Then prove it translate Turkish
398 parallel translation
Then prove it!
Kanıtla o zaman!
All right, then prove it.
Pekala, kanıtla.
Then prove it to me.
Öyleyse kanıtla bana.
Then prove it, my dear fellow, prove it.
O zaman kanıtla, sevgili arkadaşım, kanıtla.
Then prove it.
O zaman kanıtla.
then prove it.
Kanıtla!
Then prove it.
- O zaman kanıtla.
Then prove it.
kanıtla.
- Then prove it.
- Kanıtla.
Then prove it to us.
O zaman kanıtla.
It's me, Meg. Then prove it.
- Öyleyse bunu ispatla.
Then prove it, ass-butt.
O zaman kanıtla göt kafa.
- Then prove it. - How?
İspatla öyleyse.
Then prove it!
İspatla o zaman!
If you're sincere, then prove it.
Madem samimisin, ispatla.
- Then prove it.
- Kanıtla o zaman.
- Well, then prove it.
- O zaman kanıtla.
Then why are you afraid to let me prove it?
O halde, neden kanıtlamama izin vermekten korkuyorsun?
At least then you'll give yourself a chance to prove that you didn't do it.
En azından suçsuzluğunuzu kanıtlayacak süre kazanırsınız.
First they have to prove there is an invisible man, then that you're it, and finally, that I'm one of the... gang.
Görünmez bir adam olduğunu kanıtlamaları lazım, öyle tutuklayabilirler. Ve sonunda, bir çetenin üyesi olurum...
He let you win a lot of money and then sent a man to take it away from you to prove there was nothing between you.
Sana çok para kazandırdı. Aranızda bir şey olmadığını kanıtlamak için parayı geri alması için bir adam yolladı.
Then you will prove it to me by letting me go.
O zaman gitmeme izin vererek bunu kanıtlarsın.
You know it, lord. Then prove it.
- Sevdiğimi biliyorsunuz Efendim!
Or shall I prove it, then burn him?
Kanıtlayıp sonra mı yakayım?
Then you would know and prove it by telling me, what was the name of the movie you was in where you flipped the coin?
Para çevirdiğiniz filmin adını söyleyerek kanıtlayın.
Prove it then.
O zaman kanıtlayın.
My father bred it into him... and if he has to risk his life to prove it to you, then he will.
Babam onu besledi ve eğer o sana kanıtlamak için yaşamını riske atmak zorundaysa, bunu yapar.
Give them a chance to prove it, then if they fail, your conscience is clear.
Bir şans verin. ´ Başaramazlarsa vicdanınız rahat olur. ´
Well, then, prove it.
Öyleyse, kanıtla.
And if I can only prove where it was that he drove that night... prove who it was that he went to see... then everything will start falling into place.
Ve ben onun o gece arabasıyla nereye gittiğini bir kanıtlayabilirsem... kimi görmeğe gittiğini kanıtlayabilirsem... o zaman her şey yerli yerine oturtacak.
The Lieutenant asked me to think of a number between one and four, and then he would guess the number that I was thinking and prove it.
Komiser benden birden dörde kadar bir sayı düşünmemi istedi, ve sonra düşündüğüm sayıyı tahmin edecek ve kanıtlayacaktı.
- Then prove us that it doesn't burn.
Bunları almaya gittim. Nedir onlar?
If in fact this is the case, then we should be able to freeze it, verify its objective existence and prove it isn'tjust a psychic projection...
Eğer var ise, o zaman onu dondurabileceğiz nesnel varoluşunu doğrulayacağız ve... sadece bir ruhsal savunma olmadığını kanıtlayacağız.
Then why you need burn evidence if evidence prove he did it?
O zaman neden kanıtları yaktın?
Then all of a sudden Crystal's dead, and there's a body in the morgue to prove it.
Sonra birden Crystal ölür, ve bunu kanıtlamak için morgta bir ceset vardır.
Then it turns out that some other lice crawls out from under a rock... and they prove to be the guilty ones.
Sonra kayanın altından başka solucanlar çıktı ve suçlu oldukları ortaya çıktı.
Then come in and prove it!
O zaman gel de ispatla!
Then the fights and the constant infidelities to prove themselves and blaming each other. It's sad.
Zaman içinde kendilerini kanıtlamak için yaptıkları kavgalar, sadakatsizlikler ve birbirlerini suçlamalar çok üzücü.
then, i'll prove it.
Bunu sana kanıtlayacağım.
Well, then, prove it.
O zaman, bunu kanıtla.
You figure out who did the murder and if the cops can prove it, then you win 10 grand.
Katilin kim olduğunu polise kanıtlayabilirsen, 10 bin dolar kazanırsın.
You know, Snowy... if this story is supposed to be true, then we're gonna have to prove it.
Biliyor musun, Milou, eğer bu hikaye doğruysa bunu kanıtlamak zorundayız.
I'll give you 10 minutes to prove it and then I shoot you.
Kanıtlamak için on dakikan var.
If it prove so, then loving goes by haps.
Eğer öyleyse, aşk bir rastlantı demektir.
Then we try and figure out a way to prove that Dr. Baines got a copy of it.
Daha sonra Dr. Baines'in bir kopyasını aldığına dair bir yol deneyip bulmaya çalışacağız.
Well, I guess I'm just gonna have to prove it, then.
Şey, sanırım bunu size kanıtlamam gerekiyor.
- Okay, then, Mr. Light Beer, prove it.
Pekâlâ, öyleyse. Bay Işık Pekmezi, ispatla.
If... If they were having an affair, then how come Cotton couldn't prove it in court?
İlişkiye girmiş olsalar, Cotton bunu nasıl kanıtlayamaz?
- Then, it prove it to us.
- O zaman kanıtla.
Then prove it.
Bu kapıdan giren ilk güzel şeyi etkilemeni istiyorum. Kanıtla o zaman!
Well, then I guess it's time for the goddess of love to prove to her son just how powerful she can be.
Peki, o zaman sanırım, Aşk Tanrıçası'nın sadece ne kadar güçlü olabileceğini oğluna ispatlamasının zamanı.
prove it 548
prove it to me 23
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's over 4654
prove it to me 23
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it is good 116
it's okay 22028
it's ok 4874
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it is good 116
it's okay 22028
it's ok 4874
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's not 5855
it's all right 8832
itch 25
it's about damn time 34
items 25
itself 24
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's not 5855
it's all right 8832
itch 25
it's about damn time 34
items 25
itself 24
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322