English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ O ] / One to go

One to go translate Turkish

8,066 parallel translation
Then I will have nothing and no one to go home to.
O zaman dönecek kimsem veya hiçbir şeyim kalmamış olur.
But I do know one thing. I can't go back to this.
Ama bildiğim bir şey varsa ona asla geri dönemem.
I didn't want her to go, as she had become one of my closest workplace acquaintances.
Aynı çevrede çalıştığım insanlar içinden kendime en yakın hissettiğim oydu, o yüzden ayrılmasını istemedim.
And I've been thinking about it all day and I have a plan to go the extra mile and make April seem like the ideal candidate.
Bütün gün düşündüm durdum. Bir planım var. April'ı öne geçirecek ve aranan aday haline getireceğim.
I'm the one who's been waiting for you to move your ass. Let's go.
Saatlerdir burada kıçını oynatmanı bekliyorum.
One hot shower, I'm ready to go.
Sıcak bir duş alayım hazır olurum.
With Dad, we go in with one agenda. We come out excited to do the exact opposite.
Babamla, elimizde bir planla gireriz tam olarak yapmak istediğimizin zıttı şeyle çıkarız.
Not one girl in that sorority house saw him go upstairs to the roof that night.
O dernek evindeki kızlardan birinin o gece Sam'i çatıya çıkarken görmüş olması.
I really think she just wants something to talk about, so... if you see one out on your travels, it would go a long way to...
Bence kendisine konuşacak konu arıyor. Geziye çıktığınız zamanlardan birinde, bir tane görecek olursan gerçekten çok makbule...
One, did Bush go into the Guard to avoid going to Vietnam?
Bir. Bush, Vietnam'dan kaçınmak için mi Teşkilat'a katıldı?
All right, well, if I'm understanding this right, and all she did was help out another scientist, I'm thinking you might have to let this one go.
Tamam, doğru anlıyorsam ve tek yaptığı başka bir bilimciye yardım etmekse bu seferlik unutman gerekebilir diye düşünüyorum.
I know what it's like having to go through a loved one's possessions.
Sevdiğin birinin eşyalarıyla uğraşmak nasıldır iyi bilirim.
Okay, look, would it make you feel better if I did something dumb like sneak out of work one day to go audition for a Kevin Smith movie?
Tamam, işten bir günlüğüne kaytarıp Kevin Smith filmi seçmelerine gitmek gibi aptalca bir şey yapsam iyi hisseder miydin?
I did go to the Pakistan embassy, the one in Delhi.
Pakistan elçiliğine gittik, Delhi'de.
Do you want me to go buy a new one?
Yeni bir tane almamı mı istiyorsun?
As far as I can see, the glee club is nothing more than a place where a bunch of cowardly losers go to sing their troubles away, and delude themselves that they live in a world that cares one iota about their hopes and dreams,
Gördüğüm kadarıyla Glee Kulübü bir avuç korkak eziğin sıkıntılarından şarkı söyleyerek kurtulduğu ve kendilerini küçük hayaller ve umutla avuttukları bir dünyaydı.
Oi, keep moving. We are borrowing your limo and you are driving us to the plant one way or the other. Let's go.
Tamam, devam et.Limuzinini alıyoruz ve bizi götürüyorsun fabrikaya bir yoldan ya da başka yoldan.Hadi gidelim.
I'm going to go ahead and call bullshit on that one.
Bu seferlik sınırlarımı aşıp siktir git diyeceğim.
You go to any one of them right now, you'll see happy, healthy residents.
Herhangi birine giderseniz göreceğiniz şey ne olur biliyor musunuz? Mutlu ve sağlıklı kimseler.
But just one little thing needs to go wrong, and you've got a tinderbox where everyone's holding matches.
Fakat tek bir şey yanlış giderse, kibrit kutusundaki herkesin elinde ateşlenmeye hazır bir kibrit görürüz.
But if he doesn't, you're willing to let all the work we've accomplished today go down the drain because of one loud-mouth protester over a law you can't possibly believe in?
Ama yapmazsa, bugün üzerinde çalıştığımız bütün çalışmanın çöpe gitmesine izin vereceksin bir tane ağzı bozuk yasayı çiğnemiş protestocu yüzünden, buna muhtemelen inanmıyorsun dimi?
No one asked us to go in there.
Kimse içeri girmemizi istemedi.
Go to one of those Forever 15 stores in the mall.
Alışveriş merkezindeki 15 yaşa hitap eden mağazalardan birine git.
The key to a one-night stand is that when she leaves, you just let her go.
Tek gecelik ilişkide önemli olan şey kız evden ayrılırken sadece yolcu edeceksin.
So one the chimps decides to go for the banana. But before he can even touch the ladder, they're all sprayed with ice cold water.
Eğer şempanzelerden biri muza ulaşmaya karar verirse, daha merdivene dokunduğu an, üzerine buz gibi soğuk su püskürtülüyormuş.
It's one thing I couldn't bear to let go.
Vazgeçmesini hazmedemeyeceğim tek şey.
There's only one way to go here, fellas, and it's right here in my hand.
Seçilecek tek yol var dostlar, o da şu anda avucumun iinde.
Jacocks, and go and check out every route that the girl could've taken to school, and see if her path might have crossed with one of the dealers. Jacocks is at an FBI training seminar.
Font, Funkhauser ve Jacocks'ı al ve kızın okula giderken kullandığı tüm yolları araştırın ve yolu hiç satıcılardan biriyle kesişmiş mi bakın.
His old boss said that he was one of the best agents he ever worked with and he hated to see him go.
- Eski patronu dedi ki... şu ana kadar çalıştığı en iyi ajanmış ve gitmesine üzülmüş.
Okay. I'm not letting you go to a place where one of the orderlies almost killed you.
Hizmetlilerden birinin az kalsın seni öldürdüğü yere gitmene izin vermem.
I know it's an important one - that we really must go to.
Önemli olduğunu biliyorum ama gerçekten gitmeliyiz.
One day, Mars will use its might to wrest control of Ceres from Earth, and Earth will go to war to take it back.
Günün birinde Mars, Ceres'in kontrolünü Dünya'dan çekip alma gücünü kullanacak ve Dünya da geri almak için savaşa gidecek.
Mm. It's funny how someone could mean so much to you at one point in time and then a few years go by and...
Ne garip, bir insanın sana bir zaman boyunca çok şey ifade etmesi, sonra da birkaç yıl geçer ve...
You go to one of those singing black churches.
Siyahi kiliselerden birine gidiyorsun.
For the final word, let's go to one of Sue's coworkers and show choir director William Schuester.
Son olarak söz, Sue'nun iş arkadaşı ve gösteri korosunun direktörü William Schuster'da.
NO ONE IS GOING TO GO TO THE BATHROOM THAT MUCH.
Kimse o kadar tuvalete gitmez.
You're gonna go to Sioux Falls, and you're gonna take this course, and you're gonna be the best Peggy Blumquist you can be, and no one's ever gonna tell ya how to live your life again.
Sioux Falls'a gidecek, bu kursa katılacaksın. Olabileceğin en iyi Peggy Blumquist olacaksın. Bir daha hiç kimse sana hayatını nasıl yaşayacağını söylemeyecek.
Come and have a go, but you'll be putting your life on the line for one who was all too willing to betray you.
Size ihanet etmeye istekli birisi için hayatınızı riske atmış olursunuz.
Yes, but one of those changes is that we no longer have to go through this alone.
evet. Ama bu değişimlerden birisi de tüm bunları yalnız başımıza atlatmayacak olmalız.
Now I just need one more witch, and then we can finish the ritual together, take all the power we need, and then those kids can go home to their mums.
Sadece tek bir cadı kaldı, sonra ayini birlikte bitirebiliriz. İhtiyacımız olan gücü aldığımızda çocuklar annelerine geri dönebilir.
I'll go to the one on Broxton.
Ben Broxton'dakine giderim.
You go to the one on Fourth.
Sen de Fourth'dakine git.
If one of us deserves to go to prison it's me.
Hapse girmeyi hak eden biri varsa o da benim.
And if one day, you get attacked, make sure you don't go to the cops.
Eğer bir gün sana saldırırlarsa sakın ola polise gideyim deme.
Remember... how he used to go on about him being Chief of your little tribe one day?
Küçük kabilenize birgün şef olacağına dair ne çok konuşurdu.
Go to the next one.
Sonrakine geç.
Well, seeing as you've been such get-along, go-along guests, we'll allow you to make one call each.
İyi ve anlaşılabilir konuklar olduğunuz için her birinize tek bir arama hakkı vereceğiz.
Annamaria, if we go to elections, he's not the only one at risk. We all are.
AnnaMaria seçimlere gidersek tek o değil hepimiz riskteyiz.
The one where you get to go home, be a hero in fucking Connecticut.
Eve gidince, lanet Connecticut'ta kahraman olduğun dünyayı.
We could go to the one that tells the story without words, where everyone communicates through facial expression and movement.
Kimsenin konuşmadığı herkesin yüz ifadesi ve hareketlerle iletişim kurduğu şu filme gidebiliriz.
The one I asked you to go to six weeks ago?
Altı hafta önce sana gidelim mi diye sorduğum yer mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]