May i see her translate Turkish
119 parallel translation
- May I see her, please? - Why, of course.
- Onu görebilir miyim, lütfen?
May I see her? - Yes, of course.
Onu görebilir miyim?
May I see her, Third Uncle?
Onu görebilir miyim, Büyük Amca?
May I see her now?
Şu anda onu görebilir miyim?
- May I see her?
- Görebilir miyim?
Now may I see her, please?
- Şimdi onu görebilir miyim?
May I see her? Of course.
O bunu biliyor mu, onu görebilir miyim?
- May I see her?
- Onu görebilir miyim?
Then may I see her just once before I go?
O zaman gitmeden önce onu görebilir miyim?
May I see her?
Karını görebilir miyim?
May I... may I see her... alone?
Onu. Onu yalnız görebilir miyim?
May I see her?
Onu görebilir miyim?
- May I see her?
- Bakabilir miyim?
May I see her, on your behalf?
Şuna bir göz atabilir miyim, yani onun iyiliği için?
May I see her?
Görebilir miyim _
May I see her chart from the last procedure, please?
Bir önceki ameliyatın kayıtlarını görebilir miyim, lütfen?
So, if you continue to stay around me... then I guess you may get to see her again?
Sürekli yanımda dolaşırsan onu tekrar görebilirsin değil mi?
I will continue to watch her and see if she has anything to do with Cha Hee Joo. And what else she may know.
O kadını izleyip Cha Hee Joo ile bir ilişkileri var mı yok mu öğrenmeye çalışacağım.
You see, we've always been joint, as you may say and, uh... well, would it be asking too much, sir john, if a part, i mean, any part that you... ohh.
Bilirsiniz, biz her zaman birlikteydik ve... Ona da bir rol verseniz çok şey mi istemiş olurum, Sir John?
I may speak to the Baron anytime I see him?
Her gördüğümde Baron'la konuşabilir miyim?
You see, it's all built up around personalities, see which I figure you may be one of.
Her şey şahsiyetin arkasında gizlidir ki sanırım seninki güzel.
I don't want to jam you up, but I may have to see her again.
Başın ağrısın istemem Ted ama onu bir kere daha görebilirim.
Because if I did... that would mean that you were real... that you belonged to me... and that they couldn't take you away from me... whereas now they can send you away... and leave me to wonder if I'll ever see you again... or whether I may wake up... and find I'd dreamed you.
Çünkü takarsam bu senin gerçek olduğun bana ait olduğun ve seni benden ayıramayacakları anlamına gelirdi. Oysa şimdi seni uzaklara gönderip, beni acaba bir daha görebilecek miyim acaba her şey bir düş müydü, diye merak içinde bırakabiliyorlar.
May I come see her every now and then?
Arada bir gelip onu görebilir miyim?
But this time I see the courage of your gesture, and that I may cause you both to be condemned again.
Ama bu sefer hareketinizde cesaret görüyorum,... ve her ikinizin de yeniden mahkumiyeti neden olabilirim.
I will, of course, want to see each of you tomorrow, if I may, in line of duty.
Yine de yarın her birinizi mümkünse görev icabı görmek isterim.
Well, may I go down and see her?
Onu görebilir miyim?
I do not mean to say but that there are many fathers who would set a much higher value on the happiness of their daughter than on the money they may have to give for their marriage and who would try to see in a marriage that sweet conformity of tastes which is a sure pledge of honour, tranquillity and joy, and that...
Kızlarının mutluluğunu evlilik için harcayacakları paradan daha fazla önemseyen, onların isteklerini kazançlarına feda etmeyen, evliliklerinde her şeyden önce sevgi, huzur ve mutluluğu yakalamalarını isteyen babaların sayısı pek de fazla değil...
I'm sorry, no one may see her. She's resting'Doctor's orders.
Üzgünüm, dinleniyor.
And may I add that it's nice to see a woman in a robe who's not wearing fuzzy slippers and a bag of Doritos in her lap.
İzlinizle söylemek isterim. üzerinde cüppe olup da ayağında tüylü terlikler ve kucağında bir paket mısır cipsi olmayan bir kadın görebilmek büyük bir zevk.
I won't let her go until I see May
May'ı görmeden onu bırakmam.
I may never see her again, so I came to say goodbye.
Onu tekrar göremeyebilirim, hoşçakal demeye gelmiştim.
If I'm gonna see his pecker every morning he may as well be.
Herhalde her gün penisini göreceksem iyi biri olmalı.
Well, be that as it may, I want to see everything for myself.
Şey, anlaşılan öyle, her şeyi kendim görmem gerekiyor
I'm not fond of Garak, and I... may even think that their friendship is a mistake but, the way I see it, that's her prerogative.
Binbaşı... İkimiz konuşmalıyız. Ah, Dukat, yoğun bir gün geçirdim.
I may go home soon, Kate, see if the others have found her.
Eve dönmeliyiz belki gelmiştir.
I may never see her again, so I came to say good-bye.
Onu bir daha göremeyebilirim, bu yüzden veda etmeye geldim.
I want to offer to you the possibility, for your consideration, that you suspend your silence just for these sessions, that you see these sessions as outside your normal life... so that you may speak to me, discussing whatever you like, then remain silent for the rest of the day.
Size sadece konuşmanızı teklif edeceğim, sadece sessizliğinizi bir süre askıya almanızı, sadece bu dünyada gördüklerinizi bana anlatarak... sevdiğiniz her şey hakkında konuşabilirsiniz, ve sonra yine sessiz kalırsınız.
And I'm afraid if you leave... ... I may never see her again. Even though I said you beat her out of me.
Gidecek olursan, bir daha onu görmemekten korkuyorum onu benden kopardığını söylememe rağmen.
But judging by the look I see on her face lately you may have waited too long.
Fakat son zamanlarda onun yüzündeki bakıştan anladığım kadarıyla, fazla beklemiş olabilirsin.
If I don't get there in time and tell her how I feel I may never see her again.
Zamanında girip ona duygularımı söyleyemezsem onu bir daha göremeyebilirim.
Allison, may I see everything you have in Ensada in a size 7?
Alison, 7 beden olan her şeyi görebilir miyim?
I may have to travel. So maybe I can't come to see you every week.
Seyahat etmem gerekebilir, o yüzden her hafta seni görmeye gelemem.
( man ) That's her. Now, if i may, i'm going to take that to mrs. Valdon see if she knows her.
Basın karşısında olmanın yarattığı gerginlikten sonra anne avının bitmiş olabileceğini bilmek müşteriyi mutlu eder diye düşündüm.
13, 01 : 01 : 39 : 13, I just want to set you straight about something you couldn't see because it was smack up against your nose.
Her şey geçen Mayıs ayında başladı. Mayısın sonlarına doğruydu.
Your here-to-help cheerleader routine may work on Angel... but I see right through it.
"Yardıma hazırım" numaraları ancak Angel'a söker ama ben her şeyi görüyorum.
This may be the last time I ever get to see her naked.
Bu onu son kez çıplak görüşüm olabilir.
Be that as it may I don't need to go there to see the obvious.
Ne olursa olsun zaten her şey ortada, gitmeme gerek yok.
I'll see her tomorrow, come what may...
Onu yarın göreceğim, kimbilir...
First, I'd like to photograph any signs of trauma you may have suffered, scrape under your fingernails, take your fingerprints, see if we can't find out who you are.
Önce başınızdan geçmiş olabilecek her türlü travma izini fotoğraflamak,... tırnaklarınızın altını sıyırmak,... parmak izinizi almak istiyorum ki bakalım kim olduğunuzu öğrenebilecek miyiz.
Be that as it may, it's just not fair that people get to see her and I don't.
Öyle olsa bile, bu adil değil diğer insanlar görüyor, ben göremiyorum.
may i come in 435
may i help you 738
may i take your order 44
may i 1883
may i be excused 50
may i sit down 84
may i sit here 16
may i go 47
may i ask your name 24
may i present 30
may i help you 738
may i take your order 44
may i 1883
may i be excused 50
may i sit down 84
may i sit here 16
may i go 47
may i ask your name 24
may i present 30
may i ask 288
may i ask you something 69
may i speak to you for a moment 23
may i join you 87
may i have this dance 92
may i ask you a question 99
may i speak 30
may i ask a question 35
may i sit 44
may i see 41
may i ask you something 69
may i speak to you for a moment 23
may i join you 87
may i have this dance 92
may i ask you a question 99
may i speak 30
may i ask a question 35
may i sit 44
may i see 41