Too well translate Turkish
12,038 parallel translation
Maybe a little too well. Ooh!
Belki biraz fazla gerçekçi olmuş olabilir.
I know you too well.
Seni fazla iyi tanıyorum.
~ I know you too well to believe that.
~ Seni buna inanmayacak kadar iyi tanıyorum
If we're right, I don't imagine that would play too well with your shareholders, would it?
Eğer haklıysak bu siz ve hisse sahipleriniz pek iyi olmaz değil mi?
All too well, which is why my errand with you now.
Gayet iyi biliyorum bu yüzden senden bir şey isteyeceğim.
I understand that only too well.
Seni çok iyi anlıyorum.
Bailey knows you too well.
Bailey seni çok iyi tanıyor.
Suffice it to say, that didn't turn out too well.
Ki söylemekle yetinelim çok iyi dönmedi.
We taught her too well.
Çok iyi eğittik.
Well, it's not too late.
Henüz geç değil.
Well, so they'll treat that, too, with more chemotherapy, right?
Onu da kemoterapiyle tedavi ederler değil mi?
~ Well, he probably thinks it's too dangerous and that he'd lead them straight to us.
~ Muhtemelen dosdoğru buraya... gelmenin onları üzerimize çekeceği için tehlikeli olduğunu düşünmüştür.
Well, that, too.
Haklı olarak, öyle.
Well, if Maui pictured you dead, I would ban his supply, too.
Peki, Maui senin öldüğünü resmederse, ben de onun sağladığını yasaklarım.
Ah, well, I will miss you, too.
Ben de seni özleyeceğim.
Oh well, I'd better go too.
Öyleyse ben de kaçıyorum.
Well, we have a lawyer, too.
Bizim de bir avukatımız var.
Well, it's too soon to tell.
Söylemek için çok erken.
Well... and I'm, um... I am, too!
- Ben de hamileyim!
Well, I think women probably like sex, too.
Sanırım kadınlar da seksi seviyor.
Well, you didn't think about Anna too much last night.
- Dün gece Anna'yı pek düşünmüyordun.
Yeah, well, me, too.
Evet, ben de.
Well, I received the invitation and couldn't help but notice that Dr. Barnes is in the program, and you're in the program too.
Davetiye bana da geldi ve Dr. Barnes'ın da programda olduğunu fark ettim aynı zamanda senin de.
Well, perhaps I was too hasty.
- Belki de çok aceleciydim.
Well, by the time they started going, it was too late.
Başladıkları zaman artık çok geç kalmışlardı.
Well, yeah. That, too.
Evet o da var tabii.
Well, in hindsight, that might've been too aggressive.
Şimdi düşününce bana da fazla agresif göründü.
Ah. Well, that's nice, too.
O da güzel tabii.
Everyone who sips from this well enjoys the taste too much. The only way to stop is to be stopped.
Bu kuyunun tadına bakanlar, tadını o kadar çok severler ki bir tek birileri onları durdurduğu zaman dururlar.
Yeah, well, I got to be honest with you, too, sir.
Evet ben de size karşı dürüst olmalıyım efendim.
Will be she be too sick to attend that, as well?
Katılamayacak kadar hasta mı acaba?
Well, don't feel too bad.
O kadar da üzülmene gerek yok.
Well, that can be arranged, too.
- Onu da ayarlarız.
Well, I guess you owe me one now too.
- Sanırım artık sen de bana borçlandın.
Well, I know your secret too.
Ben de senin sırrını biliyorum.
Well, the... the unit he rented was way too small, and we couldn't take it back to his house, because Patrice thinks it's all going to Goodwill.
Kiraladığı depo çok küçüktü. ve evine de geri götüremedik. çünkü Patrice bunların ikinci el mağazasına gittiğini sanıyor.
Well, can't be too careful, huh?
Dikkatli olmaktan zarar gelmez, değil mi?
Well, you can talk to me, too.
- Sen de bana anlatabilirsin.
Well, there's too many to choose from.
Seçilecek çok fazla şey var.
♪ Well, I was too young to understand what it means ♪ O'Connor knows that I'm on to him.
O'Connor bir şeylerin peşinde olduğumu biliyor.
Well, if whatever I had with your dad was on the record, then me ending it is, too.
Babanla aramda olanlar her ne ise kayıtta ve benim bitişim de öyle.
Well, it's too late now.
- Artık çok geç.
Well, last time I checked, there weren't too many relaxing emergencies.
Son gördüğümde rahat olduğun bir acil durum yoktu.
Ours are big business families, both of us are the only heads of the families and highly educated and we know each other very well, and they felt we are made for each other and of course we too.
Bizim ailelerimizin büyük işleri var, İkimizde iyi eğitim almış kişiler olarak bu işlerin başındayız. Birbirimizi iyi tanırsak, ailelerimizde birbirleri için yaratıldıklarını düşünecekler ve tabiki bizde öyle.
Isn't he studying well here too?
Burada düzgünce okuyamıyor mu?
Push into the well and would jump on you to kill, she is too dangerous
Böyle üzerine düşmeye devam edersen seni öldürecek. O çok tehlikeli bir kız.
Mmm! Well, you, too.
Seni de özlemişim.
Well, then, I wish we knew each other too then.
Daha önce tanışsaymışız keşke.
Well, it's too late.
Çok geç.
But you already knew that. Well, you've successfully disappeared three women since 2010, including your own wife, so if I were you, I'd have an army of lawyers, too.
Zaten biliyosun bunu 2010 dan beri eşin dahil üç kadını ortadan kaybettin yani ben senin yerinde olsaydım benim de bir avukat ordum olurdu
Well, if the parents were in on it, doesn't that mean the son was involved, too?
Aile işin içindeyse çocuk da dahil olmuş demek değil midir?
well 438053
wells 385
weller 130
wellington 57
welles 22
wellesley 18
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
wells 385
weller 130
wellington 57
welles 22
wellesley 18
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
well played 346
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well no 77
well spoken 20
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well no 77
well spoken 20
well now 184
well in that case 21
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well yes 116
well i never 20
well uh 21
well enough 63
well put 59
well in that case 21
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well yes 116
well i never 20
well uh 21
well enough 63
well put 59