To my office translate Turkish
3,787 parallel translation
All right, come to my office.
Pekala, hadi odama gidelim.
Start taking pictures and send them to my office immediately.
Fotoğraf çekmeye başla ve sonra hemen ofisime gönder.
He's gonna help you up to my office, and we're gonna talk there, okay?
Josh sana benim odama kadar çıkmana yardım edecek, ve biz orada konuşacağız, tamam mı?
And you come in here, to my office, and berate me when you're the one who's exposed us?
Ve bizi savunmasız hale getiren senken, bir de ofisime gelip beni mi azarlıyorsun?
And have Kit Walker brought to my office at 3 : 00 today.
Kit Walker'ı alıp bugün saat 03 : 00'de ofisime gel.
Report to my office, immediately.
Hemen ofisime gelin.
She came to my office to fight for you, but it will be for nothing if you don't let this man go!
Biraz önce senin için ofisime geldi. Eğer şimdi bu adamı bırakmazsan hepsi hiç uğruna olacak!
Sending Dembele around to my office when I told you "No."
Hayır cevabı aldıktan sonra Dembele'yi ofisime yollamaya.
Vera, can you have Franky Doyle report to my office as soon as you can?
- Vera Franky Doyle raporunu en kısa zamanda odama getirir misin?
I'll get someone to escort you to my office.
Birini bulayım da seni odama götürsün.
I had nothing to do with that or killing anyone- - I was going to my office to get paperwork.
Ne bununla bir alakam var, ne de birini öldürdüm. - Evraklarımı almak için uğramıştım.
You hit on me, then you run into the arms of some married woman, you come waltzing into my office trying to cutesy your way out of it, and now you have the nerve to think I'm gonna go and tell other people?
Bana asıldın sonra kendini o evli kadının kollarına attın sonra ofisime gelip şirin görünmeye çalıştın şimdiyse bunu diğerlerine anlatacak mısın diye sormaya cüret mi ediyorsun?
Because you've never come to my office and questioned my arrests before.
Çünkü daha önce hiç ofisime gelip tutuklamalarımı sorgulamamıştın.
Elsbeth, you... always bring cheer to my office.
Elsbeth, sen ofisime hep neşe getiriyorsun.
Come to my office.
Ofisime gel, gel.
Hey, I told you to go right into my office so you didn't have to stop in this outer area.
Selam, sana doğruca ofisime gitmeni söylemiştim. - Burada durmak zorunda kalmazdın.
I'm going to my office, where I can find some peace.
Hayır. Ofise gidiyorum. Orada huzur bulabilirim.
The part where I had him up to my office.
Ofisime geldiği kısmı.
One goes to the humidor, and one goes to my office.
Biri tütünlüğe diğeri de benim odama açılıyor.
I've instructed my office to find me if you call.
Arayacak olursan beni bulman için ofisimi bilgilendirdim.
Otherwise, I'm going to back my office at The Hague.
Aksi takdirde Lahey'deki ofisime dönüyorum.
I need to get back to the office to access my back-ups!
Ofise geri dönüp Yedeklerimi almam gerek!
Needless to say, this has been my office's highest priority since the discovery was made.
Bu ortaya çıktığından beri ofisimde öncelik haline geldi.
I need to see you in my office as soon as you've scrubbed out.
Seni en kısa sürede rahat bir elbisede ofisimde görmek istiyorum.
Well, I could hardly go to the office in my pajamas.
Ofise pijamalarımla gidemem ya.
I'm on my way to the office.
Ofise gidiyorum.
Remember, you come by my office, I get to go to yours.
Unutmayın, siz benim işyerime uğrarsanız ben de sizinkine uğrarım.
Nick... I'd like to see you in my office, please.
Nick odama gelir misin lütfen?
I just really wanted to see my dad's office again.
Babamın ofisini bir kez daha görmek istedim, o kadar.
Come to my office and I'll show you the file.
Ofisime gel, sana dosyayı göstereyim.
On my way back to the office
Ofise geliyorum.
I used Boyd to get into office, but my loyalty's to the law.
Göreve gelebilmek için Boyd'u kullandım ama sadakatim kanunlara.
- Do you want to come and wait in my office?
- Gelip ofisimde beklemek ister misiniz?
When I'm concerned about a student, especially if there's possible criminal activity involved, it's my duty to contact the D.A.'S office.
Bir öğrenciyle ilgili endişelerim olduğunda, özellikle ortada suç sayılabilecek bir durum varsa, bölge savcısına bildirmek benim görevim.
And once the place is empty, my friend here is going to accompany you to your office, where you're going to retrieve the plans to your methane patent and prototype that I was promised.
Bina boşalınca, buradaki arkadaşım ofisine kadar sana eşlik edecek orada metan patenti plânlarını ve söz aldığım prototipi yeniden düzenleyeceksin.
( Audience clamoring ) My office... prosecutes more African-Americans than any other group, and I want to know why.
Ofisim diğer gruplardan çok Afrikalı Amerikalıları soruşturuyor,... ben de nedenini öğrenmek istiyorum.
My office is next to the air conditioner.
Ofisim havalandırmanın yanında.
If you want to open a law office, do it someplace else. Not in my room!
Hukuk bürosu açmak istiyorsan büronu başka yerde aç.
We could have met at my office, but I felt that it was better for us to speak privately.
Ofisimde de görüşebilirdik ama özel konuşmamızın daha iyi olacağını düşündüm.
Be that as it may, you can either welcome my tutelage, or you can crawl back to the D.A.'s office from whence you came.
Öyle bile olsa ya himayemi kabullenirsin ya da geldiğin yere yani savcının ofisine emekleyerek gidersin.
So in three years, when they finally move us outta this hellhole, I am gonna be there to see my brand-new office.
Yani 3 yıl içinde bizi bu cehennem çukurundan çıkardıklarında yepyeni ofisimi görüyor olacağım.
Take him to my office.
Ofisime götür.
If you do not have hard, irrefutable evidence on my desk, evidence that our office can pursue to an arrest and conviction by the end of this workweek, I will accept all of your resignations bright and early Monday morning.
Bu haftanın sonuna kadar masamda tutuklamaya ve hüküm giydirmeye yetecek kuvvetli ve çürütülemez bir kanıt görmezsem pazartesi sabahının erken saatlerinde istifalarınızı kabul ederim.
It gives me a chance to call my friend at the precinct office and ask about the permits.
Bu banim için polis merkezindeki arkadaşımı arayıp izin almak için bir şans.
My office will prepare the paperwork, and we'll get it to you, yes?
Ofisim evrak işlerini yapar ve biz de size ulaştırırız, olur mu?
But my mom talked to him, worked it out where Christie could work off the repairs by cleaning dad's office.
Ama annem onunla konuştu ve Christie'nin tamir masraflarını karşılayana kadar babamın ofisini temizlemesi konusunda anlaştılar.
We were supposed to meet in my office a half an hour ago.
Yavım saat önce odamda buvuşacaktık.
I'm gonna get my bag, and Shelby's gonna drive me to the office.
Çantamı alacağım, Shelby de beni ofise bırakacak.
Before I leave, would it be okay to stop by my office?
Gitmeden önce ofisime uğramam mümkün mü?
Uh, my office is a much better place to discuss...
Ofisim bu konuyu konuşmak için daha uygun...
Well, if you're not asking me to resign and you're not gonna fire my ass... Get the hell out of my office.
İstifa etmemi istemiyorsanız ve beni kovmayacaksanız o zaman ofisimden defolun.
to my room 18
to my house 27
to my mother 21
to myself 39
to my face 19
to my family 36
to my surprise 17
to my mind 52
to my son 27
to my place 17
to my house 27
to my mother 21
to myself 39
to my face 19
to my family 36
to my surprise 17
to my mind 52
to my son 27
to my place 17
to my father 22
to my wife 32
to my friends 25
to my knowledge 55
my office 298
office 169
officer 2766
officers 467
offices 24
officer down 213
to my wife 32
to my friends 25
to my knowledge 55
my office 298
office 169
officer 2766
officers 467
offices 24
officer down 213