One ticket translate Turkish
838 parallel translation
- You must eat. I'll give you one ticket and I'll keep the other.
Sana bir bilet verip ötekini kendime saklayacağım.
One ticket for the West, end of line.
Batı'ya bir bilet. Hattın sonuna kadar.
One ticket. Leyden on phone :
- İlk tren kaçta?
- Give me one ticket, please.
- Bana bir bilet verin lütfen.
One ticket of passage to South America.
- Apaçık. Güney Amerika'ya bir gemi bileti.
One ticket to San Diego.
San Diego'ya bir bilet.
One ticket please.
Bir bilet lütfen.
One ticket, please.
Bir bilet, lütfen.
One ticket to Dubovo...
Bir kişilik bilet Dubovo için.
We must consider that everyone at our ball bought at least one ticket.
Baloda herkesin en az bir bileti olduğunu farzedelim.
One ticket on the Empire Limited departing for New York at 8 : 30 a.m.
8 : 30'da New York'a kalkan Empire Limited'e bir bilet.
One ticket on number five.
Beş numaraya bir bilet.
One ticket to Paris.
Paris'e bir bilet.
I'm gonna buy a lotto ticket while I'm out for grocery, Watch me, I'll build a house twice as big right across from this one.
Bugün piyango bileti almalıyım, kazanırsam sokağın karşısına bu evin iki katı büyük bir ev yaptıracağım.
One-way ticket.
Gidiş bileti.
Now, 100 blue tickets entitle him or her to one yellow ticket.
Şimdi, 100 mavi kart onlara 1 sarı kart hakkı veriyor.
One-way ticket.
- Dönüşü yok.
Philadelphia, Baltimore, Washington – - You'd think one of them would offer a lady a ticket.
- Onlardan biri size bilet ayarlasa.
And my ticket and my bag and my shoes and my makeup. My toothbrush – only I don't think I had one.
Biletim, çantam, ayakkabılarım, makyaj malzemelerim diş fırçam - gerçi olduğunu sanmıyorum ya.
That's a nice place, and I'd treat you to a nice one-way ticket.
- Güzel bir yer, gidiş biletin de benden.
Just one of those poor boys who can't afford a ticket... but inherited a lot of flowers and is trying to get rid of them.
Ya da bilet alamayacak kadar fakir olan ve kendisine miras kalan çiçeklerden kurtulmak isteyen fakir bir oğlan.
I'll have to give her a ticket for speeding one of these nights.
Ona hız cezası kesmek zorunda kalacağım.
Here's your ticket, and one for the sleeping car, and some sweets. And a magazine.
İşte biletiniz, bir tane yataklı vagon için, bir tane de şekerleme için ve bir de dergi.
Niles bought a plane ticket for Mexico City - one way.
Niles Mexico City için bir uçak bileti almış - tek gidiş.
Then one tenth of a ticket, señor, for 40...
O zaman efendim, onda bir bilet 40...
Run up here and get your one-way ticket to the happy hunting grounds!
Gelin de, cennete tek yön biletinizi alın!
I'm going to win that money and buy a one-way ticket back to New York.
O parayı kazanacağım ve New York'a tek gidiş bileti alacağım.
A one-way ticket to Palookaville!
Kifayetsiz boksörler çöplüğünü boyladım!
I'd like a one-way ticket to Rome on the 10 : 00 train tonight.
Roma için bir bilet istiyorum, bu geceki 10.00 treni için.
It's a one-way ticket, stateside.
Bu bir bilet, Amerika'ya.
Paula was one of those persons who had never spent a day in jail... or even being given a parking ticket.
Paula hayatında bir gün bile hapise düşmemiş... 14 00 : 01 : 09,983 - - 00 : 01 : 12,474 ve park cezası almamış biri
One last pawn ticket for your collection.
Koleksiyonun için son bir bilet daha.
- Here's your ticket, one way!
- İşte biletin, tek yön!
They never lose a ticket and they never throw one away...
Bir bileti asla kaybetmezler ve bir tarafa atmazlar.
We've got it. I know the ticket's in one of the pockets of that suit.
Biliyorum, bilet o takımın ceplerinden birindedir.
- That's a one-way ticket, idiot!
O tek gidişlik bir bilet gerzek!
The one who sold me the ticket for berth no. 16.
Bana 16 numaralı bileti satan adam.
One first-class ticket to Saratov.
Saratov'a birinci sınıf bir bilet.
Soon, one of you is gonna show a metro ticket and pictures.
Yerlere bunların sayesinde giremeyeceğiz, Notre-Dame'a bile.
The invaders who found out that a one-way ticket to the stars beyond has the ultimate price tag, and we have just seen it entered in a ledger that covers all the transactions of the universe - a bill stamped "paid in full" -
Dünya adı verilen küçücük bir yerden gelen küçücük ve sadece hayal edilebilen bir evrenin sonsuzluğundan ışıldayarak onları çağıran soru işaretlerine doğru devasa bir adım atmış olan yaratıklar. İstilacılar uzaklardaki yıldızlara alınan tek yönlü bir biletin çok yüksek bir fiyatı olduğunu öğrendiler. Biz de az önce, bu bedelin evrendeki tüm benzer işlemlerin kaydedildiği kasa defterine yazıldığını gördük.
One moment. Your ticket.
Bir dakika, biletin.
If you attempt to deal with the delegates, or cause Johnny's name to be brought forward on the ticket, or if in my canvass of the delegates tomorrow by telephone I find that you are so acting,
Eğer delegelerle anlaşmaya çalışırsanız, yahut Johnny'nin isminin listede öne alınmasına, ya da yarın delegelerle telefonda yapacağım ankette bu şekilde davrandığınızı öğrenirsem,
And one plane ticket.
Ve bir uçak bileti.
Just one call and we got our ticket punched for the joint.
Hapishane biletimiz, tek bir telefonuna bakar.
Von Ryan's got us all a one-way ticket to the fatherland.
Von Ryan hepimize Almanya için tek gidişlik bilet aldı.
But I know where Sampson is, and that's gonna buy me my one last ticket for happiness.
Ama Sampson'ın nerede olduğunu bilen benim, ve bu benim, mutluluğa götüren son biletim olacak.
One lighter, one 20 size packet of Players containing 12 cigarettes, three-penny bus ticket, bar of chocolate,
Bir çakmak. İçinde 12 adet sigara bulunan bir paket 20'lik Players. Üç otobüs bileti.
One day I found this lottery ticket in her pocketbook and she wouldn't tell me where she got the money to buy it.
Bir gün bu piyango biletini cep kitabında buldum ve bunu alacak parayı nereden bulduğunu sordum.
You've got a one-way ticket out of this crap anytime you wanna use it.
Ne zaman kullanmak istersen bu pislikten çıkman için tek yönlü biletin var.
- Well, a dromedary has one hump and a camel has a refreshment car, buffet and ticket collector.
Onların tek hörgücü olur, devede ise yemek vagonu, büfe ve biletçi olur.
But one does not have to go where the ticket says.
Biletin söylediği yere gitmem gerekmiyor ama, öyle değil mi?
ticket 122
tickets 252
tickets please 18
one thing at a time 106
one time 516
one thing led to another 80
one thing 290
one thing leads to another 21
one thing i do know 17
one two three four 19
tickets 252
tickets please 18
one thing at a time 106
one time 516
one thing led to another 80
one thing 290
one thing leads to another 21
one thing i do know 17
one two three four 19