English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ N ] / Nothing like it

Nothing like it translate Turkish

2,524 parallel translation
Because if I've been hating him all this time and it turns out - No I'm sure it's nothing like that.
Çünkü bunca zaman ondan nefret ettiyse ve fikrini değiştirmişse- -
- I know it sounds like a cliché the affair with the assistant, but we've done nothing improper.
Biliyorum, kulağa klişe gibi geliyor değil mi? Asistanla aşk yaşamak ama uygunsuz olan hiçbir şey yapmadık.
You will get nothing and like it.
Hiç bir şey alamayacaksın.
I just feel like... it just keeps getting darker... and there's nothing I can do about it.
Daha da karanlıklaşıyor... Ve bu konuda yapabileceğim hiçbirşey yok.
God, no. It was nothing like that.
Öyle bir şey değildi.
I saw it. Mr. Minor took the serum, and then it was like nothing was wrong with his legs at all.
Bay Minor'ı serumu alırken gördüm ve görünüşe göre artık bacaklarında bir sorun yok gibiydi.
It's probably nothing to worry about, but I'd like you to wear this heart monitor for the next 24 hours.
Muhtemelen endişelenecek bir şey yoktur fakat önümüzdeki 24 saat bu kalp monitörünü takmanı istiyorum.
It's like nothing I've ever seen.
Daha önce hiç görmediğim bir şey.
It sounds like nothing's changed since I graduated.
Latin Köşesi müzakeresi demek? Her şey eskisi gibi desene!
It's slippery as can be, it just rips through the air, and a hundred miles an hour is, like, absolutely nothing.
Havada pürüzsüz bir şekilde kayıyor. Saatte yüzlerce mildeyken sanki hiçbir şey yokmuş gibi.
It looks like... we're not going to be able to pretend nothing's going on.
Öyle görünüyor... Hiç bir şey olmamış gibi davranamıyağız, ne dersin?
Then I thought it would have been obvious to a devious Venetian like you that nothing would throw the department off our scent more than a lunch with Vincenzo Fabri.
O halde, senin gibi hilekar bir Venedikli Vincenzo Fabri ile yediğim yemeğin, şubeyi ilişkimizden uzak tutacağını bilir.
Nothing useful, but it does look like it was perpetrated by someone with inside knowledge.
İşe yarar bir şey yok, ama görünüşe göre olay içeriden bilgisi olan biri tarafından düzenlenmiş.
I suspect it's nothing like being in bed with Noel Coward.
Noël Coward'ın yatakta böyle olduğundan şüpheliyim.
Just like the car, it seems like nothing of value was taken.
Arabada da olduğu gibi, değerli hiçbir şey çalınmamış gibi görünüyor.
I know what this looks like, but I didn't have nothing to do with it.
Nasıl göründüğünün farkındayım ama benim bununla hiçbir ilgim yok.
No, it's nothing like that.
Hayır, öyle bir şey yok.
No, it was nothing, but now he's acting like it was this big thing and that we're best friends now, and it's weird.
Ama öyleymiş gibi davranıyor. Şimdi iyi arkadaşız ve bu çok tuhaf.
No, it's nothing like that, but..
Yok, öyle bir şey değil...
They level everything, they leave nothing but stumps and slash piles, and they burn the slash piles and they take out all the timber and what's left is a wasteland, and it's like they take a rainforest and turn it into a desert.
Onlar geride hiçbir şey bırakmadan her şeyi düzleştiriyorlar, geriye sadece ağaç kökleri ve harap olmuş kazıklar kalıyor. Harap olmuş ağaç atıklarını yakarak tüm keresteleri alıyorlar ve geride çorak bir arazi bırakıyorlar. Bu tüm bir yağmur ormanını alıp yerine bir çöl koymak gibi bir şey.
# Nothing is like it seems # Turn my grief to grace
d Hiçbir şey göründüğü gibi değil d d Kederimi d d Lütufa çevirmek d
# Nothing is like it was # Turn my grief to grace
d Hiçbir şey eskisi gibi değil d d Kederimi d d Lütufa çevirmek d
I say nothing like the same consideration is it?
Düşünme özürlüymüşüm gibi konuşuyorsun!
Because Roman and I have nothing to talk about, and it seems like he has a slight difficulty grasping things, and let's face it, I can tend to be a bit of a narciss...
Çünkü Roman ile ortak konuşma konumuz dahi yok, ve görünüşe bakılırsa, bazı şeyleri kavrama yeteneği çok düşük, ayrıca ben de bazı zamanlar tam narsist- -
Um, I'm glad you guys are being creative about it, but, like, a bat has nothing to do with Portland.
Yaratıcılığınıza hayranım ama bir sopanın Portland'la hiçbir alakası yok.
It's like she has nothing to live for.
Sanki kaybedecek bir şeyi kalmamış gibi.
Yet, like all the vessels wrecked along this shoreline, the time it takes her to decay to nothing will be far longer than her time at sea.
Ne var ki, bu sahil şeridi boyunca kaza geçiren tüm gemilerde olduğu gibi onu çürütüp yok etmek için gereken süre kendi denizindeki süreden çok daha uzun olacak.
Like I said, it changes nothing.
Dediğim gibi, ağlamak hiçbir şeyi değiştirmez.
Xavier's too smart to get tripped up on something like that. If they're moving money to help Price flee, it's not showing up. Nothing on the church accounts.
- Kilise hesabında da bir şey yok.
Oh. I like the new direction and wish I could take credit. But like I said, I had nothing to do with it.
Yeni yöntemi beğendim ve keşke övgüleri kabul edebilseydim ama dediğim gibi ben yapmadım.
How could you let them have those pictures of her like it was nothing?
Hiçbir önemi yokmuş gibi yayınlamalarına nasıl izin verdiniz?
Sometimes it seems like it's nothing but anger.
Galiba bazen sebep sadece öfke.
Hey, look, if there's nothing embarrassing for him to find on you, it makes you look like you're not for real.
Bana bak, adam geçmişini ararken utandırıcı bir şey bulamazsa bu sefer senin gerçek birisi olmadığını düşünmeye başlayacaktır.
No, it's nothing like that.
Öyle değil işte.
Sometimes, wanting a baby, it's, uh... well, it's like nothing else matters.
Bazen, bebek istemek, sanki başka bir şeyin önemi yokmuş gibidir.
Violet plays it down, acts like it's nothing.
Violet hafiften alıyor, hiç bir şey olmamış gibi davranıyor.
It was like a metronome, which, as you said, ticks on absolutely, without regard to whether anything is happening in the Universe or not, even if nothing is happening.
Sizin de söylediğiniz gibi, evrende bir şey olsa da olmasa da kesin bir şekilde tıklayan bir metronoma benziyordu.
It was hard seeing her smiling face staring up at me every day like nothing bad had ever happened.
Her gün annenin bana bakıp hiçbir şey olmamış gibi gülümsemesi çok zor.
It was nothing like that.
Hiç bir alakası yok.
But when I'm with you, it just doesn't feel like nothing.
Fakat seninleyken, Bir şey değilmiş gibi gelmiyor.
I mean it, it's cool because like the commercial said the crack babies had nothing before.
Cidden, çok güzel. Reklâm, bebeklerin hiçbir şeylerinin olmadığını söylüyordu.
Oh, no, no. It's nothing like that.
Öyle bir şey yok.
It looks to me like you've got... nothing left of value.
Ama şuan bahse koyacak bir şeyin kalmadı galiba.
It's nothing like that.
Öyle değil.
It's been six months, and to tell you the truth, it's like nothing has changed, except, you know, what did.
Altı ay oldu ve sana doğruyu söyleyeceğim hiçbir şey değişmemiş gibi. Bilirsin işte, şu şey dışında.
It doesn't seem like nothing.
Hiçbir şeyin yokmuş gibi durmuyor.
It's like... nothing's right any more.
Artık hiçbir şey doğru değilmiş gibi.
- NO, NO, IT'S NOTHING LIKE THAT.
Hayır, hayır, öyle değil.
It's like nothing in the known medical record.
Tıbbi kayıtlarda rastlanamayacak türden bir şey.
I mean, nothing like high school, but somehow it was still a fun party.
Yani lise yıllarına benzeyen hiç bir şey yok ama yinede eğlenceli bir partiydi.
No, it's nothing like that. I, um...
Hayır, bu öyle bir şey değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]