Too much translate Turkish
36,990 parallel translation
He's had too much of the home brew.
Evinde çok fazla demlemek zorunda kaldı.
You push them too much, and an error could be catastrophic.
Onları çok fazla itiyorsun ve bir hata felaket olabilir.
Damn rich people. Too much free time on their hands.
Lanet olası zenginler, çok fazla boş zamanları var.
- It's too much to handle alone.
- Tek başına ilgilenmek için çok fazla.
Zorn, it's obvious that you're applying way too much pressure to my hand right now, and...
Zorn, şu an elime çok fazla baskı uyguladığın gün gibi ortada ve...
Too much TV bad for kids?
Televizyon çocuklar için çok kötü değil mi?
Too much of the Negro influence.
Zencilerin etkisi çok fazla
The only thing Garrett Hawthorne is guilty of is wearing too much flannel.
Garrett Hawthorne'un suçlu olduğu tek şey, çok fazla atlet giymesi.
I think we feed him too much sugar. Right.
Sanırım ona çok fazla şekerli şey yediriyoruz.
I was obsessed as a kid. Too much Jules Verne.
Çocukken takıntılıydım, çok fazla Jules Verne okurdum.
I care too much about Boston and its people, its schools and its streets, its homes and its hospitals.
Boston'a, insanlarına, okullarına, sokaklarına, evlerine ve hastanelerine çok değer veriyorum.
I was wondering if... if it's not too much trouble... if you would be open to the idea of maybe going on a date?
Acaba, zahmet olmayacaksa bir randevuya çıkma fikrine sıcak bakar mısın?
The weight of the ice was too much.
Hepimiz etkilendik.
There is too much at stake.
Tabak oldukça dolu.
I murdered my co-worker Pamela for talking too much.
İş arkadaşım Pamela'yı çok konuştuğu için öldürdüm.
I killed my friend a few days ago, and when I had to kill those people today, it was just... too much.
Birkaç gün önce arkadaşımı öldürdüm, Ve bugün o insanları öldürmek zorunda kaldım, sadece... çok fazla.
If we give him too much, he could die.
Çok verirsek ölebilir.
It's just, like... too much.
Sadece bu sanki çok fazla.
I knew too much.
Çok şey bilirim.
Missed you too much.
Çok özledim.
Too much Bach.
Çok fazla Bach.
- No. - Crystals aren't too much?
- Taşlar çok mu abartı?
Crystals are not too much.
- Taşlar hiç abartı değil.
There's too much to do,
- Yapılacak çok şey var.
If it gets too much, that can cause the distressing thoughts.
Mesajları taşıyor. Çok fazla olduğunda, tedirgin edici düşüncelere sebep olabilir.
[stammers] I think he's one of those people who loves too much.
Sanırım o, şu aşırı seven insanlardan.
Well, I think it's too much for her to imagine that I could be, you know, unwell.
Ben sadece üzgünmüşüm. Sanırım iyi olmadığımı düşünmek ona fazla gelebilir.
Your trouble is you think too much.
Senin sorunun fazla düşünmen.
Oh, too much information.
Çok fazla bilgi. Ağırdan al tatlım.
Or too much of father's blood?
Yoksa babamın kanı mı?
Also, for a guy, you show way too much cleavage.
Ayrıca bir erkek için, göğüs dekolten biraz fazla.
Oh. There's too much violence in rearview mirrors these days.
Bugünlerde dikiz aynamda çok şiddet var.
And the other time you can have a sit-down wee is if you wake up in the middle of the night and you wanna go to the toilet, but you don't wanna turn the light on because it'll hurt your eyes and you'll wake up too much.
Oturarak işemek gereken başka bir zaman da gece yarısı uyanıp tuvalete gittiğin ama gözünü acıtacağı ve seni uyandıracağı için ışıkları açmak istemediği zamandır.
I'm not supposed to have too much caffeine.
Çok fazla kafein tüketmem lazım.
Oh, Jimmy, you are just too much.
- Kabına sığmıyorsun be Jimmy.
Uh, "Dad, fortunately, your death wasn't too much of a shock, considering you already look like someone put a Manchester jersey on the corpse of a drowned person."
"Baba, ölümün pek de sürpriz olmadı çünkü yaşarken de..." "... biri boğulmuş cesedin tekine Manchester forması giydirmiş gibi görünüyorsun. "
Let's go... don't think about it too much.
- Gidelim. Üzerine çok düşünme.
Best not to think about it too much.
En iyisi üzerinde kafa yormamak.
I've spilled too much blood.
Çok fazla kan döktüm.
Too much money out there, too many lawmakers that support it because they're being lobbied.
Ortada çok fazla para ve lobiye maruz kalıp bunu destekleyen çok fazla kanun koyucu var.
Too much of anything becomes unhealthy, unuseful.
Her şeyin aşırısı, sağlıksız ve faydasız hâle gelir.
Look, I know that I said this wouldn't take up too much of your time, but...
Bak, ne söylediğimi biliyorum, bu çok fazla zamanını almaz, hiç olmazsa..
I have been pushed around too much on this island.
Bu adada çok hor görüldüm.
You worry too much.
- Fazla endişeleniyorsun.
Well, I don't want to read too much into it, but... he did seem kind of anxious.
Evet. Ben fazla anlamam ama bana biraz anksiyeteli gibi göründü.
He knows too much.
Çok fazla şey biliyor.
I've already planned your first surprise, so... Don't eat too much before dinner.
Ben ilk sürprizini çoktan planladım,... akşam yemeğinden önce fazla atıştırma.
Too much TV.
Fazla televizyon izlemek.
Too much.
Çok fazla.
The TV is on much too loud here.
Televizyonun sesi çok açık.
It's too much.
Çok fazla bu.
too much work 29
too much pressure 16
too much information 34
muchacho 38
muchachos 38
much 413
muchas gracias 69
much appreciated 57
much love 20
much better 603
too much pressure 16
too much information 34
muchacho 38
muchachos 38
much 413
muchas gracias 69
much appreciated 57
much love 20
much better 603
much worse 133
much less 38
much later 35
much more 111
much better now 20
much obliged 132
much bigger 31
too many questions 18
too many to count 25
too many people 42
much less 38
much later 35
much more 111
much better now 20
much obliged 132
much bigger 31
too many questions 18
too many to count 25
too many people 42