English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Shoot it

Shoot it translate Turkish

3,926 parallel translation
And then we'll shoot the same scene but we'll shoot it from a different point of view for Sherlock, so if he does walk in the room, we shoot it from his point of view.
Sonra aynı sahneyi bir daha çektik....... ama bu kez Sherlock için farklı bir açı kullandık. Eğer Sherlock odada yürüyorsa, yürürkenki görüş açısına göre çekiyoruz.
Chief, how did you shoot it?
Çok iyiler patron!
I'll shoot it and prove it to you.
Bekle çekip sana göstereceğim.
There's no need to shoot it.
Sana göstermek için resim çekmeme gerek yok bence.
No, you'll shoot it.
Hayır, onu atacaksın.
I didn't shoot it particularly well.
Pek iyi çekmemiştim.
I wanted to shoot it as much on location as possible.
Mümkün olduğunca gerçek mekanda çekmek istedim.
If I see your dick one more time, I'm gonna fucking shoot it off!
Çükünü bir kez daha görürsem ateş edip kökünden sökerim.
If you do not move, shoot it anyway!
Taşımak yok ise, yine de ateş!
I mean, we can't shoot it.
Yani, onu vuramayız.
We're going to shoot it in the butt.
Onu kıçından vuracağız.
Come on, shoot it.
Hadi, vur artık.
Shoot it!
Ateş edin!
Shoot it, Sasha!
Ateş et, Sasha!
Shoot it!
Dimitri :
Shoot it!
Vurun!
I'll fucking shoot it, okay?
Onu vururum, tamam mı?
Don't sweat it. We budget for a busted one on every shoot.
Merak etme, bütçede bozulma ihtimali dolayısıyla yeterli miktar mevcut.
He's running off with Martha. They're going to shoot arrows at something, there's some other episode happening and she just glances into it and realizes that this is one of those rare moments when somebody has something up on The Doctor.
Martha'yla bir yere koşuyor, bir şeyleri okla vuracaklar, bir bölüm daha gerçekleşiyor ve sadece bir bakış atabiliyor ve fark ediyor ki, bu da birinin Doktor'la bir ilişkisinin olduğu o nadir anlardan biri.
It's the girl that weird ad company wanted you to shoot.
Hani komik müşterinin istediği şu kız.
Then it's a total crap shoot... Oh my goodness... What I meant was...
anne. aşk hikayesi.
Since I planted the seeds of fate, now it's the time to shoot out the buds and bloom the flowers.
Ektiğim tohumların filizlenip çiçek açma zamanı gelir.
It was really important to us that we actually shoot the show in New York.
Diziyi gerçekten New York'ta çekmek bizim için önemliydi.
It's damn hard to shoot down the enemy 100 miles behind the front lines.
Cephenin 100 mil gerisinden düşmanı vurmak çok zor.
It was really, really a tough scene to shoot.
Çekmesi gerçekten çok zor bir sahneydi.
It was a really, really tricky set to shoot in.
Çekim için çok zor bir setti.
Don't shoot where it is, son.
Olduğu yere ateş etme evlat.
Shoot where it's gonna be.
Olacağı yere ateş et.
It'd be very poor form to shoot a little girl.
- Küçük bir kızı vurmak hiç yakışık almaz.
Shoot. I got it, Mom.
Gitmeliyim.
It's time to shoot the crow.
Tabanları yağlamanın vakti geldi.
It was shoot or be shot.
Ateş edildi ya da edilecek.
It's your dad that likes to shoot Corpses in the head.
Baban cesetlerin beyinlerini uçuruyor.
It means I could shoot you from Texas.
Bu, seni Teksas'tan vurabilirim demek.
Makes you feel sporty, does it, huh, to shoot a bird or two?
Sportif hissettiriyor, değil mi... Bir iki kuş vurmak?
Uh, Christmas, uh, you knew it was against the law to shoot summer duck.
Christmas... Kılkuyruk vurmanın kanun dışı olduğunu biliyordun.
I actually thought she was gonna shoot me at first, but then she handed it to me and said, "As insurance."
Evet, aslında başta beni vuracağını düşündüm ama elime tutuşturup "sigorta olarak" dedi.
Do it, shoot me!
Hadi, vursana beni!
Don't shoot until he has it.
Küpü alıncaya kadar vurma!
It's like a PR shoot.
PR çekimi gibi.
Seeing as how I have better things to do, like make it with your lady, how about I shoot you?
senin kadınınla yapacağım gibi, daha iyi bir şeyim olduğunu düşünürsek, seni vurmama ne dersin?
It doesn't matter, I will shoot you.
Farketmez, seni vuracağım.
Don't shoot him unless it seems appropriate.
Uygun gelmedikçe vurma.
I do not see any danger, I know it is strange and so I want to shoot.
Seni tehlikeye atmayız. Garip olduğunu biliyorum ama filme almalıyız, oldu mu?
Uh... uh, Fritz says it's okay if you shoot him.
Onu vurmanızın sorun olmayacağını söylüyor.
I'll say what I want, if you don't like it, shoot me.
Canım ne isterse söylerim. Hoşuna gitmediyse, vur beni.
He pushed and pulled and directing it to shoot anything.
Nişan alıyor vuracakmış gibi hedefine tutuyordu.
It is a rifle I, someone would shoot him.
Tüfeğim, ya birisi onu alırsa.
Shoot some Germans with it.
Birkaç Alman vur bununla.
Your people would love to shoot me, and mine would love it more.
Senin adamların beni vurmak istiyorlar... ve benim halkım bunu daha çok istiyor.
I am gonna shoot this because you have to play that the way you just played it.
- Bunu kayda alacağım çünkü... Tam olarak az önceki gibi çalmak zorundasın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]