... and places our friend in the morgue right smack at the scene of the crime.
Bütün veriler... morgdaki dostumuzun suç mahallinde bulunduğuna işaret ediyor.
It all adds up to the same thing :
Bütün bunların bir tek açıklaması var :
It all adds up to a confession, except she said you killed him.
Tam bir itiraftı ama katilin sen olduğunu söyledi.
It all adds up.
Hepsi biraraya geliyor.
It all adds up, Mrs. Holland, 26 here, 26 there.
Hepsi toplanır, Bayan Holland, 26 buradan, 26 şuradan.
There's a medical term for it, but it all adds up to blacking out now and then for quite a while.
... ama tüm verilerden şuurunu bir süre için kaybettiği anlaşılmakta.
It all adds up.
Hepsini toplamış.
- It all adds up to a sinister riddle.
- Her şey kötü bir bulmaca gibi.
When the shooting stops and the dead buried and the politicians take over, it all adds up to one thing, a lost cause.
Ateşkes yapıldığı zaman ve ölüler gömüldüğünde ve politikacılar yönetimi ele alınca, her şey tek bir şeyde toplanır. Ümitsiz bir davada.
It all adds up now.
Artık her şey anlaşıldı.
You said I was to do the thinking for both of us. Well, I've done a lot of it since then and it all adds up to one thing : You're getting on that plane with Victor where you belong.
İkimiz için benim karar vereceğimi söyledin ve Victor'la o uçağa biniyorsun.
It all adds up to the same thing, killing.
Hepsi aynı anlama geliyor : Öldürmek.
It all adds up.
Her şey birbirini tamamlıyor.
This is what it all adds up to.
Artık sona doğru geliyoruz.
Now, as I said, uh, I'm not sure what it all adds up to, but, uh, I think we ought to investigate- -
Şimdi, dediğim gibi, eh, neye varır, emin değilim, fakat, eh, sanırım, araştrmamız gerekiyor...
More disappointed than anything. But it all adds up, I guess.
Evet... şaşırmaktan çok hayal kırıklığına uğradım.
Yeah well it all adds up doesn't it I mean its my valuable time you're taking up, it costs
Tamam, hepsi ücrete dahildir. Demek istediğim mesai saatinde beni meşgul ediyorsun. Bunun da bir bedeli var.
Holiday surcharge and no lunch breaks... it all adds up.
ücretli tatil ve ve öğle tatili yok... çok makul duruyor.
No, it all adds up, only...
Hayır, akla yatkın bir açıklama, yalnız...
- It all adds up.
- Biraz buraya, biraz oraya.
Clown, balloons, bomb. It all adds up.
Palyaçolar, balonlar, bombalar.
All she's put you through. Maybe you finally realized it all adds up to a big, fat zero.
Belki sonunda bütün bunların toplamının kocaman şişko bir sıfır olduğunu farkettin.
It all adds up.
Hepsi bir araya toplanıyor.
It all adds up!
Her şey yerli yerine oturuyor!
It all adds up.
Hepsinin bir anlamı var.
Including all three-star hotels and economy class plane seats it all adds up to $ 10,000.
Üç yıldızlı oteller, "ekonomik sınıf" uçak biletleri... hepsi 10.000 $ kadar tutar.
It all adds up.
Tek anlamlı olan bu.
Some of'em were true, most of them weren't... but I thought about it, and it all adds up to one thing- - you're gettin'on that plane where you belong--with Barry.
Bazıları doğruydu, bazıları değildi fakat bunun hakkında düşündüm ve hepsi bir şeyle sonuçlandı... Barry ile ait olduğun yere, bu uçağa bineceksin.
I can't run like you, but I can still get 10.6s... and it all adds up the same way.
Senin kadar hızlı koşamıyorum, ama kısa deparlarda fena değilim. Aynı hesaba gelir.
Their average day is probably a good 5 % longer than ours. It all adds up.
- Onlar günlerin yüzde beşini bizden daha uzun süre birlikte geçiriyor.
And it all adds up to you feeling alone.
Her şey yalnızlık hissinle örtüşüyor.
- Right. It all adds up, ladies and gentlemen,
Sonuç olarak bayanlar ve baylar,
BATMAN : It all adds up.
Üst üste koyunca anlamlı oluyor.
I don't know how that is, the math, but somehow it all adds up.
Nasıl bir matematik hesabı bilmiyorum ama öyle.
No matter how you do the math, it all adds up to you going down.
Ne kadar hesap yaparsan yap, her türlü işin bitecek.
All this experience I'd like to share not that it all adds up, not that you care
Bu haksızlık. Oysa bütün tecrübelerimi paylaşmak isterdim sık sık.
But it all adds up... quick.
Hepsi de akla yatkın... çabuk.
I don't think it all adds up.
Hepsinin anlamlı olduğunu sanmıyorum.
It all adds up.
Her şey akla yatkın.
It all adds up.
böylece parayı toplarız.
It all adds up.
Her şey ortada.
I check trial balances, I post the general ledgers and all it adds up to is numbers.
Geçici bilançoları kontrol ediyorum, ana defteri potalıyorum ve vardığı nokta rakamlar.
It all adds up.
Bunlar da piyangoları.
But once you wipe away all that camouflage... it still adds up to grand larceny.
Merhaba, Bay Galesko. Üzgünüm, geç kaldım, Al.
It all adds up.
Gayet makul.
It all adds up- - I mean, the pleasantness, the spending and the haircut.
Hoşluğu, cömertliği saç tıraşı.
All adds up to rather a lot, doesn't it?
Bütün bunlar oldukça ağır, değil mi?
- It all adds up.
- Şimdi her şey anlaşılıyor.