It fell translate Turkish
3,269 parallel translation
Look, it fell in water.
Ha, işte suya düştü.
I took it home, I put it on a cabinet in the living room, and then Snowy chased the cat and knocked it over, and it fell.
Eve götürdüm, salondaki vitrinin üstüne koydum. Milu kedi kovalarken çarptı ve gemi düştü.
No, listen, he was climbing a bookshelf, okay, and it... it fell back on him, and...
Hayır, dinle. Kütüphaneye tırmanıyormuş, birden üzerine devrilmiş ve korkmuş ve bir anda patlamış...
It fell into your lap, but it landed you on national television!
Kucağına düştü fakat seni ulusal televizyona çıkarttı!
Now stick it back in, it fell out.
Şimdi onu tekrar içeri sok, dışarı çıktı.
I was looking for my sweater and it fell out...
Kazağımı arıyordum ve o yere düştü...
To fall asleep with ether But against all odds It fell on me
eter ile uymak niyetindeydim ama tüm garipliklere rağmen üstüme düştü tabii uyarmadan daha önce hiçbir kız..
You said you couldn't go to homecoming with me because it fell on the anniversary of your father's death?
Babanın ölüm yıl dönümüne geldiği için bana evime gelemeyeceğini söylememiş miydin?
It fell from under the wallpaper.
- Duvarkâğıdının altına düşmüş.
- It fell.
- Düştü.
It fell down the back of the sofa!
Sonunda içim rahatladı!
And then it fell out again.
Ama yine yuvadan düşmüş.
It fell.
Yere düşmüştü.
It fell down the hole.
Deliğin içine düştü.
KNOCKED ON THE DOOR, AND IT FELL OPEN.
, Kapıyı çaldı VE AÇIK DÜŞTÜ.
Yeah, but that's a plane that fell apart at... think it fell apart at 30 thousand feet.
Evet ama uçak 30.000 feet'te düşmeye başladı.
It fell apart pretty quick.
Oldukça hızlı dağıldı.
I was not expecting 5': that, it fell on me.
Bunun olacağını hiç tahmin etmezdim, birden oluverdi.
It fell off the wagon.
Vagondan düşmüş.
Did it hurt when you fell down from heaven?
Cennetten düştüğün zaman bir yerin acıdı mı?
It fell off.
Kendiliğinden çıktı.
The first time I ever slept with Maggie back in college, she fell asleep right here and she left, like, a little pool of drool but it didn't really bother me.
Maggie'yle üniversitede ilk yattığımda burada uyuyakaldı ve buraya salyası aktı. Rahatsız olmadım.
I felt it'cause you fell on my head.
Hissettim çünkü kafama düşmüştün.
When you started spending time with her, it all fell apart.
Bu kız deli be!
It was probably on the way to the Mac Store and fell off the truck.
Büyük ihtimalle Mac dükkanına giden bir kamyondan düştü.
There's only one point of impact and it's severe enough that she fell from a 12-foot height, not rolling down the stairs.
Merdivenlerden yuvarlanarak değil de 3.5 metre yukarıdan yere düşmesinin şiddeti ve aldığı darbe buna yeterli olur.
And it was cold outside, and we just fell asleep.
Dışarısı da soğuktu ve biz de uyuyakalmışız.
Aldo... it would be best if I fell ill like Segni, right?
Aldo... Ben de aynı Segni gibi hastalansam hiç fena olmazdı, değil mi?
Obelix fell in it as a baby.
Oburiks bebekken iksirin içine düşmüş.
You fell for it!
Hem de öyle böyle yemedin!
We... we fell to the floor and then he grabbed it. And he ate it.
Sonra yumruklaşmaya devam ettik yere düştük, ruhu yakaladı ve yedi.
I can't believe he actually fell for it!
Bunu yediğine gerçekten inanamıyorum!
Reaching for it, she pricked her finger and three drops of blood fell.
Güle uzanıp parmağını deldi ve üç damla kan yere düştü.
I figured, for sure, you'd knock me out with one fell swoop of poison. But you would extend it over a series of months.
Beni tek seferde öldüreceğinden emindim ama aylar sürecek bir zehirleme planı yapabiliyorsun.
And it's a good that we were, because your pig fell in the pool, man.
İyi ki buradaymışız, çünkü domuzun havuza düşmüştü, ahbap.
He fell for it.
O bunun için düştü.
Actually, he fell off a moving car... it was an accident, dad.
Bir arabadan yola düştü. Bir kazaydı, baba.
I fell but it doesn't hurt.
Düştüm ama acımıyor.
It's uh... your totem man fell off the wall.
Onun odasından... sandalyedeki oyuncaklar yere düştü herhalde.
Do you remember when I went to New York, and I fell on my face out there trying to make it n the movie business?
New York'a gittiğimi ve film sektöründe tutunmaya çalışırken çuvalladığım zamanı hatırlıyor musun?
Would it help if I told you I fell in love over the whole thing?
- Aşık oldum desem?
- "Fell short." It's a typo.
- Kısa hissetmek
- I fell, and it hurts a lot.
- Düştüm, çok ağrıyor.
I knew it was wrong, but.. I fell in love with him.
Yanlıştı, biliyorum ama ona aşık oldum.
A kid fell into it and died.
Bir çocuk içine düştü ve öldü.
Well, that, and the also a piece of peanut butter bread fell on a piece of jelly bread. Okay, but that's it.
Bi tek bu var ve hoşuma gidiyor bu
- I get it. Our young iconoclast fell in love with the middle class.
Gelenekleri hiçe sayan delikanlımız orta sınıf kadına aşık olmuş.
And if I carry it around with me in my jacket pocket it is because... at least here, like this, I fell closer to you.
En azından onu ceketimin cebinde bu şekilde taşırsam... seni yakınımda hissederim.
God, it's just... Just fell asleep, I guess, after that.
Tanrım, sadece... uyuyakalmışım, sanırım, sonunda.
And the real kicker- - and it's the truest part of that whole fucking script- - is I fell in love with her, Hank.
Tüm yazının en doğru kısmıysa... Kızına aşık olduğum, Hank.
As inconvenient as it may seem, Rodrigo, she fell in love.
Ne kadar uygunsuz görünse de, Rodrigo... O aşık oldu.
fellas 2244
fella 381
fellows 227
fellow 75
fell 84
fellow citizens 25
fell in love 32
fell asleep 35
it feels so good 63
it feels right 28
fella 381
fellows 227
fellow 75
fell 84
fellow citizens 25
fell in love 32
fell asleep 35
it feels so good 63
it feels right 28