So easy translate Turkish
4,208 parallel translation
- * So easy to forget. *
- * Unutmak çok kolay. *
Not so easy, is it?
Hiç kolay değil, değil mi?
I just feel like it was so easy to turn the reins over.
Bu denetim işini boş bırakmanın çok kolay olduğunu hissediyorum.
Not so easy to change your mind, is it?
Kararlarını, zihnini değiştirmek o kadar kolay değil, değil mi?
See? You made that look so easy.
Bak, ne kadar kolaymış.
I never knew it was so easy to buy a gun.
Bugünlerde silah almanın bu kadar kolay olduğunu bilmiyordum.
It's not so easy, son.
O kadar, kolay oğlu değil.
- Not so easy, is it? - Hey, I'm getting the hang of it.
Yavaş yavaş icabına bakıyorum.
It's easy to change your name, not so easy to change who you are.
Adını değiştirmek kolay, Kendini değiştirmek o kadar basit değil.
Like I said, he's not so easy to find.
Dediğim gibi, bulması kolay biri değil.
You're so easy to be with.
Birlikte dolaşması çok kolaysın.
- It's not so easy.
- O kadar da kolay değil.
The disadvantage is that having all this technology probably doesn't encourage people to have very great ideas about things to do, because it's so easy to just swim along with the current.
Böyle bir teknolojiye sahip olmanın dezavantajı ise muhtemelen insanların harika fikirlerini gerçekleştirme azmini törpülüyor çünkü elindekilerle yaşamak büyük konfor sağlıyor.
And you, you think it's so easy the whole- -
Ve sen tüm bunları kolay mı- -
- No, that... was just so easy.
- Hayır. - Sadece çok kolay oldu.
So easy for anybody to just waltz in and buy a gun.
Herhangi biri için girip silah almak çok kolay. - Hadi alalım.
- It's so easy to get you. - And that's... that's not necessarily...
- Seni indirmesi çok kolay.
It just may not be so easy for him to tell you that now.
Fakat şu an bunu sana söylemesi öyle çok da kolay olmayabilir.
- They're so easy to cut.
-... kesmesi kolay oluyor.
With your powers, it'd be so easy to just let me in.
Senin güçlerinle beni de dâhil etmek çok kolay olur.
Isn't it amazing how life seems so easy when you just don't give a fart?
Hiçbir şeyi takmadığında hayatın ne kadar kolay göründüğü inanılmaz değil mi?
It's not so easy when you stand there glaring.
Sen orada durmuş bariz bir şekilde bakarken kolay olmuyor.
It's so easy to deface others.
Başkalarına zarar vermek kolaydır.
That one doesn't forgive so easy.
Bu o kadar kolay affetmiyor.
It isn't so easy.
O kadar kolay değil.
It's so easy.
Bu çok kolay.
'Cause it's so easy.
Çünkü çok kolay.
You're making it so easy.
Bunu çok kolaylaştırıyorsun.
So you can rest easy, Castle.
Rahatlayabilirsin, Castle.
It's easy to be judge and jury now when I've done so much and made my mistakes.
Bunca şeyi yaratıp bunca hata yaptıktan sonra yargılayıp hüküm vermek kolay.
Choi thought this was going to be an easy win But he looks so exhausted
Choi bunun kolay bir galibiyet olacağını düşünüyordu ama dermanı kalmamışa benziyor.
So, uh, did, uh, you go easy on the judge's husband?
Yargıcın kocasının üstüne çok gitmedin, değil mi?
So... the easiest fix here is to reset your nose by hand. It's easy peasy.
Şimdi, buradaki en basit çözüm burnunuzu el ile düzeltmek.
Okay, so that means super easy.
- Tamam, demek ki acayip kolay. Sağ ol.
So people just take it easy until it's over.
O yüzden insanlar ders bitene kadar ağırdan alıyor.
But then this happened, and well, you got half a chromosome on him, easy, so that'll make things good for us.
Sonra bu olay oldu ama ve onda yarım kromozomun var böylece tatlıya bağlamış olduk.
So what brings you to the big easy?
Hangi rüzgâr seni Big Easy'ye attı?
It's almost as if the world's doing us a favor by making it so easy to understand.
Son derece basit bir dünya.
And I'm just outside Milwaukee, so it was an easy trip.
Hemen Milwaukee'nin dışındaydım, yani kolay bir yolculuk oldu.
All right, I'm cool, I'm cool. ( woman ) So easy.
Pekala, iyiyim, iyiyim.
One time we went mini-golfing, you know, as a family, and he got so pissed when he missed this easy putt that he broke his club.
Bir keresinde ailecek mini golfe gitmiştik ve deliğe sokamayınca çok sinirlendi ve sopasını kırdı.
I was afraid she would never forgive me, so I wound up taking the easy way out, which is not trying.
Beni hiç affetmeyeceğinden korktum. Bu yüzden hiç denememeyi yani kolay yolu seçtim.
So... just think of me as a sister with easy access to really good drugs.
Anlayacağın, beni güzel ilaçlara kolayca erişebilen bir kardeş olarak gör yeter.
Rest is the best treatment, so take it easy
Dinlenmek en iyi tedavidir, bu yüzden sakinleş.
And with so many bugs around, you might think that finding a mate would be easy, but you would be wrong.
Çevrede bu kadar böcek varken bir eş bulmanın kolay olabileceğini düşünebilirsiniz, ama yanılıyorsunuz.
For some reason, I feel like everything's been so difficult, I-I think it'd be too easy if it was just laying on the ground, you know?
Neden bilmiyorum ama burada her şey çok zormuş gibi geliyor,... yerde öylece yatıyor olsa çok kolay olmuş olurdu.
Wait, so, you're allowed to lie to people that easy?
Dur hele, insanlara böyle kolayca yalan mı söyleteceksin?
Yes, it's easy to forget the chaos and darkness of nature lie so close.
Evet, çok yakınımızda olan kaosu ve kötülüğü unutması kolay.
She has three children already, so it was easy to pass Georgie off as hers.
Zaten üç çocuğu olduğu için Georgie'yi onunmuş gibi geçirmek kolay oldu.
I mean, it certainly couldn't have been easy that my work was so much more important than yours was.
Bu sadece benim işimin seninkinden çok daha önemli olmasından dolayı olamaz.
So, uh, she takes the easy cases.
Kolay vakaları aldı.
easy 6886
easy peasy 72
easy come 28
easy does it 137
easy now 258
easy go 25
easy as pie 25
easy money 34
easy enough 30
easy there 232
easy peasy 72
easy come 28
easy does it 137
easy now 258
easy go 25
easy as pie 25
easy money 34
easy enough 30
easy there 232