Quite well translate Turkish
3,606 parallel translation
I saw in the news that you know the dean of NFS quite well.
Sizi gazete de gördüm New Yor moda okulunun dekanını tanıyorsunuz sanırım.
Quite well, in fact.
Çok iyi hem de.
Leonardo is quite well-documented compared with most artists of the time.
Zamanın sanatçılarına kıyasla, Leonardo oldukça iyi kayıtlar tutmuş.
Actually you know her quite well.
- Aslında onu gayet iyi tanıyorsun.
- Did quite well.
- İyi topladım bugün.
Mostly quite well.
İşini iyi yapıyor.
Oh. Quite well, I think.
Bence gayet iyiydi.
Research indicates that that ad is polling quite well with both manic and depressive Jenna.
Araştırmalar gösteriyor ki reklam hem çılgın hem de depresif Jenna tarafından iyi karşılanıyor.
I know the place quite well.
Orayı çok iyi bilirim.
Well, I thought it was quite fun.
Bence gayet eğlenceliydi.
Well, that's quite a risk.
Riske girmenin de böylesi...
Well, that was quite the all-nighter, Woodrow.
Ne geceydi ama Woodrow.
Quite well.
İyiyim.
Well, That's the one I CAN quite Clearly Remember.
Tam net olarak hatırladığım birşey
Well, that was quite a performance.
Güzel numara çektin.
Well, it's quite a turn out, huh?
Bir nevi bir araya gelmek ha?
Well, it's quite an opportunity, actually.
Daha çok bir fırsat aslında.
Well, I bet they make quite the pair.
Esaslı bir çift oldukları kesin.
Well, quite often, we have to.
Buna mecbut kalıyoruz.
Well, uh, it's quite a coincidence.
Pekala, güzel bir tesadüf.
Well, it is quite ridiculous, also brilliant.
- Saçmalama sen de. Epey saçma ama aynı zamanda zekice.
And this... a well-placed pen, can have quite an effect on a man like him.
Bu yeri harika kalem de, onun gibi bir adamda çok büyük bir etki bırakabilir.
There are other Wolfbloods who... well, they don't quite share the same values as us.
Bizimle aynı değerleri taşımayan başka Kurtkanlar da var.
Sorry, it's just that, well, according to that birthmark on his neck, you're quite right.
- Kusura bakmayın. Boynundaki doğum lekesine göre oldukça haklısın.
Well, I tell her about you every day, and she is quite brilliant.
Ona her gün senden bahsediyorum ve o oldukça zeki.
Shared storage is quite a pragmatic system. as well.
pragmatik bir sistem ama daha çok romantik olduğunu düşünüyorum.
Well, not quite a man.
Tam olarak adam değildi aslında.
Oh. Okay, well, there are quite a few items you didn't answer on the intake form.
Hasta kabul formunda doldurmadığınız çok madde var.
I mean, quite apart from the anticipation of a child, I felt, well, this is a quiver in my bow.
Yani, çocuk beklentisini bir kenara bıraktığınızda yay gibi gerildiğimi hissediyordum.
Well, it's quite simple, really.
Aslında oldukça basit sayılır.
Well, it turns out my plate wasn't quite as full as I thought.
Benim durumuma gelecek olursak düşündüğüm gibi hamile değilmişim.
Well, quite a lot.
Pek çok şeyi.
Well, this is not gonna be quite as delicious as I wanted, but I do have a very tasty announcement for you guys.
Bu istediğim kadar "tatlı" olamayacak gibi gözüküyor ama size çok "lezzetli" bir haberim var.
Uh, well, not quite.
Pek sayılmaz.
Why don't you ask him? Well, it's really quite amazing.
Bu gerçekten harika.
Well, learning is not quite the same thing as applying.
Öğrenmekle uygulamak aynı şey değil.
Well, you know, my bartending gig isn't quite paying all my bills right now, so I'm sort of training to be a Personal Trainer.
Ya biliyorsun işte barmenlikten kazandığım para, faturaları ödemeye yetmiyor şu aralar, o yüzden kişisel antrenör olmaya çalışıyorum.
Well, it's quite a bit more than a barn.
Bir ahırdan daha fazlası.
Well, let's hope our evening students aren't quite so sensitive.
Umarız akşam öğrencilerimiz bu kadar hassas olmaz.
Yeah, well, s-secret society doesn't quite capture it.
Tam olarak gizli topluluk denemez.
Well, it packs quite a wallop.
Görsen aklın şaşardı.
Well, it's quite a setup you have here.
Baya bir düzen kurmuşsunuz.
Yeah, look, well we're not quite ready yet, so...
Baksana daha tam hazırlanamadık o yüzden...
Well, quite a lot, actually.
- Esasında çok şey bulduk.
Well, it was quite simple, really.
Çok kolay oldu.
Well, that didn't go quite as planned.
Böyle planlamamıştım.
Well, it's some while since I've seen a look on your face quite as black as this.
Yüzünü böyle asık görmeyeli uzun zaman olmuştu.
I have reports to write, as well, and I have a misplaced liver I can't seem to find, and to be quite honest, I haven't gone to the bathroom yet today.
Benim de yazmam gereken raporlar var ve nerede yaşadığımı ben de bilmiyorum dürüst olmak gerekirse de bugün henüz banyo yapmadım.
Well, this isn't quite the fantasy I imagined this moment to be.
Bu anın fantezisini kafamda tam olarak böyle kurmamıştım.
Well, that sounds quite posh!
Kulağa biraz şatafatlı gibi geliyor!
Well, I'm quite certain this won't bring me the solace I need, now that Daniel has made himself a target.
Aradığım teselliyi bunda bulamayacağıma çok eminim. ... hele de şimdi Daniel kendini bir hedef yapmışken.
well 438053
wells 385
weller 130
wellington 57
welles 22
wellesley 18
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
wells 385
weller 130
wellington 57
welles 22
wellesley 18
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
well played 346
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well no 77
well spoken 20
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well no 77
well spoken 20
well in that case 21
well now 184
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well yes 116
well uh 21
well enough 63
well i never 20
well actually 36
well now 184
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well yes 116
well uh 21
well enough 63
well i never 20
well actually 36