May i see translate Turkish
2,166 parallel translation
May I see the photograph, please?
- Resmi görebilir miyim?
May I see the note that is in question?
Sorguladığınız çeki görebilir miyim?
May I see Dr. Dararai Suwamongkol?
Dr. Dararai Suwamongkol'u görebilir miyim?
May I see it?
- Bakabilir miyim? Bakabilir miyim?
- May I see it?
- Görebilir miyim?
All right, may I see them, please?
Tamam, görebilir miyim onları lütfen?
May I see the manager, please?
Müdürle görüşebilir miyim?
May I see your sword, Commander?
Kılıcınızı görebilir miyim Komutan?
May I see?
Bakabilir miyim?
May I see those?
Bakabilir miyim?
May I see?
Görebilir miyim?
- May I see?
- Bakabilir miyim?
May I see that? Sure.
Bakabilir miyim?
May I see it?
Görebilir miyim?
May I see your funny face?
Güldürücü bakışını görebilir miyim?
May I see your tickets, please?
- Evet. Biletlerinizi görebilir miyim lütfen?
May I see your ticket, please?
Biletlerinizi görebilir miyim lütfen?
Hello? May I see your driver's license, please?
Ehliyetinizi görebilir miyim lütfen?
May I see your ID?
Kimliğini görebilir miyim?
How charming may I see?
Mutti bir erkek. - Çok hoş, görebilir miyim?
May I see your purse?
Çantanıza bakabilir miyim? Makyaj malzemesi.
May I see your warrant, gentlemen?
İzin belgenizi görebilir miyim, beyler?
Mr and Mrs Durrant, may I see you, please?
Bay ve Bayan Durrant, sizinle görüşebilir miyim?
Excuse me, but may I see your invitation?
Affedersiniz, davetiyenizi görebilir miyim?
May I see the file?
- Dosyaya bakabilir miyim?
May I see your mistress?
Prenses'i görebilir miyim?
- May I go see the pigeons? - You may.
- Güvercinlere bakmaya gidebilir miyim?
I may never see him again, I need to tell him... um, detective... yes?
Onu bir daha göremeyebilirim, ona söylemeliyim... Dedektif.
I CAN'T SEE! I DON'T KNOW WHERE I AM.
- Dinle mayın yüzünden ayağından yaralandın.
Well, I could show you some pictures, but you may not want to see that much of me.
Bir kaç fotoğraf gösterebilirim ama orada beni de görmek pek hoşuna gitmeyebilir.
Though I may say, Miss Jessie, what a pleasure it is to see you looking so unaltered.
Söylemeliyim ki sizi böyle değişmemiş görmek büyük zevk Bayan Jessie.
May I call to see you as soon as I return?
Döner dönmez sizi görmeye gelebilir miyim?
I know I said that followers were not permitted, but if you do meet with such a man, and you come to me, and tell me, and I find him quite respectable you may see each other once a week.
Biliyorum aşığa izin yok demiştim, ama böyle bir adamla karşışır ve bana gelip söylersen, ben de onu saygıdeğer bulursam, ... birbirinizi haftada bir kez görebilirsiniz.
I may not be a smart man But I know a good bargain when I see one
Zeki birisi olmayabilirim ama uygun fırsatları değerlendiririm.
May I perhaps see you tonight?
Bu gece seni görebilir miyim?
I see my mother with a few light books at her hip, standing at the pillar made of tiny bricks with the wrought-iron gates still open behind her, its sword-tips black in the May air.
Elinde taşıdığı birkaç hafif kitapla dolaşan annemi görüyorum. Ufak tuğlalarla, dövme demirden inşa edilen kapının yer aldığı sütunun orada bekliyor. Kapı hâlâ açık ; sivri uçları Mayıs gününü siyaha boyuyor.
If I may, let me tell you the bottom line as I see it.
Eğer yapabilirsem sana esas noktayı gördüğüm gibi söylemem izin ver.
I was told by the commissioner that I may assist these people in any way I see fit.
Temsilci bana bu insanlara uygun gördüğüm şekilde yardım edebileceğimi söyledi.
Did you see May?
May'i gördün mü?
See, Booth may have his grand agenda but I got one on my own too.
Anladın mı, Booth'un kendi yapacakları vardı, ama benim de vardı.
Either I speak with Jessica, or you may not see your little boy for a very, very long time.
Ya Jessica ile konuşurum, ya da küçük oğlunu çok ama çok uzun bir süre göremeyebilirsin.
I went to see May.
May'i görmeye gittim.
It may take you a while to see that, but I can wait.
Görmen zaman alacak ama bekleyebilirim.
- Mr. Danes, I need you to refrain... - And I may live above a diner, and some people may see me as a hermit...
- Evet, bir lokantanın üstünde yaşıyor olabilirim ve bazı insanlar beni münzevi olarak görebilir.
See, I may have asked Rico to give you a raise, and it may have not gone as well as I'd hoped.
Rico'dan sana zam yapmasını istemiş olabilirim, ve görüşme umduğum gibi gitmemiş olabilir.
Mr Vice President, if I may, in light of the developments at CTU, do we not wanna delay this launch and see what Bauer gets out of Gredenko?
Sayın Başkan Yardımcısı, izin verirseniz CTU'daki gelişmelerin ışığında bu fırlatmayı ertelemek ve Bauer'ın Gredenko'dan neler öğreneceğini görmek istemiyor muyuz?
I can see why. I mean, th-that halibut was... that, may have been the best halibut I've ever had.
Sebebi belli.Yani, bu * halibut... şimdiye kadar yediğim en lezzetli halibuttu.
Well, if that's the case, i want to go to the last crime scene To see where he may have been hiding.
Ben son olay yerine gidip saklanabileceği yerleri görmek istiyorum.
I may be fucked up right now but I can see it, he's not the guy for you.
Şu sıralar zıvanadan çıkmış olabilirim ama o adamın senin için uygun kişi olmadığını görebiliyorum.
See... I may be Kira.
Ben, bilmiyor olsam bile,
I may never see Lily again.
Lily'i bir daha göremeyebilirim.
may i see it 88
may i see him 16
may i see her 22
may i see them 17
may i see that 20
may i come in 435
may i help you 738
may i take your order 44
may i 1883
may i be excused 50
may i see him 16
may i see her 22
may i see them 17
may i see that 20
may i come in 435
may i help you 738
may i take your order 44
may i 1883
may i be excused 50
may i go 47
may i sit down 84
may i sit here 16
may i ask your name 24
may i speak to you for a moment 23
may i present 30
may i ask 288
may i ask you something 69
may i join you 87
may i ask you a question 99
may i sit down 84
may i sit here 16
may i ask your name 24
may i speak to you for a moment 23
may i present 30
may i ask 288
may i ask you something 69
may i join you 87
may i ask you a question 99