Raise translate Turkish
14,806 parallel translation
Well, at least he wants to help raise'em, right?
En azından onları büyütmene yardım etmek istiyor.
Arthur, let's raise a toast, eh?
Arthur kadeh kaldırmaya ne dersin?
Raise up this hand.
Bu eli kaldır.
Let's raise a cup to your brother and speak of nothing else.
Bu konuyu kapatıp kardeşine kadeh kaldıralım.
Unless, of course, he tries to raise a tempest out of dust.
Tabii eskilerin tozunu kaldırmayacaksa.
The first duty of a Mandinka warrior is to raise a family, to have children, to pass on our way of life.
Mandinka savaşçısının ilk görevi bir aile kurup çocuk sahibi olmak, hayat tarzımızı idame ettirmektir.
And I thank you for committing to me that if I raise the money for their fees... you will admit the Katwe children into the Father Grimes Tournament.
Ben de çocukların ücretlerini ödediğim takdirde, Katwe'li çocukları Peder Grimes turnuvasına alacağınıza dair söz verdiğiniz için teşekkür ederim.
I'm gonna raise this guy like he was our own son.
Bunu çocuğumuz gibi yetiştireceğim.
We need to raise money quickly. And I've proved it can be done albeit a little unconventionally.
Evet, paraya kısa sürede ihtiyacımız var ve ben yapılabileceğini gösterdim.
We're trying to raise thirty grand to stop them shutting the old people's drop in centre at Ashton Corner.
Evet, Ashton Corner'daki huzur evinin kapatılmasını önleyip hizmet vermeye devam etmesi için 30 bin sterlin toplamaya çalışıyoruz.
To raise a legal bill of sale and get this across the border, I need authorisation signed by yourself in the family name in my presence.
Yasal satış makbuzu oluşturup bunları sınırdan geçirilebilmek için benim huzurumda aile adınızla imzaladığınız bir yetki belgesine ihtiyacım var.
You can keep them and raise them without fear.
Onları yanınızda tutup korkmadan büyütebilirsiniz.
It'll raise suspicions.
Şüphe uyandıracaktır.
So who do we know who can raid the docks who won't raise questions and isn't connected to the GCPD?
Rıhtımı basabilecek, soru sormayacak GCPD ile ilgisi olmayan kimi tanıyoruz?
Um, raise your right hand.
Sağ elini kaldır.
Raise the gun. Raise the gun.
Kaldır silahı, kaldır.
- So let's raise our glass.
- Hadi kadehlerimiz kaldıralım.
Raise your hand if your name is on the company letterhead.
Şirketin antetli kâğıdında adı yazanlar el kaldırsın.
I spoke to our engineers, and if we install support lines, we can raise it up.
Mühendislerle konuştum destek hattı döşersek yükseltebiliriz.
You're gonna need a raise.
Zamma ihtiyacın olacak.
Raise the black instead.
Kara bayrağı çek.
Raise the black?
Kara bayrağı mı?
I mean don't you need a man to raise a man?
Yani bir erkeği yetiştirmek için bir adama ihtiyacın yok mu?
Your mom asked me to, like, help raise you.
Annen sana yardım etmemi istedi.
Everyone helped raise everyone.
Herkes büyürken birbirine yardım ediyormuş.
- Ma'am, there's no need to raise your voice here.
Hanımefendi, sesinizi yükseltmenize gerek yok burada.
You're gonna get us a raise?
Zam mı yapacaksınız?
No, no, it's not gonna be a raise.
Hayır, zam yapmayacağım.
Yeah, but if you could line up that raise...
- Evet, ama bir de şu zam işini ayarlasanız?
Not gonna be a raise, Dayshawn.
- Zam falan olmayacak, Dayshawn.
Someone's gonna have to help raise that baby.
Birilerinin o bebeğin beslenmesine yardım etmesi gerekecek.
Somebody to help raise Josiah with.
Josiah'ı yetiştirmek için birileri yardım etmeli.
I know you have a lot going on, but we like to raise the flag at half past seven.
İşiniz başınızdan aşkın, biliyorum ama 7 : 30'da bayrağı çekmek istiyoruz.
I just wanna raise show dogs.
Ben sadece şov köpeği büyütmek istiyorum.
Just raise your finger if you can't speak.
Konuşamıyorsan parmağını kaldır.
I'm paying money to raise another man's kid.
Başka bir adamın çocuğunu büyütmek için para ödüyorum.
Look where all that learning got him. My parents tried to raise me Catholic,
Ailem beni bir Katolik gibi yetiştirmeye çalışıyordu ben de onlara günahlarını içlerinde saklayabileceklerini söyledim.
You can move into my house... raise my son.
Evime taşınıp benim oğlumu büyütebilirsin.
I will kill my own son before I let you raise him.
Senin yetiştirmene izin vermeden önce kendi oğlumu öldüreceğim.
Raise up the fallen.
Düşeni kaldır.
Call, raise, whichever.
Gör, arttır, bir şey yap.
Only if you promise to give me a raise as soon as you're running this place.
Burayı yönetmeye başlar başlamaz maaşıma zaman yapmaya söz verirsen, olur.
Because it will definitely raise eyebrows over at Schweikart Cokely.
Çünkü Schweikart Cokely'de soru işaretleri yaratacağı kesin.
Tuco doesn't even raise his voice, but suddenly he's got a sawed-off and right in Dog's face.
Tuco sesini bile yükseltmedi ama bir anda tabancasını çekti Dawg'un suratını patlattı.
And, uh, next time you see Howard, tell him you need a raise... a big one.
Howard'ı bir sonraki görüşünde de, sağlam bir zam istediğini söyle.
But how will I raise a child with a man who is not the father?
İyi de çocuğu babası olmayan bir adamla nasıl büyütürüm?
Together, as one, an entire line of men raise their muskets, aim, and let loose.
Bütün olarak hep birlikte insanlardan oluşan bütün bir hat tüfeklerini kaldırıp nişan alırlar ve ateş ederler.
I'm gonna try to shout him down, raise Eleanor Guthrie, raise whatever I have to to try and strike a chord.
Bağırarak dikkat çekmeye çalışacağım Eleanor Guthrie'yi öveceğim, ne demem gerekiyorsa artık konuşup dikkati toparlayacağım.
Looks like a real nice place to raise a family.
Aile yetiştirmek için güzel bir yere benziyor.
You raise chickens?
Tavuk mu yetiştiriyorsun?
Do you wanna raise the volume on the movie?
Televizyonun sesini açar mısınz?