English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ O ] / One time

One time translate Turkish

27,793 parallel translation
One time, he was on this... this yellow couch in the courtyard.
Bir seferinde o, oradaydı... bahçede ki sarı bir koltuktaydı.
One time I won $ 200.
Bir keresinde 200 dolar kazandım.
Come on, let me just fuck you just this one time.
Hadi ama, bir kere olsun seni sikmeme izin ver.
- Except for this one time in Caracas.
- Caracas'taki olan dışında
- Mm-mm! One time, Max was going to dance class, and she had this awful stomach virus.
- Bir keresinde Max dans kursuna gidiyordu ve bağırsaklarından çok fena rahatsızdı.
- One time, in high school, I went home with this guy.
Bir keresinde lisedeyken bir adamın eve gittim.
It was a one time thing.
Bir kerelik bir şeydi bu sadece.
- It was one time.
- Tam zamanında.
Just one more time.
Sadece bir seferlik.
One step at a time.
Adım adım.
I just got to take this one step at a time, roll with the punches.
Adım adım ilerlemeliyim. Her şey sırayla.
This whole time, you were the one jealous of me.
Onca zaman, beni kıskananlardan biri de sendin.
It was a one-time-only thing.
Sadece bir kerelik bir şeydi.
Last time we didn't incinerate a tablet prototype, you could buy one in Shanghai the following spring.
Son seferinde tablet modelini yakmamıştık. Baharda Şangay'den bir tane alabilirsin.
Up until the age of 18, Marcy lived in an institution, one with a reputation for neglect and abuse, right up until the time it was shut down.
Marcy, kapatılana kadar istismar ve ilgisizliği ile ünlü bir kurumda yaşadı.
From now on, you'll be allowed to see your son once a day for one hour, time to be arranged.
Bundan sonra oğlunu her gün sadece bir saat görebileceksin. Zamanını ayarlarız.
Starting to think we're wasting our time on that one.
Onunla vakit kaybediyormuşuz gibi hissetmeye başladım.
If I have to explain this one more time : it's all writing.
Bir kez daha açıklamam gerekiyorsa açıklayayım hepsi yazma sürecinin parçası.
One more time.
Bir kez daha.
Alright, we go one at a time.
Peki teker teker gidelim.
But one step at a time.
Ama adım adım ilerlemeliyiz.
'Cause we're just a bunch of misfits on one ship, and most of the time, we can't even get along with each other.
Çünkü biz, bir gemide bulunan bir avuç uygunsuz insanız ve çoğu zaman kendi aramızda bile geçinemiyoruz.
- We're having a picnic, and she wanted to see you one last time.
- Piknik yapıyorduk ve seni son bir kez daha görmek istedi.
You say his name one more time...
Eğer onun ismini bir daha söylersen...
We'll address them one at a time.
Birer birer inceleyeceğiz.
One more time. Almost done.
Tekrar alalım, az kaldı.
Take them one at a time and slow.
Tek tek ve yavaşça bakın.
Yeah, but I've been complaining to you about how screwed up all of my friends'lives are because of the strike, and the whole time you're the one who fucking caused it.
Evet ama sana grev yüzünden bütün arkadaşlarımın hayatlarının nasıl mahvolduğunu anlatıp duruyordum ama meğerse grevin sebebi senmişsin.
- Murphy, Peña, one more time.
- Murphy, Pena ; bir daha arayın.
One that comes with too much time to think.
Düşünmek için fazla zamanı olmaktan gelen bir tehlike.
Yes, sir. I go to a different one every time.
Her seferinde farklı bir dükkana gidiyorum.
I was hoping we'd cross paths one last time.
Son bir kez daha seninle karşılaşmayı umuyordum.
So, consequences... One week suspension, zero-tolerance next time, immediate expulsion if you are discovered with any drug-related activities again.
Yani, netice olarak bir hafta uzaklaştırma, gelecek sefere sıfır tolerans herhangi bir hap suçundan yakalanırsan, derhal kovulma.
I'm gonna ask you one more time.
Sana bir kez daha soracağım.
And if you ask me that question one more time, when your friend Jackson comes back,
Ve eğer bunu bana bir daha sorarsan,
Because that's where one of the greatest cryptozoologists of our time has chosen to sit out the animal armageddon.
Çünkü çağımızın en büyük kriptozoolojistinin hayvan krallığını kurmayı seçtiği yer orası.
One more time in English?
İngilizce'de bir kez daha mı?
Just one more time
Sadece bir kez daha
This time, I want to catch them all in one swoop.
Bu kez onları tek hamlede yakalayacağım.
But my one concern is... time.
- Ancak tek endişem ; zaman.
Can you trust me one last time?
Bana güvenebilir misin?
I thought... if I could come back, maybe I could... recreate the magic, but... we were... the Dharma Bums... one summer a long time ago, and you have no idea how badly I screwed up.
Düşündüm ki şayet geri dönersem, belki yine o sihri yaratabiliriz, ancak... Biz Zen Kaçıkları'ydık uzun zaman önce, bir yaz mevsimi, her şeyi ne kadar berbat ettiğimi hayatta bilemezsin.
This is one of those days that no one should have to live through, let alone a second time, but we are going to.
Bu o günlerden biri Kimsenin yaşaması gerekmiyor, İkinci kez izin verin, ama biz gidiyoruz.
You guys made it just in time for one of Stella's all-time special recipes.
Siz tam zamanında yaptınız. Stella'nın her zaman özel tariflerinden birisi için.
And hearing it one more time isn't gonna help anything or change anything or fix me or turn back time, so just shut up and back off, please.
Bir kez daha duymamın yardımı olmayacak. Bir şeyleri düzeltmeyecek ya da zamanı geri almayacak. O yüzden çeneni kapatıp benden uzak dur lütfen.
I swear, if I have to listen to that same bullshit story one more time, I can't be held responsible for my actions.
Yemin ediyorum, bir kere daha o saçma hikayeyi dinlersem yapacaklarımdan sorumlu olmayacağım.
Sidney James, My Roanoke Nightmare was one of the most successful television shows of all time.
Sidney James, "Roanoke Kabusum" tüm zamanların en başarılı televizyon programlarından biriydi.
She is one of the most provocative and polarizing figures of our time.
Çağımızın en kışkırtıcı ve kutuplaştırıcı şahıslarından biri.
Three men are actually one man jumping through time.
Üçü de zamanda yolculuk yapan aynı adam.
You're so obsessed with one mistake that you made a long time ago, that you can't see all the people you've hurt along the way.
Yıllar önce yaptığın bir hataya öyle takılmışsın ki incittiğin insanları göremiyorsun.
- that I'm insane. - No, it's just a weird time, and any one explanation makes just as much sense as any other.
- Hayır, işler öyle garipleşti ki her açıklama doğru gibi görünüyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]