Not a translate Turkish
261,407 parallel translation
- Not a bad day.
- Fena bir gün değil.
You're not a law student.
- Sen hukuk öğrencisi değilsin.
A little tip - - anybody who has plates that say "COOLGUY," not a cool guy.
Küçük bir ipucu, birisinin plakasında "HavalıAdam" yazıyorsa havalı değildir.
He's not answering and I gotta catch him before he goes back to Notre Dame!
Açmıyor ve Notre Dame'a dönmeden onu yakalamam gerek!
Dad, this is not a drill!
Baba, bu tatbikat değil!
You keep forgetting I'm not a kid anymore.
Artık çocuk olmadığımı unutup duruyorsun.
It's the reason I'm not a doctor.
Bu yüzden doktor olmadım.
♪ It's not a new way to clap ♪
Alkışlamak için yeni bir yol değil...
I'm not a cheater!
Ben hilekar değilim!
Axl, he is not a...
Axl, o hasta değil...
See, that's not a good attitude, and employers pick up on that.
Bu iyi bir tutum değil ve iş verenler bunu hemen fark eder.
Now, I know this is gonna go against everything you know about me, but... I am not a terrible dental assistant. I actually know what I'm doing now.
Benim hakkımda bildiğin her şeye karşı olacak ama ben korkunç bir dişçi asistanı değilim.
Here's something that's not a secret.
Sana sır olmayan bir şey söyleyeyim.
Well, not a lot of people know this, but Mike loves cats.
Çoğu kişi bunu bilmez ama Mike kedileri çok sever.
It's not a yacht.
Yat değil.
Look, it's hard for you to understand'cause you're not a carefree person.
Bak, senin için anlaması zor çünkü gamsız biri değilsin.
That's not a real thing, right?
Öle bir şey gerçekten yok, değil mi?
Not a very good one, I admit, since you put me on the spot.
Evet, itiraf edeyim ki çok iyi değil. Birden geldiğin için acele oldu.
But that... that's not a flower.
Fakat bu flower ( çiçek ) değil ki.
Not a word wasted.
Hiçbir harf harcanmadı.
'Course, there are three of us, so one of us would not be getting a kidney.
Burada üçümüz varız ve içimizden biri böbrek alamaz.
It was a one-in-a-million shot, and this time, we're not settling for the free bucket of chicken.
Bu milyonda bir ihtimaldi ve bu sefer bedava tavuk almayacağız.
I'm not making a...
- Etmiyorum...
We may not be perfect, but we did a few things right.
Mükemmel olmayabiliriz ama doğru birkaç şey yaptık.
So if you were looking for a woman friend to talk about your relationship problems, I am not going down that road again.
İlişki sorunlarını konuşabileceğin bir bayan arkadaş istiyorsan ben o yola girmiyorum.
Okay, a little advice - -
Tamam, sana küçük bir not.
Not like it's a secret or something.
Bu bir sır değil.
No, I'm not stopping till I get to Orson!
- Hayır, Orson'a kadar durmayacağım!
And I'm not too thrilled with Ron Donahue, either... clucking like a hen, telling Bill he saw his plumber coming over to me.
Ron Donahue'dan da haz duymuyorum. Karı gibi Bill'e tesisatçısının bize geldiğini söylemiş.
and then a four-minute window for extra padding, and then if I'm not there, she'll call the police.
Normalde yol 42 dakika sürüyor ama ekstra dört dakika koyuyorum. Eğer zamanında oraya varmazsam polisi arayacak.
That proves I'm a really nice person and was not just pretending to be.
Bu da benim çok iyi bir insan olduğumu öyleymiş gibi davranmadığımı kanıtlıyor.
If this is your super-not-subtle way of asking me to buy you a bookmark, it's not working.
Bu sana kitap ayracı almam için süper gizli mesajınsa işe yaramadığını bil.
And FYI, your doorman's not doing a very good job.
Bilgin olsun kapıcınız işini hiç iyi yapmıyor.
They're probably at a classical concert in a park right now eating fancy cheese out of a basket, not trying to freeze each other's body parts.
Şu anda onlar muhtemelen klasik müzik konseri otoparkında süslü bir sepetten peynir yerken kimsenin kafasını dondurmaya çalışmıyorlar.
No, no, no, it's not just a shoe horn.
Hayır, hayır, öylece bir çekecek değil.
And it's not like we have a whole crew or anything.
Öyle mürettebatımız falan da yok.
We're not going back to Dollywood because "Ramblin'Jack's Banjo Review" wanted to go in a "different direction," which apparently just means a direction away from us.
Dollywood'a geri dönmeyeceğiz çünkü Ramblin Jack's Banjo farklı bir yönde gitmek istedi ve görünüşe göre o farklı yönün anlamı bizden uzakta olmak.
That will remain a mystery'cause I'm not changing the channel.
Gizemini koruyacak çünkü kanalı değiştirmiyorum.
Yeah, well, I left a note, just in case.
Ne olur ne olmaz diye not bıraktım.
Leaving a note is the right thing to do when you've left an imaginary scratch on someone's car.
Birisinin arabasını hayali olarak çizdiğinde yapılacak doğru şey not bırakmaktır.
Yeah, I-I-I-I'm just, you know, playing devil's advocate... which, if you think about it, is a stupid expression'cause the devil's a real stinker, it's not like...
Evet, şeytanın avukatını oynuyorum ki düşünürsen bu çok aptalca bir ifade çünkü şeytanın ciğeri beş para etmez ama...
It's not responsible to go to Europe unless you have a job and can afford to go.
Bir işin yoksa ve karşılayamıyorsan Avrupa'ya gitmek sorumsuzluktur.
I'm not sending my son halfway around the world when he can't even figure out a way to take his socks off with his hands.
Elleriyle bile çoraplarını çıkaramayan oğlumu dünyanın bir ucuna göndermiyorum.
So two days after not hearing anything back from her accident victim, Sue left yet another note... and the Donahues'number as a backup... and a map... and a pamphlet of things to do in Orson in case they were just visiting.
Kaza kurbanından iki gün ses çıkmayınca Sue başka bir not bıraktı, yedek olsun diye Donahuelar'ın numarasını bıraktı ve bir harita ve ziyaretçi olma ihtimaline karşı Orson'da yapılacaklar broşürü bıraktı.
I left a note several days ago.
Birkaç günce bir not bıraktım.
" Look at me not hitting a person.
" Bakın bir insana vurmadım.
Why would I just leave a note?
Neden sadece bir not bıraktım?
Most people wouldn't have bothered to leave a note, much less 15.
Bir çok insan 15'ten az not bırakma zahmetine bile girmiyor.
So we got the first Heck ever off to Europe and all because Sue left a note.
Sue'nun bir not bırakması sayesinde Avrupa'ya ilk Heck'i göndermiştik.
It's not loaded, it was just a prop from a student production of The Seagull.
Dolu değil zaten. Sadece The Seagull'un öğrenci tiyatrosundan bir sahne malzemesi.
It's not exactly a secret, especially here on campus.
Büyük bir sır değil. Özellikle kampüste.
not allowed 48
not at all 5606
not anymore 2246
not at the moment 148
not again 976
not angry 22
not at home 25
not a soul 80
not a lot 168
not a chance 697
not at all 5606
not anymore 2246
not at the moment 148
not again 976
not angry 22
not at home 25
not a soul 80
not a lot 168
not a chance 697
not at this time 60
not all at once 17
not a bit 123
not at 40
not another word 129
not a bad idea 73
not always 307
not at first 142
not a clue 146
not a big deal 105
not all at once 17
not a bit 123
not at 40
not another word 129
not a bad idea 73
not always 307
not at first 142
not a clue 146
not a big deal 105
not at night 20
not a chance in hell 32
not a thing 280
not all of us 56
not at the same time 17
not all of them 194
not all 133
not all of it 125
not all the time 106
not a good time 105
not a chance in hell 32
not a thing 280
not all of us 56
not at the same time 17
not all of them 194
not all 133
not all of it 125
not all the time 106
not a good time 105