English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Pretty well

Pretty well translate Turkish

6,839 parallel translation
- Okay. That seemed to go pretty well.
Sanırım bayağı iyi gitti.
Sorry, I thought I was doing pretty well.
Kusura bakma, ben de iyi iş çıkardığımı sanıyordum.
- Pretty well.
- Aynen öyle.
Kitchen was pretty well stocked up.
Mutfakta epey malzeme var.
Still, it worked out pretty well for Zimmerman.
Zimmerman paçayı kurtarmış ama.
And she probably tips you pretty well to keep her secret from cops like us.
Sana verdiği ipuçlarının bizim gibi polislerden saklanmaması gerektiğinide.
So I am doing pretty well.
Yani gayet iyi yaşıyorum.
Sure, I mean, I did pretty well on stairs
Olur, aslında akademi boyunca merdivenlerde...
They handled that pretty well without you, Sam.
Sen olmadan da oldukça iyi hâllettiler Sam.
Look, I've gotten to know the guy pretty well now, and I convinced him to go to AA before the trial, so he's been sober a few months, and he's out of town.
Bakın, adamı epey iyi tanıdım. Duruşmadan önce, onu Adsız Alkolikler'e gitmeye ikna ettim. Yani adam birkaç aydır ayık vaziyette, üstelik şehir dışında.
Well, I heard some... I heard some big news tonight, and I'm pretty sure it's a secret.
Bu akşam büyük bir haber duydum bunun bir sır olduğundan oldukça eminim.
Well, she has represented some pretty hardened criminals, hasn't she?
Kendisi oldukça katı suçları temsil etmişti, öyle değil mi?
Well, you have to be pretty generous to give $ 1.3 million to someone that you hardly know.
O halde çok iyi tanımadığınız birine 1.3 milyon vermekle oldukça cömert olmalısınız.
Well, that's a pretty high-class problem.
- Bu oldukça üst sınıf sorunu.
What time does my mom get in? Well, we're pretty slow.
- Annem ne zaman gelir?
Well, it's pretty hard to embarrass me.
Beni utandırmaları neredeyse imkansız.
Well, the balance of power is tipped pretty favorably towards her.
Eh, güç dengesi ona doğru oldukça olumlu uçlu.
Well it was still pretty selfish.
- Yine de çok bencilce.
Yeah, well, she's pretty upset.
Evet, epey üzgün.
Well, actually, he talks about "the pretty lady with the presents".
Daha doğrusu, hediyeler getiren güzel bayandan bahsediyor.
Well, you see us pretty regularly.
Bizimle sürekli görüşüyorsun.
He handled it pretty damn well.
Aslında, ona hakkını vermeliyim. Oldukça iyi idare etti.
Well... pretty fast.
Epey hızlı.
Well, that's pretty convenient.
- Sildim. - Sildiniz mi?
Well, I'm pretty sure you're the last person I'd ever wanna talk to about my father.
Babam hakkında konuşmak isteyeceğim son kişi sensin.
Well, we've got to plan on them having a pretty good idea we're coming.
Onlara doğrudan saldırmamızın iyi bir fikir olduğuna göre plan yapmalıyız.
Well, it's pretty obvious, isn't it?
Gayet açık, değil mi?
Yeah, well, I was pretty lonely, too.
Evet ben de bayağı yalnızdım.
Well, guys, I'm pretty beat.
Çocuklar, bayağı yoruldum.
Well, well, isn't that a pretty ring?
Ne güzel bir yüzükmüş o.
Well, well, isn't that a pretty ring?
- Ne güzel bir yüzükmüş o.
Well, I've been pretty busy.
Oldukça yoğundum.
You think I'm pretty? Well, that was another in a long series of regrettable life choices.
Güzel olduğumu mu düşünüyorsun? Eh, bu da bir dizi pişman olunası tercihlerden biriydi.
Well, if he missed, the bullets would've hit someone or something, but these walls, they seem pretty smooth to me.
Iskalasaydı kurşunlar birini ya da bir şey vurmuş olurdu ama bu duvarlar bana epey pürüssüz gözüktü.
That worked out pretty damn well, didn't it?
Bu işe yaradı, değil mi?
Yeah, well, I'm no astronomer, but I'm pretty sure the meteor isn't supposed to change the weather.
Evet, şey, ben astronom değilim Ama meteorun havayı değiştirmesi gerekmediğinden eminim.
So I said, "Well, to get something together, to talk to these people", it's gotta be pretty heavy. "
Kendi kendime "Böyle insanlar karşısında bir şeyler toparlayıp, konuşmak benim için çok zor olacak." dedim.
Yeah, well, it felt pretty kill-y to me, okay?
Bana epey öldürecekler gibi geldi tamam mı?
Oh, well, you were pretty quick with your retorts.
Sen de epey hazırcevapsın.
Well, we have troops pretty much everywhere.
Pekala, neredeyse her yerde birliklerimiz var.
Yeah, well, most live on the mainland, but there is one who's pretty close to home.
Çoğu anakarada yaşıyor..... ama içlerinden biri çok yakınındaymış.
Well, it was pretty fun.
Oldukça eğlenceliydi.
Well, I gotta admit, you guys throw a pretty sweet party.
Kabul etmeliyiz ki bir hayli sağlam parti yapıyorsunuz.
Uh, well, that was sort of how I got paid, and I'm pretty sure you're not allowed to just go through my things.
O şekilde para alıyorum. Eşyalarımı karıştırmaya hakkınız olmadığından da eminim.
Well, when you work for rich people, you know, it's pretty easy to poach things here and there.
Zenginlerin yanında çalıştığın zaman bir şeyleri araklamak kolay olur.
For those of you I don't know as well, my name is Roger Donovan, and, uh... just like you, I'm pretty upset about what's going
Beni tanımayanlar için ben Roger Donovan ve, uh... sizin gibi ben de mahallemizde olanlar yüzünden
WELL, THEY'RE PRETTY STRAIGHTFORWARD.
Gayet sıradan şeyler.
Well, you know, that's a pretty advanced course.
Bu oldukça üst düzey bir derstir.
Well, driving drunk is a pretty stupid ride.
Sarhoş halde araba kullanmak epey aptalca bir gezinti.
Well, I hear that murderers sometimes say killing people is pretty freeing and cathartic, too.
Bazen katiller, insanları öldürmenin de özgürleştirici ve rahatlatıcı olduğunu söyler.
Well, you know, there are some pretty effective solutions for that.
Bunun için çok etkili yöntemler var.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]