English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Two to go

Two to go translate Turkish

2,762 parallel translation
One down, two to go.
Biri gitti, ikisi kaldı.
Which means that you have to go back to the base, and I'm not gonna see you again for two weeks, which I hate.
Evet, bu da demek ki sen üsse geri dönüyorsun ve iki hafta boyunca seni yine göremeyeceğim, bundan nefret ediyorum.
Still two gates to go.
Daha 2 süngümüz var.
We need to go over the Security Council meeting at two.
Saat 2'deki Güvenli Konseyi toplantısına hazırlanmalıyız.
My bad. I thought the notes and the presents and the e-mails from Detective Cummings for the past two weeks fooled me into thinking that he wants to go out with you. "Are you thirsty yet?"
Son iki haftadır Dedektif Cummings'in notları hediyeleri, e-postaları seninle çıkmak istediğini düşündürdü bana.
Can I just go to my room while you two decide how long you're gonna ground me?
Siz ikiniz bana ne kadar ceza vereceğinizi düşünürken ben odama gidebilir miyim?
There are two ways to go in our biz.
Bizim sektörde iki şekilde iş yapılır.
Two names to go by and you can't do one silly step.
iki ismin var ama aptal bir adımı bile atamıyorsun.
I-I didn't realize the two of you used to go out.
Eskiden çıktığınızı farketmemiştim.
Go to hell you two.
İkinizin de canı cehenneme.
Hypothetically speaking, if you were trying to prevent two newly married people from murdering each other, would you use your Baton, or go straight for your gun?
Ne var ne yok? - Varsayalım ki, yeni evli bir çiftin birbirlerini öldürmelerini engellemeye çalışıyor olsan copunu mu kullanırsın yoksa doğrudan silahını mı çekersin?
Oh, she'd make a public apology and go to counseling, convince him it'd be better for his career to stay together, and in two years, when his name's on that ballot, people will remember him as a guy who fought through a rough patch to save his family.
Halka karşı özür dileyip evlilik danışmanına gider ve onu kariyeri için beraber kalmalarının daha iyi olacağına ikna ederse iki yıl içinde ismi o oy pusulasından çıkınca insanlar onu, ailesini kurtarmak için zorlu bir dönem boyunca savaşan kişi olarak hatırlayacaklar.
Go through to the elevators, then up two floors, and then you're gonna take a right, and down the hall, and you'll see Donna.
Asansöre binin, iki kat çıkın, sonra sağa dönün,.. ... koridordan ilerleyin, Donna'yı görürsünüz. Donna.
Daniel, paperwork looks good, despite the fact that you two decided to go lawyer commando.
Daniel, kağıt işleri güzeldir tabii ikiniz avukat komando olmak istiyorsanız.
And I live those ten months for the other two months, and I just wanted that feeling to go on as long as it possibly could.
Ve geriye kalan 10 ayı, bu 2 ay için yaşıyorum. Bu hissiyatın sürebildiğince sürmesini istiyorum.
Two down, one to go.
İkisi gitti, biri kaldı.
Would it be terribly antisocial of us to ditch the group tonight and go out, the two of us?
Akşam seninkilerle beraber olmak yerine baş başa olsak çok mu anti-sosyal görünürüz?
You know, you two can go to dinner together.
Siz ikiniz isterseniz yemeğe gidebilirsiniz.
I promise you, Lydia, if you drag me to a yurt, two will go in, one will come out.
Geleneksel bir dağ çadırında altı saatlik sessizlik.
U.N. gives us two days'notice they're coming in with an investigation team to go through our underwear drawers.
B.M. 2 gün önce bir araştırma ekibiyle gelip her şeyimizi didik didik arayacağını bildirdi...
Dragonfly Two, you're good to go.
Yusufçuk 2, gidebilirsiniz.
Got another two hours to go.
Mesainin bitmesine iki saat daha var.
One, two, three- - go. I'm waiting for Valentina to return.
Valentina'nın dönmesini bekliyorum.
And how can you allow him to sit in there while these two other murderers go free?
İki katil serbest kalırken, onun hapiste kalmasına nasıl izin veriyorsun?
So unless one of those two boys just up and volunteered that they killed that girl, your client's gonna go back to prison for the rest of his life.
O iki çocuk ortaya çıkıp o kızı öldürdüklerini kabul etmedikçe müvekkilin hayatının sonuna kadar hapiste olacak.
You really want to go for round two, huh?
Gerçekten ikinci postayı yapmak istiyor musun, ha?
Yeah, but two points isn't really very much to go on.
Ama iki yer ile pek bir sonuca ulaşamayız gibi.
Second, look- - I'll go to two seminars max.
İkincisi, bak, en fazla iki seminere gideceğim.
Oh, so it's just a coincidence that I've been dragged in here to go over Tom Walker's death just two days after I told you I killed him?
Sana onu öldürdüğümü söyledikten 2 gün sonra Tom Walker'ın ölümünün incelenmesi için buraya getirilmem bir tesadüf yani?
Don't you guys wanna go to dinner by yourselves, ya know, like, just the two of you?
Yemeğe kendi başınıza gitmek istemiyor musunuz hani şöyle, baş başa?
Now if you'll excuse me, I need to go find a half-decent ivory buffer in this two-horse town.
Şimdi izin verirseniz gidip bu dandik şehirde fil dişi temizleyen iyi birini bulmalıyım.
The decontamination chamber only works for two, so I want you to go now.
Dezenfekte odasında iki kişilik yer var! Lütfen sen git!
We tried a therapist, but after two sessions she refused to go back.
Terapiste gitmeyi denedik ama iki seanstan sonra gitmeyi reddetti.
Just let me lie down and go to sleep, you two-faced bitch.
Beni yatır ve yatmaya git, seni iki yüzlü kaltak.
We had to go through like two levels of friends to even find his profile.
Profiline girmek için bile, iki seviye arkadaş sınırı geçtik.
Uh, hey, Joanne? Two number nines to go.
Joanne, dokuz numaradan iki paket yapar mısın?
In fact, I found two very capable caregivers to go over and help out every weekend.
Aslında, iki tane yetenekli bakıcı buldum. her hafta sonu gidip ona yardım edecekler.
What I'm saying, is that if you're gonna live with two guys like that, you've gotta learn to go limp.
Demek istediğim Annie, eğer böyle iki kişiyle birlikte kalacaksan gevşemeyi öğrenmelisin.
You two go upstairs to stall them.
Siz ikiniz yukarı çıkıp onları oyalayın.
Two coffees to go?
Her zamankinden mi? İki kahve getiriyorum.
Johnny, I just spent two days wading through someone else's garbage, and, quite frankly, I don't have the time or the energy to go through all the clowns and candy wrappers you've got going on up in there.
- Johnny, son iki gündür bir başkasının çöpünü temizliyorum, ve açıkçası, senin o yukarı taşıdığın... onca palyaço ve şeker kağıtlarına ne vaktim ne de enerjim var.
Have the police go down to the warehouse district in two hours.
İki saat içinde bölge deposuna polis gönderin.
I'm going to go over to the Bureau, run background on our two victims.
Kurbanların geçmişini araştırmak için büroya döneceğim.
I mean can you imagine what it's like to, you know, go without for two whole weeks?
Sanırım siz de koskoca iki hafta şey yapamamanın nasıl olduğunu tahmin edebiliyorsunuzdur.
I mean, I'm gonna have to go to two or three meetings a day for as long as it takes, but I'm good.
Yani günde iki, üç kez toplantıya gitmem gerekecek ya da ne kadar gerekiyorsa. Ama iyiyim.
I agree we should go through with this, so are you two volunteering to be my pilots or what?
Bunu yapmamız gerektiğine katılıyorum, peki siz ikiniz, pilotlarım olmaya gönüllü müsünüz?
In a normal car with a double-clutch system you have a butler, and he's always on hand with two gears at the ready in case you decide to go up or down
Çift debriyaj sistemli normal bir arabada, bir yardımcınız vardır, ve sizin alt veya üst vites geçişlerinizde o her zaman iki vitesi hazırda tutar.
Two people had just been let go due to cut backs.
- Selam. Dün gece için teşekkürler, ya da her ne yaptıysan...
Good. You two go get the brush, and Claudia and I will go to the office computers and try and figure out how to reverse the effect.
İkiniz fırçayı bulun, Claudia ve ben de ofis bilgisayarlarının oraya gidip, etkisini nasıl ters çevireceğimizi bulalım.
We've just watched, for several minutes, these two students get up and go to class.
Dakikalar boyunca bu iki öğrencinin uyanıp sınıfa gelişini izledik.
You hoped that one day I would understand. Did you write this right where the two seas meet right between going and not being able to go?
Büyüdüğümde bir gün seni anlayacağımı dileyerek iki denizin birleştiği yerde gitmekle, gidememenin tam ortasında mı yazmıştın bunları ha dede?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]