The jacket translate Turkish
2,490 parallel translation
Is it the jacket?
Ceket yüzünden mi canın sıkkın?
I just want to give the jacket back.
Sadece ceketini geri vermek istiyorum.
If we were to test your DNA against the DNA on that portion of the jacket, we'd find a match, wouldn't we?
Ceketlerdeki DNA'ları karşılaştırdığımızda eşleşeceğine eminim. Eşleşir değil mi?
I actually love the jacket she's wearing!
Aslında üstündeki ceket iyiydi.
Where is the jacket that you wore last night?
Dün gece giydiğiniz ceket nerede?
That's not doing me any favours. So, I lose the jacket and shirt.
Bana hiç iyilikleri dokunmuyordu bu yüzden ceket ve gömleği çıkarttım.
Cole's hair matches the hair on the jacket and the headrest.
Cole'un saçı ceketteki ve koltuktakiyle uyuşuyor.
We took him the jacket, and he matched it to a paper pattern he had on file for a long-term client by the name of Richard Hudson.
Ceketi ona götürdük ve ceketin çizimlerini, Richard Hudson isimli bir müşterisinin dosyasındaki çizimlerle eşleştirdi.
Okay, well, the jacket's brown and gold.
Pekâlâ. Ceketim, kahve ve altın sarısı renkte.
[music stops] Did you bring the jacket?
Ceketi getirdin mi?
I need the jacket!
Ceketi istiyorum!
I need the jacket!
O ceketi istiyorum.
Except for the jacket, cause it got torn.
Ceket hariç, çünkü yırtıldı.
We need the jacket to get some blood samples
Bazı kan örnekleri olsun
Take the jacket to the evidence room
Ceketi delil odasına götürün
I hope he likes the jacket.
Umarım ceketi beğenir.
Fuck buttons încheiatul the jacket.
- Gömlek iliklemeye lanet olsun.
Love the jacket.
Ceketine bayıldım.
Give me the jacket.
Bana ceketi ver.
She wants to talk to you. I leave the jacket here if I were you.
Senle konuşmak istiyor
A few weeks ago, one of our surveillance cameras picked up a kid in a letterman's jacket outside the fence.
Birkaç hafta önce, güvenlik kameralarımızdan biri duvarların dışında letterman ceketi giyen birine rastladı.
I urge you to take a look at the stain on the right elbow of that jacket.
Ceketinizin sağ dirseğindeki lekeye bir bakmanızı öneririm.
I told you to bring the green jacket!
Sana yeşil ceketimi al demiştim!
Billy wanted to get a gray jacket exactly like the one Tom cruise had in the movie.
Billy, Tom Cruise'un bir filmindeki gibi gri renkli bir ceket giymek istedi.
Jacket has an electronic lock, which is synchronized with the heart-rate monitor.
Kıyafetin elektronik bir kilidi var ve bu kilit senin kalp atışlarına orantılı olarak göğsündeki ekrana senkronlu.
Left my light jacket at work, and the sergeant didn't want me to worry about it.
Ceketimi işte unutmuşum da komiser yardımcısı merak etmemi istememiş.
That's the guy who folded his jacket.
Ceketini katlayan adam bu.
That's the guy who folded his jacket.
Ceketini katlayan adam.
We should already have a jacket on the guy.
Adamın tanımını zaten biliyoruz.
The only thing missing was a note pinned to her jacket.
Tek eksiği ceketinin üstüne bir not bırakmaması.
And then I can get rid of that creepy headless mannequin Wearing my Jean jacket and playing the guitar.
Hem şu kot ceket giyen ve gitar çalan korkunç kafasız mankenden de kurtulurum.
The law now just covers infants, but we still get teenagers left at hospitals with a note pinned to their jacket.
Haklı. Yasa şimdi sadece bebekler için, ama hala montlarında not olan gençler hastaneye bırakılıyor.
And I sent his jacket with that bloodstain you noticed to the lab.
Ve kolunda kan lekesi olduğunu fark ettiğin ceketini de laboratuara gönderdim.
Well, then explain how blood from the crime scene ended up on the sleeve of your jacket.
Pekala, öyleyse olay yerinde bulduğumuz kan izlerinin, nasıl olup da ceketinin kolunda sonlandığını açıklamak istersin.
Hey, doc, it's kind of chilly out there, and I forgot my jacket at the station.
Selam doktor. Burası biraz soğuk. Ben de ceketimi istasyonda unutmuşum.
I needed a jacket the other day, and your dad let me borrow yours.
Geçtiğimiz gün cekete ihtiyacım vardı ve seninkini ödünç aldım.
They buried him in the baseball jacket!
Beyzbol ceketiyle defnedecekler!
... Yellow jacket on the lawn.
... üzerinde sarı bir ceket var.
He's right there in the red jacket.
Hemen yanında, kırmızı ceketli.
We want to talk to you about your friend in the red jacket.
Seninle kırmızı ceketli adam hakkında konuşmak istiyoruz.
Your observant eye will notice the guy's jacket
Dikkatli gözler adamın ceketini fark ederdi.
- You want to mess with me? - This. With the black jacket.
- İşte şu, siyah ceketli!
But I liked the part where you hid something in your jacket.
Ama en çok cebine bir şey sakladığın kısmı ilgimi çekti.
And wearing a bomber jacket. It's like going to the mall with a 300-pound toddler.
Yanında 150 kiloluk çocukla alışverişe gitmek gibi bir şey.
Ajusshi with the blue jacket. Phone?
- Mavi ceketli bey...
- Not the Negro jacket.
- Barbi, Arap ceketi olmaz.
Buy a leather jacket like the one in Step Up to the Streets.
Buy a leather jacket like the one in Step Up to the Streets.
His jacket's getting caught on the door.
Ceketi kapıya takılacak.
The guy in the green jacket.
Yeşil ceketli çocuk.
"What professional golfer won the first ever Green Jacket awarded to a Masters Champion?"
- Hangi profesyonel golfçu en iyi şampiyona verilen.. ... yeşil ceketi almaya ilk kez almaya hak kazanmıştır?
Ordinarily, I would slaughter you on the spot but this is a brand new jacket.
Normalde, seni anında katlederdim ama bu yeni bir ceket.
jacket 81
jackets 16
the job 92
the joke's on you 19
the jackal 21
the jerk 21
the jury 73
the job is yours 18
the judge 91
the journalist 20
jackets 16
the job 92
the joke's on you 19
the jackal 21
the jerk 21
the jury 73
the job is yours 18
the judge 91
the journalist 20