That it is translate Turkish
87,937 parallel translation
Economic fairness, the belief that it is our duty as humans to contribute to our communities.
– Ekonomik adalet toplumlarımıza katkıda bulunmanın insanlık görevimiz olduğu inancı.
However, I... I will admit that it is relevant to tell you that I'm offering you ten percent of what's inside.
Fakat konumuzla ilgili olarak şunu söylemem gerekir ki kasanın içindekilerin yüzde onu...
- Well, I'm sure that it is.
- Öyle olduğuna eminim.
I genuinely would love to understand how it is that a man gets to be this fucked up!
Bir adamın nasıl bu kadar manyaklaştığını öğrenmeyi gerçekten çok istiyorum!
And I don't think it's the first time you've heard that, is it?
Bunu ilk kez duyduğunu da sanmıyorum.
The TV told us that now is when we gotta step it up, so now we gonna watch'em extra close from here on out, till this thing is done. So they don't sneak out in no lambskin enchilada or nothin'.
Yoksa Truva enchilada'sının içinde kaçabilirlermiş.
'Cause the sad truth of it is, is that everybody in here is gonna be way worse than how they were when they started.
En üzücü gerçek de şu : Buradaki herkes, içeri girdiği zamankinden çok daha kötü çıkacak.
It really is about getting up in the morning, looking in that mirror and sayin', "Self, you're great."
Önemli olan, sabah kalktığınızda aynaya bakıp "Benliğim, harikasın" diyebilmek.
Whatever it is, it's bad enough that the governor has agreed to expand the state budget to accommodate the remaining demands.
O kadar kötüymüş ki Vali, geri kalan taleplerinizi karşılamak için eyalet bütçesini genişletmeyi kabul etmiş.
But now that I'm in here, I realize how fucked up it is to treat people like... like variables affecting our net income gains.
Artık insanları net gelirimizi etkileyen değişkenler olarak görmenin ne kadar boktan olduğunu anladım.
Look, it turns out that mad is a luxury I cannot afford at this time.
Kızgın olmak şu anda gücümün yetmediği bir lüks.
Is that it?
Mesele bu mu?
But it turns out that she is an infiltrator.
Meğer köstebekmiş.
- That is what I said, isn't it? - Mmm-hmm.
Öyle dedim, değil mi?
Rossi, it says here that there is an assistant state prosecutor by the name of Carmela Tafani, and she was the one who received your report?
Rossi, burada Carmela Tafani adlı savcı yardımcısının adı geçiyor, raporunu alan o muydu?
It's like you're saying what I'm thinking. Well, that is the idea.
- Hislerime tercüman oluyorsunuz.
And it is careless of you to insinuate to a stranger that Albert and I are so close.
Albert ve benim çok yakın olduğumuzu bir yabancıya ima etmen büyük dikkatsizlik.
Is it so wrong that I want to bring it to completion on my own?
Onu kendi başıma tamamlamak istemem çok mu yanlış?
Not quite yet, but the beast is cowering, that's for sure! Scientist : Have you solved it, Professor Einstein?
Çözdünüz mü, Profesör Einstein?
Nicolai : All it would take is a signature. To show that men of science like yourself stand against the treachery of war.
Sadece bir imza gerekiyor, sizin gibi bilim insanlarının savaş vahşetine karşı olduğunu göstermek için.
It is far more complicated than that.
Çok daha karmaşık.
What I mean is the same crazy fuck that's been attacking us can open our shields... and there is nothing that we can do about it.
Bütün gün bize saldıran şey kalkanlarımızı açabilir ve bu konuda yapabileceğimiz bir şey yok.
When I tell you that our people are desperate for a home, it is not harsh words from jealous colleagues they are fleeing. Nor a snub from the Nobel committee.
Halkımız çaresizce bir vatan arayışında diyorsam kaçtıkları şey meslektaşlarının sert sözleri veya Nobel komitesinin görmezden gelmeleri değil.
Isn't that how it works?
Bu iş öyle olmuyor mu?
That donor's blood is only of value to you and only if you receive it soon, which means it's in their interest as well as ours to resolve this quickly.
Vericinin kanı hemen alman şartıyla sadece senin için değerli bu da demek oluyor ki bu işi hızlıca çözmemiz lazım.
That's your ex-wife and your son, is it not, Mr. Hofstedter?
Bu eski eşiniz ve oğlunuz, Değil mi, Bay Hofstedter?
"'I cannot come to visit you, "'but is it possible that I should never see you?
"Seni ziyarete gelemem ama seni asla görmemem mümkün mü?"
"Based on this new phenomenon, it is conceivable, " though much less certain, "that an extremely powerful bomb of a new type may be constructed."
"Bu yeni olaya bakılırsa, kati olmasa dahi son derece güçlü yeni bir tür bombanın yapılabileceği anlaşılabilir."
It may not look like it, but they are steering the world, and to do that, they need to know that what is said and done within these walls will stay here.
Öyle görünmüyor olabilirler ama onlar dünyayı döndüren insanlar. Ve bunu yaparlarken de bu duvarlar arkasında yapılanlar ve konuşulanların bu duvarların arkasında kalmasını isterler.
'Cause that's what this place is. It's... it's my business.
Çünkü burası benim iş yerim.
Unless it had something to do with the fact that Panama is a hub for money laundering.
Tabii Panama bir para aklama merkeziyse o zaman tatillerin anlam kazanıyordu.
What has me thoroughly taken is how a man can own and operate a company... without ever putting his name on it, so that every move, every transaction, is perfectly undetectable.
Aklımı başımdan alan ise ismi hiçbir yerde yazmayan ve bu sayede hiçbir hareketi, hiçbir ticari işlemi tespit edilemeyen bir adamın bir şirkete sahip olup onu yönetmeyi nasıl becerdiği.
All of that is... Yeah, it's more than close.
Tüm bunları toplayınca evet, epey yaklaşmış olacağız.
I don't know what the fuck it is that you are doing here, but it sure as hell ain't legal.
Ne bok yediğini bilmiyorum ama yasal olmadığı kesin.
How is it not that simple?
Nasıl basit olmaz?
The... the second thing, and I think this is more important than the first thing, it is that... that safety and trust thing.
İkinci konu ise, ki bence birinciden de önemli, emniyet ve güven meselesi.
'Cause, as... as I was saying, I think that the most important thing, when it comes to your money, is feeling safe.
Çünkü dediğim gibi, para söz konusu olduğunda en önemli şey güvende hissetmektir.
- Why is it bullshit that I would want to do something you might like?
- Hoşuna gider dediğim bir şeyi yapmak saçmalamak mı oluyor?
But Hitler decided that it was a good day for sedatives. So they couldn't wake him up to get the final sign-off for the tanks, and the rest is history.
Bizi denizde öldürmek için sahile tanklarını dizmek istediler ama Hitler'in sakinleştirici alacağı tuttu ve bu yüzden de onayını almak için onu uyandıramadılar.
That is true, but how hard could it be?
- Ne kadar zor olabilir?
And I'd love to take credit for it, but I think it's pretty obvious that my best asset is the fact that I'm friends with this guy, and no other firm in Chicago employs him.
Kendime pay çıkarmak isterdim ama bu adamla olan arkadaşlığım ve Şikago'daki başka bir şirkette çalışmıyor olması en büyük kazancım.
And it's become clear to me... the very real possibility that you've been working with the feds.
Federaller ile iş birliği yapma ihtimalin gözümde giderek arttı.
You don't know how wonderful it is to have someone on board that I can trust.
Güvenebileceğim birinin aramıza katılması ne kadar harika bir duygu, bilemezsin.
Look, true or false? You have no idea what it is that I do or who I do it for.
Kime ne iş yaptığımı bilmiyorsun, doğru mu yanlış mı?
Which means there will be nothing to implicate you in whatever it is that I do, okay?
Yani yaptığım işin ucunun sana dokunmasını sağlayacak hiçbir şey yok.
I haven't gone on to worry about the fact that the prize for saving our fucking lives is just to do it all over again, only ten times bigger.
Hayatımızı kurtarmak için bunun on katını yapmamız gerektiğini henüz mesele edemiyorum.
And it seems to me... you're trying to solve that problem by upselling and overcharging a man in grief... who is my friend.
Bu sorunu çözmek için de yas tutan bir adamı kandırıp kazıklamaya çalışıyorsun ki kendisi de benim arkadaşım.
If we drag Del Rio in here on anything, it does not matter what it is, it doesn't have to stick, so long as we know that he sees that we're holding Marty Byrde, too.
İnandırıcı bir nedene gerek yok, Del Rio'yu bir şekilde buraya çekebilirsek Marty Byrde'ün elimize düştüğünü o da görür.
That means it's not a tributary to, but is an... it's an actual branch of the Missouri River.
Yani Missouri Nehri'nin bir kolu değil, aksine bir çayı oluyor.
I'm afraid that... you're too stupid to understand what it is you're suggesting.
Maalesef önerdiğin şeyin kapsamını anlamayacak kadar aptalsın.
- And what is it that you do for a living?
- Geçimini nasıl sağlıyorsun sen?
that it 181
that it was 21
that it's 16
it is 11007
it is good 116
it is done 137
it is me 119
it is mine 58
it is not okay 24
it is what it is 220
that it was 21
that it's 16
it is 11007
it is good 116
it is done 137
it is me 119
it is mine 58
it is not okay 24
it is what it is 220
it isn't 1519
it isn't worth it 21
it isn't real 27
it is beautiful 109
it is not possible 57
it isn't possible 18
it is okay 59
it isn't working 26
it isn't fair 52
it isn't much 21
it isn't worth it 21
it isn't real 27
it is beautiful 109
it is not possible 57
it isn't possible 18
it is okay 59
it isn't working 26
it isn't fair 52
it isn't much 21